Politika kelimesinin epistomolojisini çarpıtanlar, eski Yunanca’dapoli-çok, tika-yüz olarak politikanın çok yüzlü anlamına geldiği iddia etmektedir. Çok yüzlülük, her kaba göre şekil alan su gibi her şeye uyum sağlayan, her duruma göre şekil değiştiren kişiler için kullanılır. Politikayı bu anlamda kullananlar, politikacılarıon ideolojilerini kabul ettirmek için yalan söyleyen kişiler olarak sunarlar. Onlara göre politika bukalemunluktur, riyakârlıktır, Aristoteles’in “Politika” kitabında politikanın konusunun devlet ve toplum olduğu anlatılır. Bu bağlamda politikacılar için kullanılan çok yüzlülük aslında olmayan bir kavramdır. belirleyen kişi iken, siyasetçi ise bu politikaları hem üreten hem uygulayan kişidir. Her ne kadar politika kavramının analizinde çok yüzlülük eksen kayması iddiası olsa da ben ülkemiz politikacılar için bunun tam yerine oturduğunu kanaatindeyim. Ülkemiz politikacıları amaç gördükleri koltuklara oturmak ikiyüzlülük yapmaktan çekinmiyorlar. Kullandıkları yöntemler beni böyle düşündürüyor. Yol, yöntem konusunda siyasi ahlak kavramını unutmuş durumdalar. Siyasi beklentileri için her yöntemi mubah görüyorlar. Hatırlarsanız İP Genel Başkanı Meral Akşener ve kurmayları Güneydoğu gezisinde PKK sempatizanı yüzlerine “Burası Kürdistan” dedi. Ne Akşener, ne kurmaylarından gık çıkmadı. Bu provakatöre “Haddinizi bilin, burası Türkiye Cumhuriyeti’nin topraklarıdır. Madem Kürdistan özleminiz var, nereye giderseniz gidin” diyemediler. Böyle iki yüzlü siyaset anlayışı, kafasının arkasında siyasi hesaplar olan muhalefet lideri olur mu? Destekledikleri, arkaladıkları HDP’ye ve kolkola girdikleri, zillet ittifakındaki CHP’ye ayıp olur diye mi korktular?! HDP ve CHP seçmenine subliminal mesajvermeye mi düşündüler? Başbuğ Alparslan Türkeş’in bıraktığı ülkücü Türk milliyetçiliği kimlere kalmış? Bu vatan kimin? Bu vatan parayla pulla alınmadı… Bu vatan ay-yıldızlı bayrağımızdaki al renklerimizi simgeleyen şehitlerimizin kanıyla kazanıldı. Bu vatan Erzurum tabyalarında Rusları kovalayan Nene Hatunların, İzmir’de hain Yunan’a ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin’in, Gaziantep’te Fransızlara kurşun sıkan Sütçü İmamın, bebesinin üzerine sermesi gereken örtüyü kağnısındaki güllelerin, topların üzerine serdiği için, bebesiyle birlikte donarak şehit olan Kastamonulu Şerife Bacı’mızın, Çanakkale’de 250 kg’lık gülleyi iman gücüyle topa yerleştirip İngiliz zırhlısını Çanakkale denizinin dibine gömen Koca Seyyit’in, Çanakkale 52’nci alayın başındaki Mustafa Kemal Atatürk’ün “Size taarruz değil ölmeyi emrediyorum. Siz vuruştukça arkamızdan gelenler bizim yerimizi dolduracaklar” emrini alınca düşmanın üzerine süngüsüyle şehit olmak için koşanların, ayrıca burada göğsünün tam üzerindeki saatine isabet eden kurşunla Gazi olan, Cumhuriyetimizin, Türkiye Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasıdır. Bu vatan Sakarya’da, Dumlupınar’da, 1’nci ve 2’nci muharebelerinde, Afyon’da “Allah, Allah” nidalarıyla düşmanın üzerine ölmeye koşanların bize emanetidir. Bu vatanı hiç kimse bölemez, bölmeye niyetlenemez. Orhan Şaik Gökyay Bu Vatan Kimin şiirinde,
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
diyerek bu vatanın kara bağrında sıra dağlar gibi duranları bize hatırlatıyor.
Bu vatan için “Burası Kürdistan’dır” diyen haindir, bu haince yaklaşımı zımni (gizli biçimde) onaylayan siyasetçiler, bana göre Türkiye’nin siyasetçisi değildir. Kendisini ülkücü milliyetçi kökenli tanımlaması bana göre hiç gerçekçi değildir.
Aynı partinin Grup Başkan Vekili, -ismi lazım değil- şehit yakınımıza küfretti. Grup Başkan Vekilliğinden istifa etti. Yeterli mi? Hayır. Akşener, vekiline sahip çıktı. “Vekillerimiz öfkelerine yenik düşmemeli” gibi gibi bir cümle kurdu. Hiç kimse öfkesine yenik düşmemeli. Bu küfürbazı, mecliste bir saniye bile tutmayacaksınız. Ağır olacak ama sen kimsin…Seni oraya gönderen milletine, üstelik canını bu vatan için feda etmiş şehidin yakınına küfrediyorsun? Sen vekilsin, seni seçenlere değil küfretmek, onlar sana küfretseler dahi sineye çekeceksin, pozitif enerjiyle karşılayacak gönlünü alacaksın. Neden sinirli olduğunu, halini hatırını soracaksın, sıkıntısını not alıp meclise taşıyacaksın. Fon medyası da her olaya tersinden baktığı gibi yine utanmazca, “Provakasyon mu var?” diye meşrulaştırmaya çalışıyor. Meslek anlayışınız yerin dibine batsın. Provakasyon dahi olsa bir milletvekili, şehit ağabeyine küfredebilir mi? Milletvekili böyle sinirli olur mu? Şehit ailesini incitebilir mi? Siyaseti insanımızı incitmeden yapın. Ağzınızı bozmayın. Güzellikle yapın. Bu vatan için aziz canını vermiş, şehitlik mertebesine ermişlerimizi yakınlarının saygıyla, sevgiyle, hoşgörüyle karşılayın, teşekkür edin. Onlar ne tepki verirlerse versinler, siz gönül alın. Ne diyordu Yunus Emre, “Bir kez gönül kırdın ise, bu kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahi, elin yütün yumaz değil”… Sen milletvekili olarak onların karşısında saygıyla el pençe duracaksın. Eğer durmazsanız, birileri gelir, durdurur. Keyfini sürdüğünüz vekil koltuklarınızdan millet sizi alaşağı etmesini de bilir. Hele şehit yakınlarına küfredenleri bu millet asla affetmez. Sandıktan çıkacağım diye boşuna beklersiniz. Siyaseti adam gibi yapın! Başsavcılık küfürbaz milletvekili-adı lazım değil-hakkında dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke düzenledi. Çok iyi oldu. Böyle küfürbazların, milletine saygısı olmayanların, şehit ailesine ağzını bozanların mecliste bir saniye durdurulmaması lazım. Fezleke meclise geldiğinde tüm grupların bu küfürbaza haddini bildirmesi için oy vermesini bekliyorum. Bakalım bu sınavı kazanabilecekler mi? Küfürbazların o koltuklarda yeri yok!