GIDA ESARETİNİN ADI PARİS İKLİM ANTLAŞMASI
Sessiz, gösterişsiz ve barışçıl bir işgalin eşiğindeyiz değerli dostlar !
Adı: Paris İklim Anlaşması.
Kulağa ne kadar da güzel geliyor değil mi? “İklim için atılan adım… çevre koruma… yeşil dönüşüm…” Oysa bu anlaşma, yeşilin üstünü betonla kaplayanların yeni maskesidir. Tarımı öldürenin ağzında “sürdürülebilir tarım” lafı, hayvancıyı bitirenin elinde “karbon nötr üretim” dosyası var. Bu nasıl bir çelişkidir?
Paris İklim Anlaşması, dışarıdan bakıldığında çevreci bir vizyon gibi sunulsa da, içeride dayatmalarla dolu. Küresel sermayenin tarımı makineleştirip, tohumu patentleyip, çiftçiyi zincire vurduğu bir sistemin içindeyiz. Bu anlaşma; üretimimizi, suyumuzu, hatta nefesimizi bile “emisyon ölçütleri”ne bağlayacak. Yani özgürlüğümüzü…
Bir çiftçinin sabahın köründe tarlasına gidişi, bir çobanın dağ başında keçisini otlatışı, doğayla dost hayatlar artık “sürdürülemez” ilan edilecek. Çünkü karbon salınımı yapıyor! Çünkü küresel şirketlerin devasa fabrikaları değil, küçük üreticiler hedefte!
Peki neden bu kadar sessizlik var? Çünkü gündemimiz hep dolu. Çünkü kavgalar, koltuklar, krizler arasında gözümüz gökyüzünü unutmuş. Oysa gerçek savaş, toprağın altını değil üstünü hedef alıyor artık. Bizim üretim hakkımıza, gıdamıza, bağımsız tarımımıza göz dikilmiş durumda.
Eğer bu anlaşma meclisten geçerse, dışarıdan “çevreci” diye alkışlanacağız; içeride ise kendi besinimizi üretme hakkımızı, kendi tohumumuzu saklama hakkımızı kaybedeceğiz. Sadece toprak değil, irade teslim olacak. Savaşsız, silahsız ama köklü bir teslimiyet…
Bu ülkenin bereketli topraklarında domatesin kokusu kalmayacak. Ziraat okuyan gençler, toprakla değil, sertifikayla yarışacak. Organik kelimesi bir lüks olacak, market raflarında sadece “standartlara uygun” yapay gıdalar kalacak.
Ben bir vatandaş olarak buna rıza göstermiyorum. Çocuklarımıza temiz su, temiz toprak ve kendi ürettiğimiz gıdayı bırakmak istiyorum. Hangi yasa, hangi anlaşma, hangi küresel hedef bu hakkın üstünde olabilir?
LÜTFEN SESSİZ KALMAYALIM !!!
Toprak suskun ama biz susmayalım. İklimi değil, kimin neyi hedeflediğini konuşalım. İklimi değil, kimin ekmeğimize göz diktiğini anlayalım. Bu bir çevre meselesi değil; bu, bağımsız yaşama hakkımızın elden gitmesi meselesidir.
Ve unutmayalım:
Bir milletin toprağına düşen imza, geleceğine düşen gölgedir.