Bildiğiniz üzere aylardan Ocak! Bu da şu demek oluyor artık kışa girdik demektir. Her ne kadar karın yağması için bolca dualar ediyor olsak ta yüksek kesimlere yağan kar bir nebze olsun bizi mutlu etmiş olsa da özellikle büyük şehirler karın özleminden mustaribiz. Çünkü kar ve yağmur dünya üzerinde olan tüm varlıkların hayatlarını sürdürebilmesi açısından, hata denizlerin dahi suya ihtiyaç duyduğu bir dönemde yağışlar olmalı ki tüm mahlûkat kıtlığa uğramadan yaşamlarını idame edebilsinler. Ama küresel ısınmaya neden olan hırs ve açgözlülük yapan bir takım insanlıktan nasibini almamış devletlerin yüzünden ne yazık ki dünya üzerindeki birçok mahkukat yok olmak üzere. Nesli çoğalan tek varlık olan insanlar ise acımasızca kendisine adeta işkence edercesine yaşamını sürdürmekte.
Dünyanın yaşadığı dram çoğu insanın umurunda olmadan sorumsuzca yaşamakta. Sanki suyun yok olması veya var olması devletin su işleri veya belediyelerin tekelinde olan bir durum muş gibi görmeleri çok acı bir şey. Kimi kesim zannediyor ki oy verilen yerel veya merkezi yönetim tüm sorumluluğu üslenmiş ve halkın suyunu yağışlar olmadan da temin etmek zorundaymış gibi görerek çeşmeler fazla açılıyor, saatlerce sırf zevkine duşun altında kalınıyor, dişler fırçalınken çeşmeler boşuna akmakta bu kimsenin umurunda değil. Hata bu tüm saydıklarımın yanında bir de burunlar silinip yüz yıkanırken adeta suyla savaşıyoruz. Suya her türlü kötülüğü reva görüyoruz. Buna rağmen yine de rahmet sabır gösterip bize sabrediyor. “Allah razı olsun kendisinden”
Benim asıl değinmek istediğim mevzu yağışların olmaması neticesinde bugün ortalığı saran mikroplar adeta vücudumuzu bir virüs şeklinde sarmış vaziyette. Çünkü yağışların olmaması demek havadaki toz bulutuyla beraber gerek araçların havaya saldığı egzoz dumanı olsun gerekse kimi evlerin bacalarından tüten kömür isi birçok hastalığın habercisi oluyor adeta. Ama biz insanlar olarak bunlara aldırmadan doludizgin hayatımızı sürdürüyoruz sanki bize bir şey olmayacakmış gibisinden. Sokağa çıktığımda gördüklerim inanın beni büyük şaşkınlığa uğratıyor ne yazık ki. Gençlerin giyim tarzlarıyla adeta doğadan gelen soğuk esintiye karşı meydan okurcasına kimi kızlarımız göbeklerini göğüs izalarına kadar açık bir biçimde açarak sırf güzel görünmek ve güzel giyindiğini karşı tarafa göstermek istercesine. Bende isterim kısa kolu tişört giymeyi, şortla sokakta gezmeyi ama burada önemli olan bize verilen emaneti gerçekten yeterince koruyabiliyor muyuz?
Geniş bir çerçeveye koyunca aslında hiç de yeterince korumadığımız görünüyor. Bugün giyilen sadece göğüs kısmını kapatan kazaklar yüzünden yaşlar ilerleyip belli bir olgunluk evresine erişilip de artık metabolizmaların yavaşladığı bir duruma geldiğinde birçok hastalık tıpkı sigara, uyuşturucu ve alkol ’in vücuda hastalık olarak yayılıp çaresi olması mümkün olan birçok hastalığa neden olduğu gibi bu şekilde giyinmenin belki şu an gençliğin baharında olup hoyratça acımadan vücudunu esirgemeden yaşayan bu insanlar inanın ileride çok pişman olacaklar. Tıpkı benim bir zamanlar kışın ortasında sırf kızlara hava atacağım diyerek alta bir şey giymeden bir gömlekle sokağa çıktığım gibi. Oysa şimdi keşke diyorum diğer keşkelerim gibi. Şundan adım gibi eminim ki ebeveynler çocuklarını uyarmayı ihmal etmiyorlar. Tıpkı şimdi benim dem vurduğum gibi onlarda çocuklarına bizim yaşlara geldiğinizde pişman olacaksın diye uyarıyorlardır muhakkak. Ama gençlerin özellikle ergen çağına gelmiş gençlerin akıllarının bir karış havada olduklarını unutmamak gerekli. Hâlbuki o giysilerin altına o elbiseye renk katacak ve üşüyüp hastalanmalarını engelleyen elbiseleri neden giymesinler. Bu demek oluyor ki gençler sırf modelist olmak için giyinerek vücutlarına eza etmekteler. Allah akıl fikir versin inşallah… amin