İslam coğrafyası ülkeleri olarak zor ve çetin bir sınavdan geçiyoruz. Bir yanda yakılmış , yıkılmış şehirler , yok olan , parçalanan aileler , hayatın akışı içerisinde artık sıradanlaşmış ölümler , katliamlar. Diğer yanda Batı özentisi ve Batı yaşam felsefesine hayranlık besleyen , zihin dünyaları algı ve kurgularla allak bullak edilmiş kitleler. Ve bugün ciddi bir yüzleşmeyle muhatap olmaktayız . Ya bu yüzleşmenin neticesinde bir muhasebe ve murakabe yaparak yeni bir yol belirleyecek , yada bize sunulan , gösterilen şaşalı ve görkemli hayat alanlarına sığınacağız.
Geçmişten günümüze kadar Batı aydınlanmasının türettiği uygarlık düzeyi dünyayı bozgunculuk,kargaşa ve savaşlarla yönetmek üzerine kurulmuş, kendileri dışında her şeyi yok sayan ,kendi ırkından olmayanları aşağılayıp sindirmeye yönelik çalışmalar yaparak dünyanın merkezine kendi uygarlıklarını koymaktadırlar.Yine aynı Batı medeniyeti,kendisi gibi düşünmeyen kendisi gibi hareket etmeyen toplumları önce ilkellik ve barbarlıkla dışlamakta,daha sonra bu toplumları geliştirme ve medenileştirme görevini üstlenmektedir.Geçmiş dönemler de ve bu gün Batı uygarlığının , toplumları çeşitli bahanelerle ve yalanlarla kandırarak,götürdüğü demokrasi ve insanca yaşam tezleri ,o toplumlar için bir yok oluş ,kendi ülkelerinde bir tutsaklık , zulüm ve insanlık dramlarının yaşandığı bir hayat gerçeğiyle yüzleştirmektedir.
Bu gün Batı uygarlığının İslam ülkelerinde karşılık bulan teknolojik gelişimi, kültür dayatması ve modernitesi Müslüman toplumları bir kafa karışıklığı içerisine sokmuştur.Müslümanların yaşadığı bu kavramsal kargaşa ,kuşatılmışlık sendromundan kurtulmamızı ve kendi medeniyet değerlerimize sarılmamızı geciktirmektedir.Batının düşünce dünyasından türemiş kavramların İslam ile ortak noktasını bulma çabaları bizi kendi medeniyetimizden uzaklaştırmakta ,kendi değerlerimize karşı yabancılaştırmaktadır.Özellikle son dönemde Müslüman toplumlarına yönelik kavram taarruzu bizi içe kapanık bir refleks göstermeye zorlamış, yapılan bu saldırlar karşısında bir olamayışımız,birlikte hareket edemeyişimiz ve medeniyet değerlerimizi üstün tutacak fikirler üretemeyişimiz bizi Batı medeniyeti karşısında hayranlık ve nefret arasında gelgitlere süreklemiştır.Aslında hayran olduğumuz uygarlığın insanlık ve insanlığın kurtuluşu için bir düşüncesi yoktur. Onların tek düşüncesi kendi medeniyetini diğer toplumlara empoze etmek,kendi medeniyetini üstün tutmaktır.Savaşlar,işgaller,katliamlar ve sömürge politikaları bu düşünce etrafında yoğunlaşmaktadır.
Batı medeniyeti dönüştürme işlemini bazen savaşarak, bazen siyasi gücünü kullanarak, bazen de ekonomik ve zihinsel işgallerle uygulamaktadır. Topla tüfekle yenemeyeceğini anladığı toplumları zihin dünyasını işgal ederek ,kavram kargaşasıyla çatıştırarak işgal etmektedir.Bu gün bizde ve Müslüman toplumlarında en çok kullanılan dönüştürme alternatifi zihinsel yapının işgalidir. Şimdi burada Senegal’li yazar ve yönetmen Ousmane Sembene’nin İngiliz kraliyet ailesinin 1997 yılında düzenlediği özel onur gecesinde kraliçenin gözlerinin içine bakarak söylemiş olduğu şu sözlere kulak verelim , “ İngilizler geldiklerinde ellerinde incil , bizim elimizde topraklarımız vardı . Bize , gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler . Gözümüzü açtığımızda ise ; bizim elimizde incil , onların elinde topraklarımız vardı . İngilizlerin dinini,dilini öğrendik . Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkar köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde , bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler . Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler . Her gelen gemiden kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulmettiler , arkasından gelen arkadaşları zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler . Bugün gelenlerde aynı sistemle hala işgale devam etmekteler .”
İslam dini bir bütün olarak insan fıtratına en uygun olan yaşam biçimini sunmaktadır.Bunun dışında bir takım arayışlar içerisine girmek,diğer sistemlerin İslam’a uygunluğunu tartışmak enerjimizi boşa harcamaktır. Bu gün modernizm insanlığı çıkmaz bir sokağa getirmiştir.Bu sokağa kapı aralama girişimi bize herhangi bir fayda sağlamayacağı gibi ,medeniyet değerlerimizden kopmamıza neden olacaktır.Bizim bu kapıyı aralamadan kendi fikri altyapımızı hazırlamamız,hayran olduğumuz Batı medeniyetini sorgulamamız ve kendi medeniyetimizin değerler sistemini yeniden tahkim ederek inşa etmemiz gerekir. Ve son söz olarak üstad Sezai Karakoç’un , içerisinde bulunduğumuz durumu özetleyen şu sözlerini paylaşmak istiyorum , " Biz İslam âlemi olarak Müslümanları korumaya muktedir değil miyiz ki Müslüman olmayan kesimden batılılardan, şuradan, buradan ve hatta bu katliamlara, bu işgallerle, bu istilalara, bu birbirimizi kırmaya sebep olanlardan yardım istiyoruz."