Bu yazım birilerini sinirlendirecek, belki de kızacaklar. Yanlışları karşısında doğruları savunmak bizim en büyük şiarımız olmalıdır. Şimdi sizlere önemli bir paradokstan bahsetmek istiyorum. Bir uyuşturucu var içtiğinizde sizi sarhoş ediyor, vücudunuzu zehirliyor, reflekslerinizi yavaşlatıyor, dikkatinizi azaltıyor, davranışlarınızı değiştiriyor. Zamanla sinirleriniz yıpranmaya başlıyor, aniden sinirlenmeye başlıyorsunuz. Etrafınızdaki insanlara karşı daha saldırgan oluyorsunuz. Böyle bir uyuşturucuyu etrafınızdakilerin, çocuklarınızın, yakın veya uzak akrabalarınızın, dostlarınızın, arkadaşlarınızın kullanmasını ister misiniz? Bu soruya herkesin hayır dediğini duyar gibiyim. Peki bunun alkol, halk arasındaki yaygın adıyla içki olduğunu söylesem o zaman bazılarının hemen başka şeyler seslendiğini de duyar gibiyim… Ne oluyor sana? İçiyorlarsa içsinler… Bu onların hayatı… İçki içene karışılır mı? Boş ver içerlerse içsinler… Temelde baktığınızda alkol ve uyuşturucu maddelerin etkilerinin hepsi birbirinin aynısıdır… Sebep olduğu olaylar da, sonuçlar da birbirinin benzeri ve yakındır. Alkol, bütünsel olarak sosyo-ekonomik, siyasi, ideolojik, psikolojik, hukuksal olarak ele alınması gereken bir konudur. Kendisine veya başka insanlara zarar vermesin diye en basiti alkollüyken araç kullanmak yasaktır. Alkolün bir çok zararı vardır…Fizyolojik, biyolojik psikolojik, psiko-sosyal, ekonomik, hukuki, kişi ve mal emniyeti, güvenliği sorunu. Bu kadar zararlı etkisi olan bir içeceği kim neden savunur? Bunu anlamak mümkün değildir. Ama yine de ideolojik bir savrulmayla bu zararlı şeyi bazı kesimlerin ısrarla savundukları, hayat tarzı olarak kabul ettikleri, kıyısından köşesinden yasaklanmasını bile istemedikleri, hatta alkollü maddelere zam geldiği zaman bile feveran ettikleri görülecektir..
Alkolle mücadelede toplumsal birlikten bahsetmek imkânsızdır. Çünkü konu her dönemde politize edilmiş, bir hayat tarzı olarak alkol kullananlar, alkolle mücadelede kendilerine mahalle baskısı yapıldığını iddia etmeye kalkışmışladır. Alkolle mücadele toplumu ayrıştıran bir faktör olarak kullanılmıştır: İçenler ve içmeyenler... İçenler kendilerini aydın, çağdaş, demokrat, ilerici olarak yaftalarken; içmeyenleri ise gerici, yobaz, çağdışı, antidemokratik olarak sınıflandırmaya kalkışmışlardır. Bu bağlamda alkol fizyolojik, psikolojik, psiko-sosyal bir sorun değil siyasi bir malzeme olarak karşımıza çıkarılmıştır. İçki içen aydın ve ilericidir. İçmeyen gericidir, yobazdır, teneke kafalıdır. Eğer milliyetçi-muhafazakar birileri iktidara gelirse içenlerin hayat tarzına müdahale edilecek, içki yasaklanacak, barlar-meyhaneler kapatılacak, içki içme özgürlüğümüz kısıtlanacak gibi aşırı söylemler her dönemde var olmuştur. Hatta bu söylemlerle bazıları oy devşirmeye kalkışmışlardır. İnsanlar neden alkol kullanır? Alkol kullanma nedeninin alt benlikte hazırlayıcı psikoloji nedir? Alkol kullanımı bir tutkunluktur, yerine koyma yöntemidir. İnsanlar kendi içlerindeki huzursuzluk, yetersizlik duygusundan kaçmak için alkole başvurur. Bu noktada tamamlayıcı psikolojik destek verilebilir. Kişilerin alt benlikteki psikolojik ihtiyacını tanıması ve tamamlanması sağlanabilir.
Bazı toplumlarda da alkol yükseltilen değerdir. Alkol içmek çok önemli bir işlevmiş gibi aktarılır. Bu durumda bu alkolden dolayı mağduriyet yaşayan aile bireylerinin mağduriyeti hissettirilmesi gerekmektedir. Bu noktada empati kurmaları sağlanmalı, davranış değişikliği sağlanmaya çalışılmalıdır Alkolü savunanlara soralım? Gecenin bir yarısı alkollü, sarhoş bir şekilde eve gelip sizi de annenizi de döven, etrafına küfürler savuran birinin çocuğu olmak ister misiniz? Gecenin yarısında, bağırış çağırışlar içinde, eşyaların havalarda uçuştuğu bir evdeki 10-15 yaşlarındaki bir çocuğun yaşadığı pskoloji ve travma ömür boyu kapanabilir mi? Her halükarda alkolü savunmak mümkün değildir. Türkiye’de kaç ailenin alkolden dolayı bittiğini, dağıldığını biliyor musunuz? Alkol diğer uyuşturucu maddeler gibi sarhoşluk ve keyif verir, insanların idrak yeteneklerini olumsuz yönden etkiler.Birçok suç alkol etkisindeyken işlenmektedir. İnsanı öldürme, yaralama, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, tecavüz ve taciz, trafik kazaları. Uzun süre alkol alan insanlar daha saldırgan ve gergin olurlar. Ve ne yazık ki, bu insanların akıllarına sabah uyanınca yoksunlukla birlikte ilk akla alkol gelmektedir. Ve bu kısır döngü her gün aynı şeyler yaşanarak çok daha kötü tabloları beraberinde getirerek devam etmektedir. Alkolik insanlar, alkolü hayatının merkezine koyarak hiçbir zaman onu bırakmayı düşünmemekte, alkolün uzağına gidemeyen çaresiz insanlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Son söz olarak, güzel bir haberi paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum: Uluslararası bağımlılık anlaşması imzalandı ve bütün dünya üzerinde bağımlılık yapan sigara, alkol ve madde ile mücadele başlatıldı. Bu kapsamda bağımlılık yapan,alkol gibi, sigara gibi maddelerin öncelikle fiyatlarının artırılması yoluna gidilmesi yönünde çerçeveler çizilmesi yoluna gidilmesi kararı alındı. Aslında dünyada bu maddelerin fiyatları sürekli artırılıyor. Ama bunun kökten çözümü yönünde de adımlar atılması gerektiğini düşünüyorum. Ben Sosyal Hizmet Uzmanı olarak toplumsal bu sorunun psikolojik, psiko-sosyal, fizyolojik etkilerinin topluma daha nitelikli şekilde aktarılması yönünde çok daha nitelikli çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Alkol, sigara ve uyuşturucu maddelerle mücadele sivil toplum örgütü kimliğiyle bir Yeşilay gibi derneğimizin uhdesine bırakılmamalıdır. Yeşilay gibi onlarca derneğimiz olmalı, toplumumuzun temelindeki alkol dinamiti patlamadan, insanlarımız yavaş yavaş kendilerini öldürmeden etkin şekilde mücadelenin yöntemleri aranmalıdır.