Bugün İslamiyet'in kutsallığını konuşanlar gerçekte kuranı okuyarak mı? İncili okuyarak veya Tevrat’ı okuyarak mı Müslüman olmuşlar açıkçası çok merak ediyorum. Eğer öyle olmuş olunsaydı bugün bilinçli bir Müslüman toplumu olurdu bilime, sanata, eğitime, kadına, çocuk haklarına ve kültüre bağlı aynı şekilde saygılı nesillerin doğmasını sağlarlardı. Kulaktan doğma, bilgiler ile aileden gelen görüş ve düşüncenin yanında Arap dilinde okuyarak anlamadıkları kuran ve dayatmalarla İslamiyeti çözdüğümüzü ve öğrendiğimizi sanarak kara düzen bir terminoloji üreterek İslamiyetin yozlaşmasına neden olunmasına neden olmazlardı. Bugün dinle ilgi üretilen kirli bilgilerin ayyuka çıkması nedeniyle İslamiyet büyük bir sorun olarak batılının kışkırtmaları sayesinde göze çarpmaktadır. İslamiyetin saygınlığını koruyabilmesi için, tıpkı batılıların misyonerler halinde yaptıkları çalışmaların daha fazlasını İslam ülkeleri yapmalı ve kuranın dilinin evrensel olduğunu ve tüm insanlığı kucaklayan bir din olduğunu tüm dünyaya anlatmalıyız.
Çünkü bağnazca ve yobazca dincilerin menfaatleri için kullandıkları İslamiyet gerek Hristiyan dünyasında olsun gerekse Museviler arasında barbarlık, yobazlık, kadını küçümseyen ve hor bakan, aşağılayan-aşağıladığı içinde kibir ve gurur yüzünden şeytanın benlik duygusu içerisine kendisini hapsetmiş bir din olarak görülmektedir. Artık İslamiyetin yenilenmeye ve gerçek amacına uygun bir biçimde dizayn edilmesi gerekmektedir. İslamiyetin Emevîlerin tekelinden kurtarmak gerekli. Çünkü Peygamberimizin bize anlattığı şekilde İslamiyeti topluma yansıtarak, yaşam şekillerini benimsemelerini sağlamalıyız. Muhammediye dinin amacı ve gayesi gayet açık ve nettir. Bu yüzden bu dini belli çevrelerin elinden kurtarılmayı beklediğini düşünmekteyim. Bu meczup çevreler artık kontrol altında tutulmalılar. Bu yobaz düşüncenin önüne geçerek denetimler uygulanmalı. Bu çevreler için yaptırımlar uygulanmalı.
Gerçek amaçları sadece ayakta kalmak için menfaat ve çıkar güden bu hiyerarşik düzeni kuranlarla sıcak ilişkiler kurmak yerine büyük yaptırımlar getiren yasaların ve kanunları yürürlüğe sokmalı İslam devletleri. Aksi durumda her zaman İslamiyetin ismini kullanarak ortaya birçok terör örgütü ortaya çıkacaktır. Bu meçuzi dincilere prim tanımamak ve onları desteklenmediğini tüm dünyaya anlatmalıyız. İslamiyet’in kurtuluşu ve çıkarı için bu çok önemli bir görev olmalı. Sonuçta kaybeden Müslüman devletler ve halkı oluyor. Çünkü en çok zarar gören halklar oluyor. Bunları destekleyen illegal çıkarlar peşinde olan büyük olduğunu iddia eden namussuzlar için büyük fırsatları doğurmakta ne yazık ki. Biz Müslümanların anlamadığı bir durum var! O da yeni nesil gençlerin yeni arayışlar içerisine girerek İslamiyetin dışında başka düşünce ve inançlar peşinde koşması. Buna deizm ve ateizm dahil. Bir an önce dinin siyaset üstü olduğunu fark etmeli ve dinin siyasetten bağımsız olduğuna kani getirmeli İslam ülkeleri.
İslamiyetin değer yargılarına sahip çıkarak, İslamiyeti özdeşleştirmeliyiz. Aksi taktirde doğunun yükselen güneşi olan İslamiyet sadece teröristler için ve çıkar amacı olan soysuz devletlerin kullanım aracı haline gelir. Onların da işleri yarın Ortadoğu Coğrafyasında bittiğinde bu sefer geçmişte olduğu gibi Yahudi Arap çatışmasına dönüşeceği için bu durumda batının umurunda olmaz. Olmadığı gibi de desteklenen yine Yahudi cenahı olacağı muhakkak. Bugün yapılan yarın da yapılmaya devam edecek muhakkak. İslam ülkeleri bir an önce kendisini toparlaması: başta bilim ve eğitim olmak üzere her konuda kendisini geliştirmeli ve batı ile rekabet halinin nasıl olacağını araştırıp öğrenmesi gerekli. Müslüman topluluklar köle olarak yaşamayı hakketmemekte bunun önüne geçilmeli ve bu coğrafyadan faşistleri kovmak gerekli. Yapılacak tek şey var! Birlik içinde olmak ve yeniden başlattıkları haçlı sefere dur dememiz gerekli.