Göç alan gelişmiş ülkelere baktığımızda başta Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin başı çektiği görülecektir. Bu ülkelerde yaşayan milyonlarca insan, sonradan göç etmiş, o ülkeye yerleşmiş ve bir şekilde hayatını kurmuşlar, hem kendi ülkeleriyle aidiyetlerini de sağlamışlar, hem de yaşadıkları ülkelerin şartlarına kendilerini adapte etmişlerdir.
Bizim de ülkemizde şu anda 70 den fazla ülkeden fazla gelmiş, yerleşmiş insanlar vardır. Bunların bir kısmı savaştan, iç karışıklıklardan kimisi ülkelerindeki , ekonomik koşullardan, işsizlikten dolayı Türkiye’yi tercih etmişlerdir. Bir kısmı da kendileri için cazip gördükleri Avrupa'ya gitmek için ara istasyon olarak ülkemizde beklemektedirler. Öğrenci olarak kalanların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur..Bu insanların sayısal olarak niceliklerinden çok artık niteliklerine bakmak, ülkemiz için ne anlam ifade ettiklerine bakmak gerekmektedir. Türkiye’den Almanya’ya iş için göç dalgasında daha sonraki süreçte, uzunca bir süre Alman ırkçıların hedefi haline geldiler, sürekli aşağılandılar, dışlandılar. Bu süre içerisinde içten içe Türkler ve Almanlar arasında kin ve nefret tohumları da oluşmaya başladı. Bu ırkçılık dalgası dolayısıyla Almanya’da yaşayan Türkler’de o ülkeye karşı bir aidiyet duygusu oluşmadı. Ancak zaman içerisinde Alman devleti ve halkı da şunu anladı ki Türkler bu ülkede kalıcıydı. Buradaki Türklerde zaman içerisinde aidiyet duygusu gelişmeye başladı.
Bugün artık Türkler Almanya’da sadece işçilik yapmıyorlar, işletmeci, işveren, esnaf, küçük ve büyük ölçekli KOBİ’lerin başında iş insanı olarak da Almanlara iş verir duruma geldiler. Bu aidiyet duygusu Almanya’nın oluşturduğu nitelikli sosyal, sosyo-kültürel ve demografik politikalarla Türklerin Almanlar ile sıcak ilişkiler kurmalarına neden oldu. Şimdi iki ülkenin insanları ortak zeminlerde ve ortaklaşa kurdukları hayatları pallaşarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Şöyle bir analiz yapmamız gerekiyor: Almanya, Almanların ülkesidir.
Amerika ise herkesin, dünyadan göçmüş bir çok ülke insanının ülkesidir. Amerika'ya giden ve orada yaşayan insanlarda aidiyet duygusu çabuk gelişmektedir ve oradaki insanlar hem Amerika hem kendileri için yaşamaktadır. Bu tezime ülkemizdeki iç göç perspektifinden bakarsak, İstanbul herkesin memleketi, ama Kayseri ise Kayserililerindir. Yani aidiyet duygusu olarak insanların yaşadıkları şehirler, psikolojik olarak daha avantajlı oldukları şehirlerdir. Ama şu konunun altını çizmeden geçemeyeceğim. Yıllar içinde İstanbul’a göç etmiş, Sivaslılar, Kayserililer, Kastamonulular şehrin bazı bölgelerinde oluşturdukları hemşehri mahalleleri ile kendilerine aidiyet duygularını geliştirecek nitelikte merkezler oluşturmuşlardır. Bir Sivaslı yanına bir Sivaslıyı, bir Kayserili bir Kayseriliyi alarak kendi mahallelerinde ikamet etmesini sağlamış ve o bölge Sivaslılar veya Kayserililer olarak anılmaya başlamıştır.
Benim sormak istediğim soru şu: Neden Türkiye deki yabancılar psikolojik olarak ve bu motivasyon ile çalışmasın? Ülkemize katkı sağlamasın? Neden ülkemizde yaşamaya başlayan bu insanlar ekonomik çarkın içine girmesin? Neden Türkiye’ye katma değer sağlamasın? Neden ülkemizde yaşayan bir Ugandalı, Iraklı, Türkmenistanlı, Rusyalı, Ukraynalı,Suriyeli hem kendi ülkesiyle hemde kendi hemşerisinin yaşadığı diğer ülkelerle Türkiye’de üretilen ürünlerinin pazarlamasını yapmasın?. Neden bu konuda Türkiye’deki iş insanları ön ayak olmasın? İş insanları dernekleri bu konuda yol gösterici olmasın? Tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi. İlk başta dikkat edilmesi gereken konu ise; meseleyi ideolojik bir mesele haline getirmemek gerekmektedir. Bu konuda da insanlar çifte standart yapmaktadır ve bu durumun önüne geçilmelidir. Yatırımcının kimliğine göre bir standart belirlememek gerekir. Ülkemize bir şekilde gelmiş yerleşmiş ve artık ülkemizin şartlarına göre aidiyetlerini oluşturmuş olan, sosyal, sosyo-kültürel, demografik nitelikte ülkemize kendilerini ait hisseden, bu ülkeden katma değer sağlamak isteyen, bu katma değeri hem kendi ülkeleriyle hem de Türkiye’mizle paylaşmak isteyenlere karşı vatansız muamelesi yapmamalıyız. Çünkü onlar artık her şekliyle Türkiyeli olmuşlardır.
Onların kendi ülkeleriyle yapacakları ithalat, ihracat, yatırım, istihdam ve üretim hamlelerine bizim de bir şekle destek çıkmamız gerekiyor. Bunu Amerika başarıyor…
Amerika, Amerika’da yaşayanların hiç birisine vatansız muamelesi yapmıyor. Bir konsoladisyon içinde onları harmanlıyor ve dünyanın süper gücü olmayı başarıyor. Biz de Amerika gibi dünyanın süper gücü haline gelebiliriz. Hem insan öz kaynaklarımızla, hem de aidiyetlerini sağladığımız ülkelerin vatandaşlarıyla… Ülkemizde var olduğu sürekli gündeme getirilen göç meselesini biz neden avantaja çevirmeyelim?