Değerli Dostlar ;
Bugün gençlik, zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak haz odaklı bir geleceğe sürükleniyor. Kitle iletişim araçlarının dayattığı yaşam tarzı, bireyselliği yüceltiyor, geleneksel değerleri unutturuyor ve aile kavramını derinden sarsıyor. Partner kavramı, sıradan bir ilişki tanımı olmaktan çıkarak, cinsiyetsizleşmeyi dayatan bir ideolojinin parçası haline getirildi. Pedofili, zoofili, eşcinsellik, biseksüellik gibi kavramlar, artık sadece konuşulan değil, adeta övgüyle hikayeleştirilen ve genç zihinlere bilinçli bir şekilde pompalanan bir akım haline geldi ve "Özgür Dünya anlayışı"adı altında meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Bu durum, yalnızca gençlerimizin zihinlerini değil, toplumumuzun temel taşı olan özellikle aile yapısını hedef alıyor. Aile, sadece kan bağıyla bağlı bireylerin bir araya geldiği bir yapı değil; sevgi, güven ve manevi değerlerin paylaşıldığı kutsal bir çatıdır. Ancak günümüzde, bireysellik adı altında gençler, bu sıcak yuvadan uzaklaştırılıyor. Bize düşen, bu tehditleri fark etmek ve gençlerimize sağlam manevi temeller kazandırmaktır.Peki neler yapabiliriz ?
Gençlerimize yalnızca maddi başarıyı değil, manevi tatmini de hedef göstermeliyiz. İnancın, şefkatin ve merhametin insanı nasıl güzelleştirdiğini anlatmalıyız. Onlara, hayatın anlamını hazda değil, insanlığa hizmette ve Allah’a olan bağlılıkta bulabileceklerini öğretmeliyiz.
Ailelerin çocuklarıyla güçlü bir bağ kurması, onları dış dünyanın olumsuz etkilerinden koruyacaktır. Anne-babalar olarak çocuklarımızın sadece başarılarını değil, duygularını da önemsemeliyiz. Onlarla konuşmalı, onları dinlemeli ve sevildiklerini hissettirmeliyiz. Sevgiyle yoğrulan bir aile ortamı, her türlü kötü etkiye karşı koruyucu bir kalkan görevi görür.
Televizyon, sosyal medya ve diğer kitle iletişim araçları, gençler üzerinde büyük bir etkiye sahip. Bu yüzden, gençlerimizi medya okur- yazarı olmaya teşvik etmeliyiz. Ne izlediklerini, neye inandıklarını sorgulamalarını sağlamak, onların doğruyu yanlıştan ayırt etmesine yardımcı olacaktır.
Toplum olarak bu konuda el birliğiyle hareket etmeliyiz. Eğitimciler, dini liderler, aileler ve sivil toplum kuruluşları, gençlerimizin manevi değerlerini koruyacak projeler geliştirmelidir. Her birey, bu mücadelede bir ışık olabilir.
Gençlerimizin zihinlerini bulandıran, değerlerini sarsan bu dalgaya karşı güçlü bir duruş sergilemeliyiz. Onlara, ahlaki değerlerin sadece geçmişin bir kalıntısı olmadığını, aksine geleceğimizi inşa eden temel taşlar olduğunu göstermeliyiz. Gençlere yöneltilen bu bilinçli saldırılar karşısında sessiz kalmak, en büyük yanlıştır. Unutmayalım ki, insanları yalnızca maddi hazlara yönlendiren bir toplum, kendi sonunu hazırlayan bir toplumdur.
Son olarak, şunu hatırlatmak isterim: “Güzel bir toplum, güzel bireylerden oluşur. Güzel bireyler ise sağlam temellere sahip ailelerde yetişir.” Aileyi korumak, sadece bugünü değil, yarını da kurtarmaktır. Gençlerimizi sevgiden, güven duygusundan ve maneviyattan mahrum bırakmayalım. Çünkü insan, manevi değerler olmadan yalnızca bir bedenden ibarettir vesselam....