Hayatın kilometre taşlarında kaybolmak yada kilometre taşlarını bir imtihan sırrı bilip o sır ile sırlanmaktır.
Burada hangisini seçeceğimiz bizim nefsimizin irade gücü ile alakalı bir durumdur.
Nefsimizin iradeli oluşu yine bizim kendi seçimlerimiz ile alakalıdır.
"Mushaf" okumaları ışığında fark ettiğim bir gerçeklik var ki;
İnsanoğlu iyi yada kötü seçimleri yapmaya Rabbimizin "adl" ismi gereği eşit mesafede yaratılmıştır.
Bu eşit mesafe halini "hayr"-iyi- mesafesine yaklaştırma becerisi yine bizim fıtratımıza üflenmiştir. - moda tabiri ile kodlanmıştır.-
Biz insanoğulları olarak Allah'ın iyi olarak tarif ettiği gerçeklikten gidebilecek iken bunu tercih etmiyor isek bu sadece ve sadece nefsimizin bize oynadığı bir oyundur.
Bu oyuna gelip “gayya kuyularında” kaybolmak mümkün iken biz seçimlerimizi "Mushaf'ın ışığında" bize Rab tarafından ikram edilen doğrular üzerinden belirler isek sadece ve sadece kendimiz için değil tüm insanlık için hayırlı olan işlere imza atabiliriz.
Geçenler de okuduğum bir kitapta Hz. Adem üzerinden yol alarak insanlık tarihini anlamayı ve kodlamayı tercih eden insanları ısrarla "gerici" yaftası ile yaftalamayı tercih eden bir anlatıma denk gelmiştim.
O gün ruhumu öyle bir şükür kaplamıştı ki tarifi mümkün değil!
Bir insanın dünyayı kurgular iken "Mushaf ışığında" yol almasının nasıl bir nimet olduğunu o gün bir kere daha iliklerime kadar hissetmiştim.
İnsanoğlunun dünya hayatını kodlar iken tercihlerini “Mushaf’ın ışığında” belirlemesi onun sadece Mushaf’la olan tanışıklığına değil Mushaf’la doğru bir muhabbet ve içselleştirme yapabilmesi ile de alakalıdır.
Hayatımızı kodlayamaya çalışır nelere dikkat edeceğimiz kadar hayatı birbirimize zindan etmeyi marifet bilen insanların prim yaptığı seküler dünyada nelere prim verdiğimiz ayrıca önemli ve vebali olan bir durumdur.
Tüm bunlardan bahsetmemin sebebinin PANDEMİ SÜRECİ ile alakalı olduğunu söylesem ne alaka diyeceklerin sayısı bu yazıyı okuyanların sayısı kadar olacaktır.!!!!!!
Kel alaka gibi duran bir durum gibi görünsede Lakin hiçte öyle değildir.
Çünkü PANDEMİ SÜRECİNDE öyle bir durumdayız ki;
Tercihlerimiz, tedbirimiz ve tevekkülümüz ile sınandığımız bir dönemde seküler dünyanın kendi kodları ile tabiri caizse “Allah’ı dövüş ettiren” bir zaman dilimine şahit olmaktayız.
Her anlamda aklımızla ve duygu dünyamızla dalga geçen bir sistemin tuzağına düşen varlıklara dönüşmek üzereyiz.
Öyle ki;
Her yerde bir aymazlık hali ile kuşatıldık.
İmanızla hakka doğru yürümeye çalışır iken her tarafımız seküler kodlamalar ile kuşatıldı.
Virüs gerçeği ile imtihan olunur iken seçimlerimizi “Mushaf’ın ışında” yapmak için çelik gibi bir imana sahip olmak gerekiyor ki
Tedbir ve Tevekkül dengesini kurabilelim.
Ancak ve ancak tedbir ve tevekkül dengesini kurabilir isek son nefesimizi iman ile verebilenler olabileceğiz.
Eğer “tedbirli olalım.” derdinde iken tevekkülün sınırlarını zorluyor isek seküler dünyanın esiri olacağızdır.
Diğer taraftan “Tevekkül edelim.” derken “tedbirsizliğin” sınırlarında geziniyor isekte inanç sistemimiz bize teklif ettiği “mümin olma halini” teğet geçeriz.
O yüzdendir ki;
Dünyada PANDEMİ SÜRECİ denen bu zaman diliminde bize dikte ettirilmeye çalışılan kavramlara karşı “alternatifi olan muhalif” olan muhalif olma halini her daim diri tutmamız gerekmektedir.