Allah'ın rahmeti ,bereketi ,mağfireti,ihsanı ve ikramı üzerineze ve üzerimize olsun değerli canlar.
Kıymetli eşimin rahatsızlanması sebebiyle size bu satırları hastehanede yazıyorum.
Olana rıza gösterip süreci en güzel şekilde geçirerek sonucunda Rabbe teslim olmak olsun
"Olmuş olan olacak olanlar arasında en hayırlı olanıdır." der , Muhiddin -i Arabi ne de güzel der.Dünya hayatı nihayetinde bir imtihan yeri.İmtihan da herkesi kendi seyr-i sülukunun en güzel noktasına taşıyacak bir vesile.
İki gündür hasta yakınlarıyla konuşuyorum. Danışmanlığımın etkisiyle olsa gerek hal hatırdan sonra sohbet başlıyor.İnsanların dertleri ,dert edindikleri,hastalıklar karşısındaki tutumları,çevrelerine yaydıkları enerji.... Hepsi derinden derine düşündürüyor insanı.Ve hiç şüphesiz sebepler derken sonuçlar çıkarıyor insan.
İnsanoğlu bir şekilde imtihan oluyor.Bazen sevdikleriyle, bazen geçimsiz bir eşle , huzur bulamadığı işiyle..,..
Görüyorum ki önemli olan yaşadıklarımızdan çok takındığımız tavır. Özellikle hastaya refakat eden yakınlarının ruh halinin ne denli önemli olduğunu tecrübe etsem de bu süreçte daha net gözlemliyorum .Refakat eden takındığı tavra göre ya hastadan daha çok hasta oluyor ve etrafındakileri hasta ediyor yada şifalanan bir şifacıya dönüşüyor. Çünkü gelenin haktan olduğuna teslim olmanın , zorluk karşısında olana rıza göstermenin şükrü artırdığını , şükrü artanın Allahın imtihanını kolaylaştıracağının bilinciyle hareket ediyor.
Bir de olmadıkları halde kendini var zannedenlerin hasta yakınlarına nasıl ruhi bir ağırlık yüklediklerine şahit oluyorum.....
Bugün tapurcu olan 82 yaşına gelmiş ton ton bir dedeyle hal hatır sonrası
Başlıyor dedem anlatmaya yüzüne mutsuz bir silüet yerleşirken , titreyen bir ses eşlik ediyor. - - Damadım kızımı genç yaşta terk edip gitti, kızım intihar etti. Torunlarımı ben büyüttüm. Hepsi iş sahibi oldu.Evlendiler, hiçbir sorunumuz yoktu .15 gündür hastehanedeyiz.Ziyaretime yedi kat el gibi geldiler ve gittiler. Çooook üzüldüm çok.....Ben zannettim ki beni gerçekten çok seviyorlar. Hepsi çok üzülecek ,benimle kalmak için yarış edecekler .....Şimdi üç gelinimin içinden sadece en küçük gelinim var yanımda. Utanıyorum işte kızım , ne bileyim halbuki torunlarım ahhh torunlarım .... halbuki hastalanmadan önce gelir , giderlerdi çay yanında pişi yaparladı bilir misin sen ? Derken devam etti dede -,torunlarım benim hayatım,canımı veririm onlar yaşasın ahhhh hiç beklemediğim gelinim kaldı yanımda o bakıyor bana sorarsan varlar mı varlar ,geliyorlar mı geliyorlar , bu saatten sonra dile de getirmem ama benim için aslında hiç var olmamışlar ben sevmişim , onlar değil deyip gözyaşları boşalı veriyor yorgun ve bitkin gözlerden ......
Bizimle aynı odayı paylaşan bir Kore gazisi dedemiz var .95 yaşında bebek gibi...üç oğlu varmış her gece nöbet yapıyorlar tek tek .Dedem elindeki damar yolları aparatlarından inanılmaz rahatsız sürekli eliyle çıkarmaya çalışıyor .
Oğlu - Babaaaam yaaaa! yaramaz çocuklar gibisin , bak bağlayacağım elini en sonunda.... diyor. Dedem basıyor kahkahayı .Mutlu bir gülümseme var ve gözlerinde, seviyor ve seviliyor......Ne mutlu Hurşit dedeme...
Çocuklar ve yaşlılar , ikisinin de kusuruna bakılmaz. Candan bir sohbet etmek en büyük şifaları..Bazıları yemek yedirmeyi sevmek ,azarlar gibi direktifler vermeyi samimiyet olarak görüyor maalesef.Halbuki hiçbir yaşlı bunu sevmez. Gücü yetemediğinden boyun eğer ama kendine verilen değeri de değersizliği de bilir .Oysa yaşlıya hizmeti fırsat bilmek ,cennet kapısını çalmak gibi düşünmeli.En büyük hizmet yaşarken yapılandır.Son nefesine kadar elini tutabilmek ,hizmetini görebilmek ,hayır duasını alabilmek için ne gerekiyorsa yapmak gerek.
Yoksa vefat ettikten sonra sahiplenen çok oluyor.Geleneklerin adeta dinin önüne geçtiği bir anlayışla hareket eden insanlarımızın sayısı hiç de az değil.Durum böyle olunca helva kavurmayı , mevlüt yapmayı bir farz kabul edip ölene karşı sorumluluğunu yerine getirdiğini zannedip , cenazede vicdan rahatlatmanın derdine düşenlerin de sayısı çok fazla.
Halbuki yaşarken hizmet görenin , helalleşenin ,hayır duasını alanın böyle dertleri olmaz.Kişi yapılması gerekeni yapmıştır zaten önemli olan ölmeden önce kişinin şahsına yapılandır.Öldükten sonra yapılanların hepsi kişilerin kendileriyle ilgilidir .
Nice canlara şahit olduk ölmeden önce ahhhhh edip , hepsi boşmuş ,yazık yazık diyerek göç eden....Ne acıdır ki yakınlarının bundan haberi yok. Daha da acısı helallik aldığını zannederek derin bir gafletle hayatlarını devam etmeleri.
Ana -Baba 'nın rızasını kazanmak ,yaşlıya hürmet , zorluklar karşısında isyana düşmemek hepsi Allahın rızasını kazanmaya sebep ve koruyucu bir kalkan.
İnsanları birbirlerinden ayıran aynı olaylara verdikleri farklı tepkilerdir.
Kimi ; hastalığı büyük dert görür ,yaşadığını büyütür ve sadece hüzün içinde olumsuz duygular üretir. Kimisi de yaşadığı durumun ona neler kazandıracağını düşünüp altındaki hikmetlere talip olur.
Düşüncelerini doğru beslediği için pozitif bir duygu halinde olur ,insanların onu teselli etmesine ihtiyacı yoktur. Kendisi yaşadığı zorluklar karşısındaki tavrı bir ibadet bilinciyle kuşanır.
Dikkat ki olmalıyız.İmtihanlarda olana rıza göstermek , iyileştirmek amacıyla menetmek, düzeltmek, hükmetmek” “hüküm ve hikmet sahibi” anlamına gelen " El hakim" esmasının sırrına erişmek için sabretmek gerek.
Allah her daim hakkıyla teslim olanlardan ,zorluklar içindeki hayrı , zahmet içindeki rahmeti görenlerden eylesin vesselam....