İnsan Rabbinin kötü ve çirkin gördüğü her şeyden uzak durmak zorundadır.Bu uzak duruşun adı hicrettir.Hicret sadece bir yerden başka bir yere göç olarak algılanmamalıdır.Kulun kötülüklerden,çirkin işlerden,şeytanın ve onun saptırdığı insanların yolundan iyiye,güzele ,sırat-ı müstakim’e gitmesidir.Yüce Allah ,gördükleri zulüm ve eza sebebiyle hicret eden mü’minlere dünyada esenlik ve ahirette de büyük bir mükafat müjdeleyerek şöyle buyurmaktadır:”Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince ,onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.”(Nahl süresi 41)
Hicret İslam dini için bir başlangıçtır. Kulların Allah’a yürüyüşüdür. Kulların mallarını, mülklerini ve doğup büyüdükleri beldeyi sırf Allah rızası için terk etmeleri,sadece bir göç değildir.Bunun adı Allah’a ruhen ve bedenen tevekküldür.Yüce Mevla’nın rızasına teslimiyettir.Mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihattır.
Hicret kelimesi sadece bir mekan değişimini yada bir yerden başka bir yere göçü ifade etmez.Çünkü kelimenin gerçek anlamı ,”terk etmek,ayrılmak ilgiyi kesmektir”.yani “kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisanen veya kalben ayrılıp uzaklaşması demektir”.Buradaki anlamında da görüldüğü üzere hicreti sadece bedenen bir göç olarak göremeyiz.İlgi ve alakayı kesmek olarak da tanımlayabileceğimiz kalben ayrılık da hicret kelimesinin içindedir.Kimi alimler hicretin görünen(zahir) ve görünmeyen (batın) olmak üzere iki biçimde değerlendirilebileceğini söylemişlerdir.Görünen biçimi dini endişe ve zulüm sebebiyle göç etmektir. Görünmeyen biçimi ise nefs-i emarenin ve şeytanın isteklerinden uzak durmaktır.Bazı hadislerde Peygamberimiz “Hicretin en üstünü hangisidir?” sorusuna ,”kötülükten uzak duran ve onu terk edenin hicreti” yanıtını vermiştir.Yani Allah’ın yasaklamış olduğu haramlardan uzak durmak bir hicrettir.
Peygamber efendimizin(s.a.v.) 622 yılında Mekke’den Medine’ye başlattığı bu kutlu göç Allah’ın kötü ve çirkin gördüğü şeylerden uzak durmak,onları terk etmek ve kulluk görevlerini huş-u içerisinde yapabilmek için başlatılmıştır.Bu gün 1440 senesini idrak ettiğimiz bu kutlu hadisenin Müslümanlar için sadece bir yeri terk etmek olarak algılanmaması gerekir.Sırf Allah’ın rızasını kazanmak ,onun emir ve yasaklarını yerine getirmek hicreti üstün kılan unsurlardır.Bugün de Müslümanlar böyle bir hicrete muhtaç yaşamaktadır.Günahlar ve kötülükler o kadar çoğalmış ki,bu durumdan fayda uman şeytan ve dostları yapılan hata ve yanlışları cazibeli hale getirmiştir.Sapkınlıkların,zalimlerin,ve haramların çoğaldığı dünyamız da yeni bir hicrete ihtiyaç vardır.Müslüman’ın Muhacir kimliğini hatırlayarak Mevla’sına doğru yürüyüşe geçmesi gerekir.Günümüzde belki bulunduğumuz beldeleri terk etmemiz zor olabilir,ama hicret sadece yer değiştirmek değildir, ruhen ve kalben mevla’yı arayıştır. Rabbimizin bize emrettiği emir ve yasakları yerine getirmek,onun rızasını kazanmak da bir hicrettir.En üstün olan hicret nefsin vesveselerini terk etmek ,Allah’a tevekkül etmektir.622 Yılında başlatılan bu kutlu sefer bunun için yapılmıştır.Hicret Müslümanların geçmişi hatırlamalarına ve geleceğe hazırlanmalarına sebep olan büyük bir hadisedir.Hicret imanın küfre,hakkın ve adaletin zulme ,ilim ve irfanın cehalete karşı üstün gelmesinin başlangıç tarihidir.O nedenle hicret sadece bir göç değildir.Göçün ötesinde Rahman’ı arayış,onun aşkıyla yanıştır.Rabbim bizleri kendine ve Rasulüne hicret eden kullarından eylesin.(Amin)