Enam suresi 93-108ayetler
Bugünkü dersimize de Erdemli Ergenlerimizle Allah'ın "yaratıcı olma vasfının" yeryüzündeki
işaretlerinin anlatılması ve biz insanoğlunun ihmalkarlığı ve evreni okuyamaması sebebi ile Allah'ın "yaratan olma vasfını" ıskalayışımıza eyvahlandık.
Ve ölüm anındaki pişmanlıklarımızla yüzleştik.
Çünkü ayetler "ölüm anı" gelip çattığında yaşadığımız süre içinde yaşadığımız hayattaki
'tercihlerimizin ve ben bilirim hallerimizin' ne kadar beyhude seçimler olduğu ile yüzleşeceğiz.
Allah'ın bütün arzın yaratılışından örnekler vermesi, ölümü ve meleklerin pençeleri ile bizi yakalaması anlatılırken farkettik ki biz kendi ihmalkar hallerimiz ve nefsimize irademizi teslim edişlerimiz sebebi ile üzerimize farz olan birçok ameli ya yük olarak görmeye başlamışız.
Yada Rabbimizin farzları söz konusu olduğunda tercih etme veya seçme hakkımız varmış gibi bir bakış açısı geliştirmişiz.
Ve bundan hiç rahatsız olmayan bireylere dönüşmüşüz.
"Birey" olunca da "kulluğumuzu" bu dünyaya ait bir değer olmaktan çıkardık.
Ki bu bizim için sonun başlangıcı olan seviyedir.
Rabbimiz tüm bunları farkedebilmemiz için tüm alemden farklı farklı delilleri ayetleri ile önümüze seriyor.
Hamdolsun.
Ya bizi vahiyle muhatap kılmasaydı.
Halimiz nice olurdu.
"Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları da O yaratmıştır. Bir de hiç bir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir, uzaktır."
( 6 - EN'ÂM 100. Ayet )
Ayette cinlerden söz edilmiş onlarla ilgili olarak vahyin genel hattı çerçevesinde ayrıntılara takılmadan sadece bilmemiz gerektiği kadarına vakıf olmamız hatırlatılmıştır.
Evet;
Cinler vardır.
Lakin onlar da kendi mekansal düzeylerinde yaşıyorlar.
Bu mekansal düzeyde hem cinler için hem insanlar içinbmühim olan kulluk.
Mekansal düzeylerimiz farklı ortak noktamız "kulluk" ve bizim cinler hakkında bilmemiz gerekende bu şekilde ifade edilmiş ve ayrıntıya gerek görülmemiştir.
Müslümanlar sadece bilmesi gerekenler ile ilgilenmeli gerek cinler gerekse dinleri üzerinde tahribat yapanlarla muhatap olmamalı herşeyden de önemli olanda dinlerinde tahribat yapanlardan münasebeti kesmek durumundadır.
Oysaki bizler maalesef münasebeti kesmek bir tarafa onları aymaz bir taklit hali ile taklid eden olduk.
Onlara benzemek için özel bir uğraş içindeyiz
"Maymunlaşma" tabiri ile adlandırılan bu durumdan Erdemli Ergenler olarak nefsimizi uzak tutmaya niyet ettik.
"İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O, her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir.*
( EN'ÂM SURESİ /102. Ayet )
Allah;
Yaratıcı olduğunu hatırlatıyor, *Rabb" ismi ile tüm kullarını terbiye ettiğini bildiriyor.
İnsana yön verecek mercii in kendisi olduğunu hatırlatıyor.
Biz yeni nesil Müslümanların en büyük handikaplarında biride bu bilinçten uzak olarak yaşıyor olmamızdır.
Kendi nefsimize ve dahi hayatlarımıza Allah'ı vekil tayin etmiyoruz.
Müslümanlar olarak "müminlik" terfisi derdimiz olmadığından olsa gerek Allah tektar tekrar "Allah'a kulluk edin" diye hatırlatmalar da bulunuyor.
" Size Rabbinizden basiret (kalp gözü) gelmiştir. Kim görürse kendi lehine ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim."
( EN'ÂM SURESİ 104. Ayet )
Latîf: İnce olması, ruha çok inceden hitap etmesi
Habîr: Her şeyden haberdar olması
Basiret: Allah'ın gör dediğini kalben fikren anlamak ve bu vesileyle nefsin ikinci planda olması.
Körlük : Hakk'ı görememek
Allah hatırlatma yapmakla birlikte insana bahşetmiş olduğu özelliklere binaen doğru olanı, hak olanı seçme yetkisini onun hür iradesine bırakmış ve bu seçim ve iradeyi Hak'tan yana kullanmasına karşılık cennet ile ödüllendireceğini vaad etmiştir.
Ve harcadığınız çaba ve emeğin karşılığı olarak cennet ödülü ile muhatap olmak
'Amiyane tabiriyle' yatarken
Allah bize cenneti ikram etmez. Cennet bizim çabamıza binaen bize ikram edilir.
Biz kendimizle "müminlik" sevdası ile yolumuzda çaba harcamadığımız için Allah yolumuzu "müşriklere ve kafirlere vaad ettiği gibi" cehenneme çıkarır.
Cehennem kendi elimizle yaptıklarımızın sonucudur.
" Eğer Allah dileseydi onlar (böyle Allah'a ) ortak katmazlardı. Biz seni onların başına bir gözcü yapmadık. Sen onların üzerine bir vekîl de değilsin.
( EN'ÂM SURESİ/107. Ayet )
Ve özgür iradesi ile RABBİNİ seçmeyen kendi kafasında buyruk olanlar ile ilgili olarak öncelikle
Hz.Peygambere sonrasında ise bize müjde veriyor.
Biz tebliğ ile mükellefiz.
Hidayet Allah'tandır
"Allahdan başkasını (Tanrı edinerek) çağıranlara sövmeyin. Sonra onlar da haddi aşarak nâdânlıkta Allaha söverler. Biz her ümmetin yapdıklarını (kendilerine) öylece hoş gösterdik. Sonunda, dönüşleri yalınız Rablerinedir. Artık O, ne yapıyor idiyseler kendilerine haber verecekdir. "
( EN'ÂM SURESİ/108. Ayet )
Sınır AYETİDİR.
Tebliğ ve hidayetteki espri bu ayette gizlidir.
Bizler kullar olarak tebliğde mükellefiz.
Ve;
Allah'tan başkasına tapanlara sövme lüksümüz ve dahi onları taciz etme halimiz olamaz.
Ola ki bizim hallerimizden dolayı haddi aşarsa İslam laf ederlerse bu büyük bir vebaldir.
Bizim bu gibi durumlardaki halimiz duruma göre muhatabımız tavrına göre pozisyon alma hali olmalıdır.
İslam'a laf etmelerine müsaade etmediğimiz gibi onların inanç sistemlerine karşıda haddimizi bilmek durumundayız.