Sevgili dostlar,
Toplum olarak, çocuklarımızın sağlıklı birer birey olarak yetişmesini arzularken, giderek artan şiddet vakaları içimizi acıtmaktadır. Bireyden topluma yayılan bu şiddet olgusu, maalesef ki yalnızca birer istatistikten ibaret kalmamakta, aynı zamanda yarının nesillerini de tehdit etmektedir. Peki, çocuklarımız neden şiddete meyilli hale geliyor? Bu sorunun yanıtını bulmak, hepimizin sorumluluğudur.Çünkü şiddet ,cehaletin bir sonucudur.
Çocuklar, evlerinde şiddet gördüklerinde ya da buna tanık olduklarında, bu durumu normalleştirirler. Aile içindeki huzursuzluk, sağlıklı bir iletişimin yokluğu, çocukların ruhsal dünyalarında derin yaralar açar. Bu noktada, ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli unsur, çocuklarına sevgi dolu bir ortam sunmak ve sorunları şiddetle değil, konuşarak çözmeyi öğretmektir.Hangi duygulara yatırım yaparsak unutmayalım ki çocuğumuzun hayatına yön verecek duyguları da belirlemiş oluruz.Nitekim tam tersi durumda telafisi zor yaralar da açabiliriz ki bir çocuğun kalbinde açılan yara, bir yetişkinin hayatına yön verir.
Çocuklar, olumsuz rol modellerinden etkilendiklerinde, şiddetin çözüm yolu olduğunu düşünürler. Televizyondaki kahramanlardan, arkadaş gruplarından veya sosyal çevrelerinden aldıkları mesajlar, onların davranışlarını şekillendirir. Bu nedenle, ailelerin çocuklarına doğru rol modeller sunması, onların sağlıklı gelişimi için kritik bir öneme sahiptir.
Duygusal iletişim eksikliği, çocukların hislerini ifade etmelerini zorlaştırır. Bir çocuğun öfkesini ya da hayal kırıklığını şiddetle dışa vurması, bu eksikliğin bir sonucudur. Ebeveynler, çocuklarıyla duygusal bağ kurarak, onların duygusal zekalarını geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, iletişim becerileri, çatışmaları çözmek için en önemli araçlardır.Duyguların ifadesi, sağlıklı bir iletişimin anahtarıdır.
Duygusal zeka eksikliği, çocukların başkalarının duygularını anlama yetisini azaltır. Bu durum, empati kuramayan bireylerin şiddete yönelmesine zemin hazırlar. Çocuklarımıza duygularını tanıma, anlama ve ifade etme yeteneği kazandırmak, hem onların hem de toplumun geleceği için büyük önem taşır.Duygusal zeka, insanın en değerli hazinesidir.
Sosyal izolasyon yaşayan çocuklar, yalnızlık hissiyle başa çıkmakta zorlanabilirler. Bu yalnızlık, saldırgan davranışların ortaya çıkmasına yol açar. Ailelerin, çocuklarını sosyal ortamlara dahil etmeleri, sağlıklı arkadaşlık ilişkileri kurmalarını desteklemeleri gerekmektedir."Yalnızlık, kalbin en derin yarasıdır.”
Günümüzde, şiddet içeren medya içerikleri, çocukların algılarını şekillendirmekte önemli bir rol oynamaktadır. Şiddetin normalleşmesi, çocukların şiddete yönelmelerine neden olabilir. Bu nedenle, ailelerin medya tüketimini kontrol etmesi ve çocuklarıyla birlikte sağlıklı içerikler izlemeleri önemlidir.Medya, yeni nesillerin şekillendiği bir ayna gibidir.
Sonuç olarak, çocuklarımızı şiddetten korumak ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek, toplum olarak hepimizin ortak sorumluluğudur. Onlara sevgi, anlayış ve empati dolu bir dünya sunmak, geleceğimizi inşa etmek adına atılacak en önemli adımdır.
Unutmayalım ki, her çocuk, barışın ve sevginin temsilcisidir.
Sevgi dolu bir gelecek için, çocuklarımızın gözlerindeki ışığı kaybetmemek dileğiyle vesselam….