Ve kendimize soracağımız en önemli soru;
"Davandan ne kadar eminsin?"
Enam Suresi - 2-
Erdemli ergenlerimizle En'am Suresini okumaya devam ediyoruz.
"Bazı insanlar vardır ki; pişmanlıkları da sahtedir."
Kulluğumuzu gözden geçirirken "Pişmanlığının sahte mi?
Değil mi?
Ey kul ikazı!"
ile okumamıza başladık.
Eğer pişmanlıklarımız istikrarlı bir hal aldıysa "günah, haram sınırlarını çok zorluyoruz." demektir ki bu bizim ahirette "kafir" olarak anılmamızın yolunu açar.
O yüzden pişmalıklarımızda samimi, tövbelerimizde istikrarlı davranalım. İnşallah
Tevbelerimizde istikrarlı olmalıyız.
"Bizim mahalle" kavramı ile toplumun yüreğine dokunmalıyız. Hakk olanı da doğru şekilde yaşayamalıyız.
İnsanların devamlı anlatan, konuşan değil İslamı yaşayan ve yaşanmasına vesile olan insanlara ihtiyacı vardır.
Bizim mahalle kavramı ile tüm topluma ulaşmayı hedeflemeliyiz.
Bizim mahallede yaşayan insanların yüreğine dokunduğumuz gibi mahalleden olmayan,olamayanlara da İslamı ulaşturmak durumundayız.
İnsanın günahlarını sırtlanması; Dünyevi eylemleriyle uhrevî eylemlerinin bağının kopması insanların tek dünyalı yaşar hale gelmesi hepimizin sorumlu olduğu toplumsal bir çöküş halidir.
Ahirette hesap veremeyeceğimiz, dünyada farkına varamadığımız hallerimiz bizi cehennem çukuruna sürüklemektedir.
Enam suresinde geçen dünya hayatının oyun, eğlence olması hali bize hatırlatılmış ve bizi oyalayan hesap duygusunu unutturan dünyalıklara karşı olan zaafımızla
dünyayı oyun eğlence haline getirmememiz gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Dünya hayatının zevkü sefasını ne kadar tattıysak,
Ahiretten o kadar uzaklaştık.
Yine devam eden ayetlerde biz müslümanların davalarından emin olup olmadıklarına dikkat çekiliyor.
Bir Müslümanın İslam davasına ne kadar inanıyor ise ahiretle bağı gerçek anlamda o kadar iyidir.
İman etmeyenlerin yada İmanında samimi olmayanların bizden ne istediği mühim değildir.
Eğer biz davamızdan emin isek onların bizi yoldan çıkarma eylemleri boşuna bir çabadır.
Ve kendimize soracağımız en önemli soru;
"Davandan ne kadar eminsin?"
bulunduğun durumdan ne kadar mutaminsin?
İslâm'dan ne kadar eminiz? (ciddiyetsiz olduğumuz, yapamadığımız amellerde düşünce tarzımız bu olmalı)
Allah`tan emin olma halimiz, "tevekkül" kavramı bir bakıma
Allah'ın hayatımıza müdahil olma halini "gericilik" iddiası ile reddeden ve buna uygun yaşayan insanların safsatalarına Müslüman olarak tavrımız net olmalıdır.
Hz. Muhammed'in kalbine şüphe sokmaya çalışan mekkeli müşriklerin zamanımızda var olan karakterlere örnek olarak verildiğini unutmadan günah ve şüphe batağına bulaşmadan İslam'a olan bağlığımızı artırmalıyız.
Ve eğer "günahlarımızı sırtlanıp ahirete gitmeye yüzümüz varsa saçma sapan hallerlerimizle hayatımızı İslam'dan uzak yaşamaya devam edebilirz.
Enam suresinde geçen ayetlerde "Allahın bize had bildirmesi" mevzu bahis "günahları sırtlanmayı beceremiyorsanız haddinizi bilin" şeklinde Rabbimizin bize bir rest çekmesi söz konusudur.
İrade; seçim özgürlüğümüzün bedeli cennet ve cehennemdir.
Allah'ı inkâr "karanlıklar içinde kalmış sağır, dilsiz olmak" gibidir
İrademizle doğru seçimler yapar isek Rabbimize ulaşan tüm kapılar bize açılır.
Her yaratılan fıtratın Allah'la bir bağlantısı vardır.
En bozulmuş nefis dahi zor durumlarda o fıtrata, öze döner.
Ve Rabbi ile bağlantı kurar.
Lakin asıl mesele o Rabbi ile bağlantılı olan fıtratı ilk yaratıldığı gibi tutabilmektir.
Rabbimizle her daim bağlantıda kalabilmektir.
Rabbi ile kalabilen hidayette hissedar olur.
Bu haftakş Erdemli Ergenlerle olan dersimiz biraz "kısa kısa notlar" alıyor şeklinde ilerledi.
Vardır bunda da bir hikmet diyerek yazımızı bu şekilde çok fazla üzerinde oynamadan Hicret Haber sutunlarına taşıdık.
Hayrola