Küresel bir sorunla mücadele içerisinde zor ve bir o kadarda ibretlik görüntülere tanıklık ettiğimiz günlerden geçiyoruz. İçerde ve dışarda olağanüstü gündem akışları birbiri ardına deveran ediyor.
Ve bu yoğun gündem akışı sırasında önümüze gelen bir meselenin nedenlerini, sebep ve sonuçlarını analiz edemeden başka bir gündemin akışına kapılıp gidiyoruz. Bir konudan diğer bir konuya hızlı geçişler yaşıyor , bu geçişler arasında yorumlarımızın ne kadar sağlıklı , ne kadar doğru olup olmadığına bakmadan karşı taraf diye tabir ettiklerimizi pervasızca eleştiriyor , eleştirmekle kalmayıp insan onuruna yakışmayacak hal ve söylemlerle kendi itibarımızı ayaklar altına aldığımızı fark edemiyoruz.
Aslında bu yaşadıklarımız teknolojinin ve sosyal medyanın hayatımızın her alanına girmiş olmasıyla alakalı. Çünkü bu sayede her meseleyle ilgili bir değerlendirme yapma, kendimize ait olsun yada olmasın bir söz söyleme ihtiyacı duyuyor, kimi zaman kullanılan bir cümlenin nelere yol açabileceğini, önünü ve sonunu hesap etmeden fütursuzca paylaşımlar yapabiliyor, algılarla kendimize ait alanlar oluşturuyor ve bu alanlarda sadece bizim gibi düşünen, bizden olanlara yer ayırıyoruz. Farklı söylem, eleştirel bakış açısına yâda muhalif yorumlara tahammül gösteremiyoruz. Oysa ki ilimde ihtilafı rahmet, fikirde farklılaşmayı bereket gören bir düşünce oluşumuna ne kadar da muhtacız. Ve bunun için kutuplaştıran , parçalayan , bölen değil , birleştiren , bütünleştiren bir zihniyet devrimine ihtiyacımız olduğu gerçeğini görmeli , böylesine bir zihniyet devriminin hayatımızın her alanında söz sahibi olabilmesi için mücadele etmeliyiz.
Maalesef bugün aramızdaki bir çok ihtilafı düşünce ve yorum farklılıklarına saygı gösteremediğimiz için kardeşçe çözümlere ulaştıramıyor ,ya kavgayla , yada hakaret kabilinden söylemlerle çözüm yolu bulmaya yöneliyor , sonunda her iki taraf içinde kaybedilen bir gerçeklikle yüzleşiyoruz. Aslında bu ve bunun gibi meseleler üzerinde doğru bir tahlil , doğru bir analiz yapabilmek için önümüzde yaşanmış bir çok örnek var. Diyalog ve istişare kanallarını sonuna kadar kullanarak yol almalıyız. Yapmak fiilinden eylemlerimiz olmalı , söylemlerimiz yıkıcı değil , yapıcı olmalı , şucu , bucu diyerek karşıt kimlikler oluşturmaktansa , gönüllere girecek bir duruşa sahip olmalıyız.
Unutmayalım ki bir insanı kurtaran tüm insanlığı kurtarmış sayılır ayet-i kerimesine iman etmiş bir medeniyetin mirasçıları , takipçileri , savunucuları olarak ortak ittifakımız insan olmalı. İnsan onurunun yüceltilmesi, kurtarılması olmalıdır. Ne derler sözüne fazla bir anlam yüklemeden , hak ne der sualini her daim zihinlerimizde diri tutmalıyız. Şu anda yaşamış olduğumuz olağanüstü süreci iyi düşünerek yeniden bir dirilişe vesile kılmalı, bunun için insani ilişkileri geliştirmeye, aramızdaki muhabbet ve diyaloğu arttırmaya , sen ben kavgasıyla suni gündemlerin içerisine çekilerek gücümüzü birbirimize karşı kullanmamaya , kısır çekişmelerle zamanı boşa geçirmemeye özen göstermeliyiz. Emanet bir hayat yaşadığımızı, içerisinde bulunduğumuz zamanın, mekanların, makam ve mevkilerimizin de emanet olduğunu unutmadan hayatımızı yeniden tanzim etmeli ,tüm işlerimizde kelam-ı kadime uyup onu referans almalıyız. Ve son olarak, insanlığın kurtuluşu için taşın altına sadece elimizi değil tüm bedenimizi koymalı, birlik beraberlik içerisinde hareket ederek, ayrılıkta azap , birlikte rahmet olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.