Bi susun kardeşim! Bugün konuşmanın değil, elimizi, vücudumuzu taşın altına koyma zamanıdır. Bugün acıları paylaşmanın, merhameti büyütmenin zamanıdır… Vicdan zamanıdır, empati zamanıdır, digergamlık zamanıdır. Afet bölgelerinde soğuk çadırlarının içinde tir tir titreyen çocukların başını okşama zamanıdır.
Acılar paylaştıkça azalır, sevinçler paylaştıkça çoğalır… 11 ilimizi yerle yeksan eden deprem felaketinin yaraları hızla sarılırken, milletimizin ne kadar vicdan ve merhamet sahibi olduğuna bir kez daha şahit olduk. Milletimizin yaşanan deprem felaketindeki alicenap tavrı, merhameti kuşanan hamiyetperver ve yardımseverlik duygusu kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir boyuta ulaştı. Herkes afetzedelerimizin yaralarına merhem sürebilmek için elinde avucunda ne varsa seferber etti. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Peygamberi düsturunu özümseyen, tüm ruhuyla yaşayan, genetik kodlarında yolda kalana, darda kalana, avuç açana yardım etmek, vermek olan hamiyetperver milletimizin bu duygusu elbette enkaz altında kalan şehirlerimizi de diriltecek, ihya edecek yegane dayanağımızdır. Felaketin büyüklüğünü dikkate almadan deprem bölgelerinde kendi kirli hanelerine siyasal rant devşirmeye çalışanlara milletimiz asla prim vermemiştir, vermeyecektir. Tek yürek, tek bilek, tek yumruk olan bu milleti kutuplaştırarak, muhtemel bir seçimde “Nasıl olur da kendimize pay çıkarabilirim?” diye düşünenler, milletimizin feraseti ve basiretinin altındaki enkazlara gömüleceklerdir. Bugün hala “Devlet nerede?” diyen birilerini bulup da konuşturmak için çabalayan kişiliksiz medya organları, milletimizin engin ferasetiyle kirli yuvalarına dönüp avallamaya mahkumdur. Devletimiz her yerdedir… Devletimiz, milletimizle el eledir… Devletimiz, depremzedelerin acılarını paylaşmak, yaralarını sarmak, sofralarında sıcak bir tas çorba olabilmek için var gücüyle çabalamaktadır. Bunu görmemek için ancak kör olmak gerekir. Günlerdir deprem bölgesinde bulunan, gecesi gündüzüne karışmış, uykusuzluktan gözleri kızarmış, sakal traşı bile olmaya vakit bulamamış devlet erkanımızın, bakanlarımızın, bürokratlarımızın durumunu görmemeyi tarif için ayıp kelimesi bile yetersizdir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, deprem bölgesini defalarca ziyaret etti. Devletimizin engin şefkatini, sıcak elini depremzedelerle buluşturdu. Hızlı, seri, ivedi kararları deprem bölgesindeki yaraların nasıl sarılacağı noktasında şeffaf şekilde vatandaşlarımızla paylaştı. Sorumlu bir devlet adamı kimliğiyle yaşanan aksaklıklar olduğu noktasında da açıklamalar yaptı. Felaketin büyüklüğünü bilen feraset sahibi insanlarımız bu açıklamaları bize göre tatminkar buldu. Ve çok açık yüreklilikle söylüyorum ki, böylesine büyük bir afetin yönetiminde seri, süratli şekilde davranarak bölgeye tüm kurum ve kuruluşlarıyla intikal etmek, felaketi yönetmek, kriz masaları kurmak, kısa zamanda organize olarak hem can kurtarıp hem de depremzedelere ayni yardımları ulaştırmak ancak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki bir Türkiye’de mümkün olabilirdi. Bugün onun siyasi karizmasını, liderliğini siyaseten bir türlü alt edemeyenler, felaketten rant devşirerek siyasi hanelerine yazdırabilmek için aceleci bir tavra girmiş görünüyorlar. Toplumu germek, kutuplaştırmak, insanları bölmek, gerginlik üreterek siyaset yapmayı marifet bilen bu siyasi cenahın sarıldığı argümanların içinin ne kadar boş ve kof olduğunu elbette milletimiz görüyor, biliyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çok haklı şekilde ifade ettiği gibi aziz milletimiz bunları kenara not etmektedir, yazmaktadır. Ve elbette bu kara kaplı defterin açılacağı, içindekilerin ortaya saçılacağı günler gelecektir. Bu milletin hafızasına güvenmeyen, felaketlerden rant devşirmeye çalışanların yaşayacağı hazin akıbet yine aziz milletimizin ferasetli not defteridir. Bu böyle biline… Acılarımız tazeyken, yaralarımız sarılmaya çalışılırken neyin kafasını yaşadığı belli olmayan televizyon kanallarında muhalefet etmiş olmak için konuşanlar, deprem bölgelerindeki insanlarımızın moralini bozmak için yaptıkları yorumlarla adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Ne diyelim? Bi susun kardeşim! Bugün konuşmanın değil, elimizi, vücudumuzu taşın altına koyma zamanıdır. Bugün acıları paylaşmanın, merhameti büyütmenin zamanıdır… Vicdan zamanıdır, empati zamanıdır, digergamlık zamanıdır. Afet bölgelerinde soğuk çadırlarının içinde tir tir titreyen çocukların başını okşama zamanıdır.