Bu gün hiç olmasaydı dediğimiz o elim olayın 60’ıncı yıldönümü .Bir Başbakan ,bir Dışişleri Bakanı ve bir Maliye Bakanının haksız yere idam edilmesine sebep olan ve o tarihten itibaren günümüze kadar girişilen bütün darbelerin – darbe planlarının anasıdır 27 Mayıs ihtilali.
Asker’i vesayetin sivil iradeye karşı ilk müdahalesidir .27 Mayıs ihtilali sadece Adnan Menderes hükümetine yönelik yapılmış bir darbe olarak okunmamalı , Adnan Menderes’in düşüncesini , eylemlerini , fikirlerini , partisini %50 gibi bir rakamla meclise gönderen , artık söz milletin diyen bir isyanın durdurularak , gözdağı verilmek suretiyle sindirilmesidir. Dönemin CHP yöneticileri ve tek partili dönemin, siyasi , iktisadi , mali her türlü imkanlarından beslenerek , yıllarca ellerinde tuttukları gücü bırakmak istemeyen bir zihniyetin başlatmış olduğu darbe çığırtkanlığı, 27 Mayıs’a giden yolu açmıştır.
Halkın büyük bölümünün teveccühünü alan , kimsenin hayal bile edemediği bir oy potansiyeline ulaşarak meclise giren Adnan Menderes ve Partisi ,çalışmalarına hiç vakit kaybetmeden başlamış, yıllarca devlet otoritesi altında yönetilen, devletin hep asık suratını gören halk , Menderes’le bu tabuları yıkmıştı. Tabi bu durum Devlet – Millet kaynaşması için yeni bir başlangıç olduğu kadar dönemin CHP yöneticileri ve onlar gibi düşünen muhalif guruplar için kabul edilebilir bir gelişme değildi. Adnan Menderes ve hükümetinin attığı her adımı , getirdiği her yeniliği dikkatle irdeleyen bu muhalif hareket, daha ilk günden itibaren hükümet aleyhinde komplo teorilerine başlayarak ,Menderes hükümetini zor durumda bırakmanın gayreti ve çabası içinde hareket etmeye başlamıştır. Zaten onlardan da başka bir tutum beklenemezdi. Çünkü yıllarca tek partili dönem de sırtını halka dönen, devletleşen bir yapının bu durumu sindirebilmesi çok kolay gözükmüyordu.
Adnan Menderes ve ekibini her platformda eleştiren, eleştirmekle kalmayıp vatan hainliğiyle suçlayan İnönü ve zihniyeti ,darbe çığırtkanlığı yaparak ,darbeyi meşru göstermenin zeminini oluşturmaktaydı . O günkü CHP yönetiminin kendi partileri için biçtikleri elbise , yıllarca demokrasinin üstünde kara bir gölge olarak dururken , gelecek yıllarda da CHP ‘nin üstüne yapışan ve hiçbir zaman çıkartamayacakları bir elbise olmuştur.
Sivil diktanın katkılarıyla meşru gösterilmeye çalışılan 27 Mayıs darbesi günümüze kadar hep sorgulanmış ve sorgulanmaya da devam edecektir. Bu darbenin nedenlerini , öncesini , sonrasını , suçlamaları ve daha bir çok soruyu çoğaltarak kendi içinizde bir vicdan muhasebesi yapabilir, sizde bir idam sehpası kurup 27 Mayıs darbesini , gerçekleştirenleri ve sebep olanları vicdanlarınızda yargılayabilirsiniz.
Darbe sonrası Adnan Menderes’in Yassıada’da karşı karşıya kaldığı insanlık dışı uygulamaları , 4,5 ay bir hücrede tutularak kimseyle görüştürülmemesini , Toplum nezdinde vatan hainliği iftirasına muhatap bırakılmasını ,kendisini küçük düşürecek ve rencide edecek her türlü girişimi hiçbir zaman unutmamalı ve gelecek nesillere 27 Mayıs ihtilali olmak üzere tüm antidemokratik uygulama ve darbe – darbe girişimlerini , planlarını mutlaka anlatmalı , gençliğimizi bu tür durumlar karşısında , bilinçli ve her daim teyakkuz halinde olması yönünde uyarılarda bulunarak ,görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
Darbe çığırtkanlığı yapanların ve darbecilerin ellerini ovuştururken ,sevinç borazanları çalmalarını vicdanlarınızda mahkum ediniz.
27 Mayıs 1960’a kadar ülkeyi iki dönem idare eden ,halkıyla iç içe olan, halkın sorunlarını çözen, insanlarını yeni teknolojik gelişmelere entegre etmeye çalışan, içerde ve dışarıda yaptığı atılım ve açılımlara halkın özgürlüğünü, refahını en üst seviyelere çıkarmak için uğraşan bir Başbakan’ın içine düşürüldüğü durumu ,Yassıada’daki duruşmalarda kendisine hakarete kadar varan söz ve davranışları ,zabıtlara geçirilen iğne ve çatalları , Adnan Menderes’i , Hasan Polatkan’ı ve Fatin Rüştü Zorlu’yu unutmayın. Unutmayın ki bir daha bu ülkede yiğitlerin payına dar ağacı düşmesin.