Gazze'nin kanı ile Filistin topraklarını yıkadılar şimdi geride kalanların kanlarıyla yıkanmak istiyorlar ve tüm Dünya izliyor ,izleyecek bunu onlada biliyor ve bu yüzden korkmuyorlar. Çünkü mantık şu "Bunca katliama karşı kim ne yapabildi ? Bizi kim engelleyebilir ? Hepsinin ipi bizim elimizde !"....
Bir harita üzerine çizilmiş sınırlar, ekonomik çıkarlarla belirlenen politikalar ve masum insanların hayatları üzerinden yapılan pazarlıklar… Bugün Gazze, yalnızca bombaların değil, diplomatik hesapların da hedefinde. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yi kontrol altına alma planı, insanlık vicdanına meydan okuyan bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Bu karar, yalnızca siyasi bir hamle midir, yoksa çok daha derin bir hesap mı yatmaktadır? Gazze, yıllarca abluka altındaydı, temel yaşam haklarından yoksun bırakılmış bir bölgeydi. Zaten hastaneler yetersiz, suya ulaşım zor, elektrik kesintileri hayatın bir parçası olmuş durumdaydı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi tarihde benzeri olmayan bir şekilde katledildiler. Şimdi sözümona ateşkes süreci sonrası Filistin toprakları uluslararası arenada bir "satın alma" meselesine dönüştü. Peki, bir halkın kaderi nasıl olur da böylesine pazarlık konusu edilebilir?
Trump yönetiminin Filistin meselesine yaklaşımı zaten başından beri adaletten uzaktı. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, büyükelçiliği buraya taşıması, Filistinlilerin haklarını hiçe sayan anlaşmalar dayatması….....Ve sonrasında katledilmeleri için askeri mühimmat temini vs. Şimdi de Gazze’ye yönelik bir kontrol planı ile Filistinlilerin topraklarına ve kaderlerine tamamen el koyma girişiminde bulunuyor.
Bu karar, insanlık için bir dönüm noktasıdır. Çünkü burada mesele sadece Gazze değil; mesele, dünyada güçlünün her istediğini yapabileceği bir düzenin inşa edilip edilmemesidir. Eğer Trump gibi liderler, bir halkın varlığını pazarlık konusu yapabiliyorsa ve dünya buna ses çıkarmıyorsa, bu yalnızca Filistinliler için değil, tüm insanlık için bir kayıptır.
Peki, dünya ne yapıyor? Ürdün Kralı Abdullah gibi bazı liderler Filistinlilerin zorla yerinden edilmesine karşı çıkıyor. 145 Demokrat Kongre üyesi bu plana itiraz ediyor. Ama bu itirazlar yeterli mi? Sessizlik, zulmü kabul etmek değil midir?
Daha da vahimi, İslam dünyasının sözde liderlerinin bu duruma karşı göstermelik birkaç açıklama yapıp, gerçekte hiçbir şey yapmaması değil midir? Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır ve diğer birçok İslam ülkesi, yıllardır Filistin davasını yalnızca diplomatik bir söylem aracı olarak kullanıyor. Batı’nın gölgesinde yaşayan bu yönetimler, kendi koltuklarını koruma telaşında. Sözde İslam dünyasının liderleri, Amerika’nın çıkarlarına hizmet eden birer maşaya dönüşmüş durumda. Sekülerleşmiş, çıkar odaklı bir İslam anlayışıyla hareket eden bu yönetimler, her geçen gün gerçek İslam’dan daha da uzaklaşıyor. Adaletin, mazlumun ve hakikatin yanında durmak yerine, ekonomik anlaşmaların, petrol ve silah ticaretinin peşinde koşuyorlar. Kaç kez kınama açıklamaları duyduk? Kaç kez "bu kabul edilemez" dendi? Ama sonra hiçbir şey değişmedi. Çünkü bu sözlerin bir karşılığı yok.
Gazze, yalnızca bir şehir değil, bir direnişin adıdır. Bir halkın, onca zulme rağmen var olma mücadelesidir. Ancak ne yazık ki, bugün bu mücadele, güç sahiplerinin oyunlarına kurban edilmek isteniyor. Eğer insanlık, Gazze üzerinden yapılan bu pazarlığa karşı çıkmazsa, yarın başka halklar da aynı kaderi paylaşacak.
Trump’ın bu planı, bir devletin başka bir halkın kaderini belirleme hakkına sahip olduğunu düşünen emperyalist zihniyetin en açık örneğidir. Ama unutmamamız gereken bir şey var: Adalet er ya da geç yerini bulur. Ve tarih, zulme ortak olanları da, ona karşı duranları da unutmaz.