Bazen;
Gemiyi yakamadığın gibi
yelkenlerini de tutuşturamıyorsun.
Çünkü önce gemi inşa etmen gerekiyor.
Yelkenleri ilmek ilmek dokuman gerekiyor.
Hayatta birinin varlığı yahut seni sevip sevmemesi senin hakkına riayet edip etmeyişi üzerinden yol yürümemeyi erken öğrenmek isterdim.
Mutluluğun anahtarı;
İnsanın "bir başkasına eyvallah ediyor. .
Ya da etmiyor."
oluşu değildir.
Mutluluğun anahtarı, iç huzurunu herkese rağmen yakalamış olmanla alakalıdır.
Bu da ancak gerçek bir farkındalık ile Rabbe kul olma, olabilme çabamızın başarısı ile orantılıdır.
Yol yürür iken, yolda iken önemli olan yanındaki yol arkadaşının sana ne kattığı yada senden ne çaldığı değildir.
Esas itibarı ile yanındaki yoldaki yol arkadaşın sadece "yol" arkadaşındır.
Yol arkadaşına çok daha farklı anlamlar yükleme hali bizim ne kadar biz olduğumuzla alakalıdır.
Yolun asfalt oluşu, toz, toprak oluşu sadece senin hedefe varışında zamana etki eden unsurlardır.
Yoksa ne yolun nasıl olduğu yada yoldaki bineğin değildir.
Seni hedefe ulaştıran
Sadece hedefe ulaşır iken harcadığın zamanın kaliteli geçmesinde esas unsur olarak var olurlar.
O esas unsurlarında seni ve senin nefsini nasıl etkileyeceği darma duman edeceği yine senin ruhundaki farkındalık bilincin ile alakalıdır.
Ben olmak kendinin farkında olmak diğerlerinin seni görmesi tanıması ile alakalı bir durumda değildir.
Ve bugüne kadar ben olamamış olmamız "ben" haricinde olmaması gereken ne varsa hepsini olmuş olmamız yine bizim benlik sınırlarımızı insanların ihlal etmesine müsaade etmemiz ile alakalı bir durumdur.
Zaten biz müsaade etmediğimiz halde bir ihlal var ise asıl itibarı ile o bir "ihlal" değil tecavüzdür.
Tecavüz kelimesini salt cinsel anlamda algılamak bizim gibi kendi nefsini özgür kılamamış nefisler için var olan bir tuhaflıktır.
Rabbinden hakkı ile sakınan, Rabbinin hakkına riayetsizliğin kendi nefsine yapılmış bir ihanet olduğunu göremeyecek kadar kör, sağır ve dilsiz olan bu insan gurubu kör, sağır, dilsiz olma halimizdir.