Bizim inancımızda insan yaratılmışların en mükemmelidir. İnsanlık Adem ( as ) dan beri hak – batıl , iyilik ve kötülükle mücadele içerisinde . Batıl zalim Firavun’ların zihniyeti hak ise peygamberlerin yolu, hakkı üstün tutan zihniyetin adıdır. Geçmişten günümüze kadar iyilik ve kötülük hep mücadele içerisinde olagelmiş ve kıyamete kadar bu mücadele sürecektir. Bu mücadele zalimin zulmüne dur diyenlerle, zalimin sözcülüğünü yapanlar arasındadır. Doğru ile yanlışın, iyiyle, kötünün, güzelle, çirkinin mücadelesidir bu. İnsanı kamil olanın , şeytanın askerliğini yapanlara karşı onurlu duruşudur. Kula kulluktan, menfaate kulluktan, çıkara kulluktan yüz çevirerek , yalnız Allah’a ibadet eden ve yalnız Allah’tan yardım isteyenlerin mücadelesidir. İçerisinden geçtiğimiz zamanın şahitliği altında , söz , fikir , düşünce , eylem ve söylemlerimizle tarafımızı , safımızı belli ediyor ,hak batıl mücadelesinde iki yoldan birini seçerek istikametimizi belirlemeye çalışıyoruz. Ya yalan ve kötülükle batıla gidecek , yada sıdk yani doğrulukla , iyilikle , hakka yürüyeceğiz.
Bugün İslam ülkeleri ve biz müslümanlar iyilikle kötülüğün iktidar savaşında , içi zehir saçan dışı janjanlı paketlerde sunulan çıkar ve menfaat odaklı fikirlerin , söylemlerin , eylemlerin peşinden sürükleniyoruz . Erdemi , irfanı , yüceltmek yerine , makam ve mevkilerimizde ki varlığımızı yüceltmeye çalışıyoruz. Geçmişte eleştirdiğimiz yada sorguladığımız bir takım hataları bugün sıradanmışçasına kendimiz işliyoruz. Ve kendimize göre sıradan bahanelerle. Modernitenin bize dayattığı ,benlik ve çıkar üzerine kurulu ilişkileri konjonktür gereği sayarak kendi kendimizi teselli ediyor , durumun vahametini kavrayamıyoruz. Belki de ilahi adaletin tecellisiyle yüzleşiyor , kınama , kınanacak hale gelirsin, acıma , acınacak duruma düşersin gibi cümlelerin tokat gibi yüzümüze vurulmasına tanıklık ediyoruz. Oysaki içinde yaşadığımız zaman , mekan, makam ve mevkiler bize birer emanetti. Emanetin sahibine sarılmamız gerekirken , bize itibar kazandıran makam ve mevkilerimize sarıldık .
Davanın ve hakikatin peşine düşmesi gerekenler , dünyanın , makamın , saltanatın ve canlarının derdine düştüler . Zirveye çıkarmamız gereken davamız olmalıydı , oysa biz zirveye kendimizi ,kendimizden olanları çıkardık. Davayı da çıktığımız zirvenin eteklerinde bıraktık. Kendimizden olmayanları , tahkir ettik , ötekileştirdik. Ben sen kavgası ile suni gündemlerin içerisine çekilerek birbirimize düşürüldük. Ve kaybeden taraf olduk. Dünyayı ve makamları , davanın ve hakikatin önüne koyduk Endülüs'ü , Kurtuba'yı kaybettik. İslam milletiydik , benlik ve çıkarlar uğruna parça , parça edildik , Bağdat'ı , Şam'ı , Halep'i , Basra'yı , Kudüs'ü yitirdik. İnsan onuru dokunulmazdır diyen bir Peygamberin ümmetiyken , insan onurunun ayaklar altına alınmasına konjonktürel dengeler adına seyirci kaldık. Başımıza gelen her musibette suçu ve suçluyu dışarıda bir yerlerde aradık . Oysa içimize , kendimize dönüp bakmayı düşünemedik , yada kendimize böyle bir şeyi konduramadık .
Bizim için söylediğimiz her cümle , ortaya koyduğumuz her fikir ve düşüncenin inancımızla hemhal olması gerekir . İnsana, hayvana , doğaya , çevreye , yeşile ve yaratılan tüm evrene dair düşünce , söz ve eylemlerimizin referansı kelam-ı kadim olmalıdır. Unutulmamalıdır ki bize izzet ve onur getirecek olan davranış , her ne pahasına olursa olsun başarılı olmak ve kazanan haklıdır felsefesine sarılmak değildir. Kaybetsek de , kazansak da , başarılı olsak da , olmasak da doğruluk temelinde hareket etmemiz gerekmektedir. İçerisinde bulunduğumuz zamanda kötülüğün iktidarını isteyenler her türlü kılığa girerek bizi kendimizle sınıyorlar. Zor bir süreçten ve kimilerince kazanılan , kimilerince yitirilen ağır bir imtihandan geçiyoruz. İyilikle kötülüğün iktidar mücadelesinde İslami referansları kendi bencil amaçlarımıza hizmet edecek şekilde yorumlamadan vahiy merkezli söylem ve eylemlerde bulunarak mücadelemizi sürdürmeliyiz. Ve son olarak bu mücadelede yaptıklarımızı şan , şöhret , ikbal , makam , mevki ve konum için değil , güç ve kudret sahibi bir gün kendisine döneceğimiz Alemlerin Rabbi olan Allah’ın rızasını kazanabilmek için yapmalıyız.