NİYET OKUMAYA KALKMAK HADDİ AŞMAKTIR
Gazze’de bir çocuk ağlarken, Gazze kendi acılarıyla yüzleşirken ve en önemlisi şu esir takası bittiğinde ateşkes hala kalıcı mı yine geçici mi bilemezken biz hâlâ birbirimizi tartışıyoruz…
Bir yanda enkazın altında kalan bir annenin sesi, diğer yanda klavyelerin sert yankısı.
Birinin kalbi susmuş, ötekinin dili açılmış.
Oysa biliriz; kalp susarsa kelimeler taş kesilir.
Bir Müslüman kardeşini eleştirirken kalbini susturmak, kelimene adalet giydirmemektir.
Son günlerde, özellikle Bekir Develi ve İkbal Gülpınar üzerinden yapılan tartışmaları görünce, kendi içimde derin bir sızı duydum.
Çünkü eleştiri başka şeydir, niyet okuyuculuğu bambaşka bir şey.
Biz eleştirirken, kardeşimizin kalbini değil, sözünü tartışmalıyız.
Evet, biz de yazdık, söyledik.
“Gazze hâlâ bombalanırken ‘ablukayı deldik’ demek doğru bir ifade değildi.”’Onca kardeş geride tutukluyken kamera karşısında büyük sevinç şaşırttı bizleri çünkü sonuçta İsrail’in dediği olmuştu müdahale ettiler mi ettiler hatta bütün erzaklara el koyuldu gönül isterdi ki Mavi Marmara şehitleri de anılsın onlar daha bir bilinmeze doğru gitmişlerdi yani beklenti onlar gibi ses getiren kardeşlerimiz tarafından tüm dünyanın gözleri üzerimizde iken üzüntümüzü daha çok dikkat çekici bir Şekilde olmasını beklerken bu cümle, Hiç şüphesiz iyi niyetle söylenmiş olsa da, acının ortasında bir “zafer havası” estiren bir algı oluşturdu.
Bu nedenle eleştirmek hakkını kendimizde gördük çünkü kelimeler bazen kalplerden daha hızlı nüfuz eder beklentisi olan insanların algısına …
Ama burada durmamız gereken bir sınır var:
Eleştirmek; niyeti yargılamak değildir.Yapılan açıklamalar sosyal medyada linç etmeler Bize ne olur bu nasıl bir bakış açısı asla doğru değil….
Eleştirmek; “neden böyle söyledi” demektir, “neden böyle davrandı” değil.
Bir insanın niyetini okumak, Allah’ın işine karışmaktır.
Bir Müslüman kardeşini “gösteriş için gitti”, “gündemde kalmak istedi” diye itham etmek, hem haksızlık hem de kalp kırmaktır.
Unutmayalım:
Bu insanlar halkın içinde büyümüş, ümmetin derdiyle yoğrulmuş, hayatını mücadeleye adamış isimler.
Yanlış bir ifade, bir ömrün samimiyetini silmez.
Biz, kardeşimizin dilinde bir hata görüyorsak, onun kalbini değil, kelimesini düzeltmeliyiz.
Ne yazık ki bugün sosyal medya, nasihat eden bir ümmeti, zan üreten bir topluluğa dönüştürdü.
Kardeşini uyarırken bile öfkesini dizginleyemeyen bir kalp, davaya zarar verir.
Oysa nasihat, yumuşaklıkla yapılır.
Bir hata varsa, “Bu cümle olmasaydı daha doğru olurdu.” denir.
Ama “Bu cümleyi niye söyledin, hangi niyetle yaptın?” dersen, artık eleştiriden çıkıp zan bataklığına düşersin.
Bir arkadaşımızın şu sözleri harekete geçirdi
“Gazze’deki çocuklara ağlayamadım. Çünkü sürekli insanlara kızmaktan yoruldum.Ne oluyor bize ….”
İşte tam da bu yüzden yazıyorum bu satırları.
Kızmaktan, suçlamaktan, birbirimizi ölçmekten yorulduk.
Kalplerimiz yorgun, dillerimiz keskin…
Oysa biz b aynı kıbleye yönelen insanlar değil miyiz?
Şimdi bize düşen; kim haklı, kim haksız tartışması değil.
Duamız odur ki İsrail ve ABD’nin yeni bir oyunu olmasın ateşkes kalıcı olsun savaş kalıcı olarak bitmiş olsun.
Biz hâlâ kelimelerde oyalanıyoruz.
Rabbim bizi kardeşinin niyetini sorgulamaktan korusun.
Bize, eleştirirken bile merhametli olmayı nasip etsin.
Hataları konuşalım ama kalpleri kırmadan; yanlışlara işaret edelim ama kardeşliğimizi yitirmeden.
Çünkü hakikat, ancak adaletli bir dilden doğar.
Ve en sonunda, unutmamalıyız:
Niyetleri ancak Allah bilir.































Sonuna kadar katılıyorum, tebrik ederim