bir tesettür yazısıdır.-
Bu yazı da aynı anlamda farklı biçimlerde bazı tekrarlar mevuttur.
Bu özellikle tercih edilmiş tesettür konusunun önemine binaen yapılmıştır.
Her türlü kavramın "iğdiş" edildiği bir dünyada "tesettür üzerine yazmak bir vebaldir." diye düşündüm.
Tesettür kendini Müslüman olarak tanımlayan her kadın için farz bir ibadettir.
Bu gerçekten yola çıkarak Kuran-ı Kerimdeki tesettür ayetlerini ve ayetlerin tefsirini bir farzıyet hükmüyle sindirebilmemiz için böyle bir yazı yazmaya karar verdim.
Tefsir kitaplarında tesettür ile ilgili ayetleri anlamak ve amel etmek niyeti ile okumaya başladığınızda karşınıza en çok çıkan kavramlardan biridir;
Ve yine çoğu kez tesettür, cilbab kelimeleri ile birlikte örtü kelimesi de kadının tesettürü anlamında kullanılan bir kavram olmuştur.
KAPANMAK, TÜRBAN gibi kavramlar bize "laik, seküler, modern ulus devletin" dayattığı kavramlar olarak zaman içinde hayatımızda kullanılır hale gelmiştir.
Cilbab;
Ve cilbab kadının Müslüman olarak bilinmesine ,“tanınıp, eza edilmemesine” en elverişli kıyafet olarak tanımlanır.
İslam toplumunda özellikle hür ve cariye kadınların ayırt edilmesi anlamın da cilbab önemlidir.
Cilbab ayetleri İslam toplumunun yaptırımlarından kurtulmak için "cariye sandık" sözüne sığınanlara ve kadınlara yapılan sözlü, fiili tacize karşı hukuksal bir netlik kazandırma halidir.
Müslüman kadının dışarıya çıkarken üzerine aldığı tesettürün şartlarını sağlamaya yarayan kıyafet Cilbab baştan aşağı sarkıtılan yüzün dahi örtüldüğü bir giyinme biçimi olarak da algılanabilir.
----Biga'nın muhacir köylerinde giyilen ferace cilbabı anlama konusunda kafamızı aydınlatan bir kıyafet olarak düşünülebilir.-----
Ve ayrıca yaşanılan bölgenin coğrafi iklimsel şartlarına binaen esas sınırlardan taviz vermeden değişik örtünme şekillerine de mezhep âlimleri fetva vermişlerdir.
Cilbabdaki esas kadının kimliğinin "Müslüman toplumunun bir bireyi" olduğunun bilinmesidir.
Medine sözleşmesinden hareketle Medine Devleti’nde yaşayan kadınların hukukunun korunabilmesi anlamında Müslüman kadının "bilinmesi, tanınması ve her türlü sosyal hayatına devam edebilmesi" bununla birlikte toplumda yaşayan kendini bilmezlerin tacizine karşı korunması anlamında cilbab Allah-ın kullarına sağladığı bir özgürlük alanıdır.
Tesettür bu anlamda cilbab kadının tanınıp bilmesine en elverişli kıyafet olarak tanımlanıyor.
Kadının sosyal hayatta var olmasını sağlayan bir kalkandır.
Yapılan sözlü ve fiili tacize karşı "biz onun cariye biliyorduk" gibi söylem küstahlığına sahip erkeklere Allah’ın verilmiş cevabıdır.
Tesettür Müslüman kadının; özgüveninin ve özgürlüğünün ifadesidir.
Tesettürlü kadın tesettürü ile hiçbir “izm” oyuncağı olmadığını karakteri ve şahsiyeti ve dahi her türlü yeteneği ile toplumda var olduğunu tüm dünyaya ilan eder.
Cilbab ayetlerinde “cilbab” kelimesinden yola çıkarak el, ayak ve yüzü de tesettür sınırları içinde dâhil eden görüşler de mevcuttur.
Bu görüşlerden yol çıkarak yüzünü örten mümin hanımlara kesinlikle saygı duymak zorundayız.
Hanefi fıkhına göre el, yüz, ayak örtüden müstesnadır.
Ebu Hanife’nin el, yüz, ayak müstesna şeklindeki fetvası ise sosyal hayatın içinde tesettürü ile var olmaya çalışan hanımların hayatının kolaylaştırılması anlamlın da daha bir anlamlı hale gelebiliyor.
Bununla birlikte toplumun peçeye bakışı ne olursa olsun.
Eğer hatun kişinin tesettürde “peçenin gerekli” olduğuna kalbi ikna olmuş ise peçe konusunda kimsenin söz söyleme hakkı yoktur.
Ki toplumda genel itibarı ile takva üzerinden hayatlarına devam etmeye gayret gösteren hanımlar saygı ile karşılanmışlardır.
Nur suresi 30;
قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
Diyanet Meali:
Nur suresi 30 - Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
1.Mümin erkeklere söyle
2.Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar.
3.İffetlerini korusunlar.
4.Bu temiz olandır.
5.Allah haberdardır.
Hz. Ali’den gelen “birinci bakış hoş görülebilir. Lakin ikinci bakış hakkın yoktur.” tarzı bir rivayet bu konunun önemini vurgular.
Yine Hz. Muhammed(s.a.s) bir sahabesi ile geçen bir yolculuk sırasındaki(Veda haccı) olay da ilk bakışın mahzur görülebileceğine dair önemli bir delildir.
Aile yapısının ve dolayısıyla toplumun kadın erkek ilişkisinde esas olan korunmadır.
Özellikle ilk emir erkeğe gelir.
Erkek bakmayacak gözünü haramdan koruyacaktır.
İffetlerini korusunlar kısmındaki fecr kelimesi iffete karşılık gelir.
Bu da bazı tefsir kitaplarında mecazi olarak iffet kelimesi namus anlamında tefsir edilmiştir.
Her mümin erkek iffetini namusunu korumak ile yükümlüdür.
Buradaki namus öncelikle kendi namusudur.
“Allah katında emirlere uyma konusunda erkek ve kadın aynı çizgide oldukları için kadının namusu ilk derecede kadının kendi sorumluluğundadır.”
İffetsizlik erkeğin elinin kiri değildir.
Bizim ve toplumun bu konu da ne dediği, ne düşündüğü ayetleri bağlamaz.
Toplum olaya nasıl bakarsa baksın.
Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Nur suresi 31;
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Diyanet Meali:
Nur.31 - Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
1.Mümin kadınlara söyle
2.Gözlerini harama çevirmesinden ve kızlarını korusunlar.
3.Süslerini açığa vurmasınlar. -Ziynetlerini açmasınlar.-
4.Kendiliğinden görünenler hariç -Örtüde dikkat edeceklerimiz-
5.Başörtülerini açmasınlar.
6.Eşleri, babaları, kayın babaları, oğullarından ve üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, yeğenlerinden kadınlarından, cariyelerinden kadına meyilli olmayan hizmetçilerinden çocuklardan -tesettür de ki sınır kişiler, kimlere karşı örtünmeliyiz.-
7.Gizledikleri süsleri belli olsun diye al ayaklarını yere vurmasınlar.-topuklu ayakkabı-
8.Tövbe edin umulur ki, ferah bulursunuz.
Tesettür konusunda esas ölçü;
Örtümüz, şeffaf olmayacak, vücut hatlarını belli etmeyecek, tesettürün kendisi ziynet haline gelmeyecektir.
"Tarzımız olsun." mantığı ile tesettürü ziynet haline getirmek bizim toplumumuza ve zamanımıza ait başka bir heyezan
Oysaki tesettür tüm kadınları eşit payda da eşitler.
Ve kendini kamu da karakter, şahsiyeti ile ifade edecek şekilde bulunmasını sağlar.
Cinselliği ile değil insanlığı ile toplumda var olmasını hedefler.
Dikkat çekici bir şekilde toplumda var olmaya çalışmayacak, bunu da “bakımlıyım” maskesi ile sıvamaya kalkmayacaktır.
Ve hatta bunu kendini "tesettürlü sayan hatunlar" hiç yapmayacaktır.
Tesettür denen olgu bizim nefislerimizi temizlememiz için emredilmiştir.
Tesettür “nefislerimizi temize çıkaralım.” diye gelen bir emir değildir.
Tesettür ayetlerinde hal, hal ise özellikle belirtilmiştir.
O dönemde hal, hal takan kadınlara hal halın tesettüre engel olduğu konusunda uyarır.
Dikkat çeker.
Buna bugünkü topuklu ayakkabının buna karşılık geldiğini söyleyen âlimler çoğunluktadır.
Nur suresi 60;
وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاءِ الّٰتٖى لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ اَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزٖينَةٍ وَاَنْ يَ
سْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّ وَاللّٰهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ
Diyanet Meali:
Nur.60 - "Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
1.Evlenme ümidi nikâh olmayan kadınlar
2.Süslerini açığa vurmasınlar.(vurmadan)
3.Ziynet elbiselerini çıkarmalarında(tesettür için kullandıkları kıyafet)
4.Yinede dikkatli davranmaları onlar için hayırlıdır.
Yaşlılığın vermiş olduğu koruyamama tesettürün gereklerini yerine getirmekte zorlanılan durumlarda nikâh ümidi kalmayan kadınların tesettürden muaf tutulması
Rabbimizin kadına olan merhametinin göstergesidir.
Ahzap suresi 33;
وَقَرْنَ فٖى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُولٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰتٖينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ اِنَّمَا يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًا
Diyanet Meali:
Ahzab.33 -"Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor."
Cahiliye devri kadınları gibi kırıta, kırıta yürümeyin.Süslerinizi göstermeyin.
Ahzab suresi 53;
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِىِّ اِلَّا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرٖينَ اِنٰیهُ وَلٰكِنْ اِذَا دُعٖيتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَاْنِسٖينَ لِحَدٖيثٍ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِى النَّبِىَّ فَيَسْتَحْيٖ مِنْكُمْ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْيٖ مِنَ الْحَقِّ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْپَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَا اَنْ تَنْكِحُوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهٖ اَبَدًا اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظٖيمًا
Diyanet Meali:
Ahzab.53 - "Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber'in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber'i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah'ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır."
Perde arkasından konuşmak genel itibarı ile Peygamber eşleri için bir emir olarak anlaşılmış olsa da peygamber hanımları ve kızları bütün mümin kadınlara önder ve örnek olmasından hareketle kadınların tesettür konusunda haremlik-selamlık şeklindeki iletişim şeklini toplum da tercih etmeleri bir eleştirilecek bir durum olmamalıdır.
Perde arkasından iletişime geçmek tabiri "haremlik-selamlığa" denk gelen bir olgudur.
Aynı peçe gibi bir tercihtir.
Ve saygıyla karşılanmak zorundadır.
Ahşap suresi 59;
يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا
Diyanet Meali:
Ahzab.59 - "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."
Müslüman olarak bilinmelerine ve “tanınıp, eza edilmemelerine” en elverişli kıyafet olarak tanımlanır.
Kadının toplumda hayatın içinde var olması özgürlüğünün ifadesidir.
Tesettür de esas kadının kimliğinin "Müslüman toplumunun bir bireyi" olduğunun bilinmesidir.
Dış elbiselerini üstlerine giyinmeleri emri ile de dış kıyafet kavramına dikkat çekilmiştir.
Kıyafetlerimiz şeffaf ve ince olmamalı
Vücut hattını belli edecek şekilde dar olmamalıdır.
Örtünün kendisi ziynet olmamalıdır.
Cazip renk ve kumaşlarından yapılmamalıdır.
Dikkat çekmeyen kıyafetler ile örtünmelidir.
Örtüden güzel koku gelmemelidir.
Örtü bütün vücudu örtmelidir.
Şerri tesettürün "örtünmenin-" şartlarına uymak bir tercih ve tarz meselesi değildir.
Rabbimizin bir emridir.
Araf suresi 26;
يَا بَنٖى اٰدَمَ قَدْ اَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارٖى سَوْاٰتِكُمْ وَرٖيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوٰى ذٰلِكَ خَيْرٌ ذٰلِكَ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
Diyanet Meali:
Ara.26 - "Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah'ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik)."
Takva elbisesi giyilmesi de farzdır.
Kadın erkek elbisesi giymemelidir.
Giydiği elbise erkek elbisesine benzemelidir.
TESETTÜRLE İLGİLİ BİLİNMESİ GÖZDEN KAÇIRILMAMASI YOK SAYILMAMASI GEREKEN HADİSLER;
(5247) عن أُمُّ سلَمةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]لَمَّا نَزَلَ قَوْلُه: يُدْنِىنَ عَلَيْهِنَّ مِنْ
جََبِيبِهِنَّ. خَرَجْنَ نِسَاءُ ا‘نْصَارِ كَأنَّ عَلى رُؤُسِهِنَّ الْغِرْبَانَ مِنَ ا‘كْسِيَةِ[. أخرجه أبو داود
(5247)- Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Cenab-ı Hakkın şu (mealdeki) kavl-i şerifleri indiği zaman, "Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle. Evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar." (Ahzab 59) Ensar kadınları başlarında (siyah) örtüden kargalar taşıyor oldukları halde dışarı çıkarlardı." [Ebu Davud, Libas 32, (4101).]
AÇIKLAMA:
Burada başlarının kargaya teşbihi, örtülerinin siyah olması sebebiyledir.
(5248)- ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]دَخَلَتْ أسْمَاءُ بِنْتُ أبي بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه على رَسُولِ اللّهِ # وَعَلَيْهَا ثِيَابٌ رِقَاقٌ فَأعْرَضَ عَنْهَا. وَقَالَ: يَا أسْمَاءُ! إنَّ الْمَرْأةَ إذَا بَلَغَتِ الْمَحِيضَ لَمْ يَصْلُحْ أنْ يُرَى مِنْهَا إَّ هذَا وَهذا، وأشَارَ الى وَجْهِهِ وَكَفّيْهِ[. أخرجه أبو داود .
(5248)-Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Esma Bintu Ebi Bekr (radıyallahu anhümâ), üzerinde ince bir elbise olduğu halde Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna girmişti. Aleyhissalâtu vesselâm, ondan yönünü ters istikamete çevirdi ve:
"Ey Esma! Kadın hayız yaşına girdi mi ondan sadece şunun ve şunun dışında hiçbir yerinin görünmesi caiz değildir!" dedi ve yüzü ile ellerini işaret etti." [Ebu Davud, Libas 34, (4104).]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, fitneden emin olunduğu takdirde, buluğa ermiş yabancı kadının el ve yüzüne bakılmasının caiz olduğunu ifade eder. Nur suresinde geçen "Zinetlerini de açmasınlar, ancak görünenler hariç" ayeti de bu manaya delil kılınmıştır. Celaleyn Tefsiri'nde zinetten istisna edilen yerlerin eller ve yüz olduğu belirtilir. Şafii hazretleri, yabancı kadının yüz ve ellerine bakmanın fitne tehlikesi taşıdığı için haram olduğunu da söylemiştir. Buradaki istisnadan maksadın yüz ve eller olduğuna dair İbnu Abbas'tan da rivayet gelmiştir.
(5249)- ــ وعن دِحْيَةُ الْكَلْبِى رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أ رَسُولُ اللّهِ # بِقَبَاطِىَّ فَاَعْطَانِى قُبْطِيَّةً. وَقَالَ: اصْدَعْهَا صِدْعَيْنِ، فَاقْطعْ إحْدَاهُمَا قَمِيصاً، وَأعْطِ اَخرَ امْرَأتَكَ تَخْتَمِرُ بِهِ، وَلْتَجْعَلْ تَحْتَهُ ثَوْباً َ يَصِفُهَا[. أخرجه أبو داود.»القَباطىُّ« ثياب رقاق بيض بمصر، واحدتها قبطية بضم القاف، وأما بكسر القاف فمنسوب الى القبط، الجيل المعروف.و»الصَّدع« الشق: أي شقها نصفين، وكل واحد منهما صدع بكسر الصاد، وأما بالفتح فهو المصدر .
(5249)-Dihye el-Kelbî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a (Mısır'dan), (beyaz renkli ve ince olan) kubâtî kumaşlar getirilmişti. Bana ondan bir kupon verdi ve:
"Bunu ikiye böl, bir parçayı kendine kamis yap, diğerini hanımına ver. Bununla kendine bürgü yapsın!" buyurdular. (Ayrılmak üzere Dıhye) geri dönünce:
"Hanımına söyle, bunun altına bir astar koysun da bedenini vasfetmesin!" buyurdular." [Ebu Davud, Libas 39, (4116).]
AÇIKLAMA:
Kubâtî, kıbtî kelimesinden gelir. Kıptî, Mısır'ın yerli halkına verilen isimdir. Kopt da denir. Kubâtî, Mısır'da koptlar tarafından imal edilip, hariç memleketlerde pazarlanan bir kumaş nevidi. Hadis bu kumaşın beyaz ve ince olduğunu, giyen kimsenin bedenini gösterdiğini belirtmektedir. Bu sebeple Aleyhissalâtu vesselâm bunu giyecek kimsenin alta, astar dediğimiz bir başka kumaş koymasını emreder.
Bu emir iki ayrı mahzuru ber taraf etmeye matuf olabilir:
a)Kumaşın teni göstermesi,
b)Vücud hatlarını göstermesi. Dinimiz, vücud hatlarını gösterecek darlık ve incelikte olan elbiselerin giyilmesini tecviz etmemiştir.
(5261)-ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَعَنَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلرَّجُلَ يَلْبَسُ لِبْسَةَ الْمَرْأة، وَالْمَرْأةَ تَلْبَسُ لِبْسََةَ الرَّجُلِ[. أخرجه أبو داود.
(5261)-Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadın elbisesini giyen erkeğe ve erkek elbisesini giyen kadına lanet etti." [Ebu Davud, Libas 31, (4098).]
AÇIKLAMA:
"Bu hadis, benzeşme meselesini önceki hadise nazaran daha umumi olarak ele almaktadır. Anlaşılacağı üzere, sadece ayakkabıda değil, kılık kıyafete giren her hususta cinsler birbirlerine benzememelidir. en-Nihaye'de, "kadınların rey ve ilimde erkeklere benzemelerinin mahmud olduğunu, bunun takdir edilecek bir meziyet olduğunu belirtir.
(5263)- ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ لَبِسَ ثَوْبَ شُهْرَةٍ ألْبَسَهُ اللّهُ ثَوْبَ مَذَلَّةٍ؛ وفي رواية: ألْبَسَهُ اللّهُ أيَّاهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ ألْهَبَ فيهِ النّارَ[. أخرجه الرواية ا‘ولى أبو داود، والثانية رزين.»ثَوْبُ الشّهْرَةِ« هو الذي إذا لبسه ا“نسان افتضح به اشتهر بين الناس، والمراد به ما يجوز للرجال لبسه شرعاً و عرفاً .
(5263)-Hz. İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim şöhret elbisesi giyerse Allah ona zillet elbisesi giydirir."
Bir rivayette de şöyle denmiştir: "...Kıyamet günü Allah ona onun aynısını giydirir, sonra içinde ateşi tutuşturur." [Ebu Davud, Libas 5, (4029), 4030).]
AÇIKLAMA:
1-Hadisin Ebu Davud'daki aslı ile Teysir'deki metin arasında, manaya tesir etmeyen bazı farklılıklar mevcuttur.
2-Şöhret elbisesi: İbnu'l-Esir bunu, "rengi, herkesin giydiği elbiselerin rengine muhalefetle dikkatleri kendine çeken elbisedir, sahibi böylece hâsıl ettiği istiğrabla tekebbür eder" diye açıklar. Dikkat çekmek her zaman renk farklılığı ile olmaz. Giyilen elbisenin şekli, tarzı da dikkatleri kendine çekebilir. Bir başka ifade ile hadisin mutlak ifadesi göz önüne alınınca, bölgenin umumi ve genel yaşam biçimine ters düştüğü için şu veya bu yönüyle garabet arz ederek dikkatleri üzerine çeken her çeşit elbise bu gruba girmeli ve yasak olmalıdır. Nitekim bu elbise "şeriate ve örfe uymayan kıyafet" diye de tarif edilmiştir.
Öyleyse İslam kıyafeti, sadece tesettürün sağlanmasıyla gerçekleşmez, başka esaslar da arar. İşte bunlardan biri dikkat çekici olmamaktır. Aksi takdirde, Allah kıyamet günü, kişinin işlediği suça muvafık bir ceza ile cezalandırıp onu zillete atacaktır
وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُول-(****) يُوشِك إنْ طَالَتْ بِكَ مُدَّةٌ أنْ تَرَى قَوْماً في أيْدِيهِمْ مِثْلُ أذْنَابِ الْبَقَرِ يَغْدُونَ في غَضَبِ اللّهِ وَيَرُوحُونَ في سَخَطِ اللّهِ، وَقَالَ: صِنْفَانِ مِنْ أهْلِ النَّارِ، وَلَمْ أرَهُمَا قَوْمٌ مَعَهُمْ سِيَاطٌ كَأذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ، وَنِسَاءٌ كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ مَائَِتٌ مُمِيَتٌ رُؤُوسُهُنَّ كَأسْنَمَةِ الْبُخْتِ، َ يَدْخُلْنَ الْجَنَّةَ، وََ يَرِحْنَ رِيحَهَا، وَإنّ رِيحَهَا لَتُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ كَذَا وَكَذَا[. أخرجه مسلم.قوله »كاسيات« أى بنعم اللّه.»عَارِيَاتٌ« من شكره، وقيل يسترن بعض أجسامهن ويكشفن بعضها، وقيل يلبسن ثيابا رقيقاً تصف ما تحتها، فهن كاسيات في ظاهر ا‘مر عاريات في الحقيقة.و»مَائَِتٌ« أي: زائغات عن طاعة اللّه وما يلزمهن من حفظ الفروج.»مُميت« يعملن غيرهن ذلك، وقيل مائتُ للشر مميت للرجال الى الفتنة، وقيل غير ذلك.وقوله »رُؤُسُهنَّ كأسنِمة الْبُخْتِ« أي يكبرونها من القانع والخمر والعمائم، أو بصلة الشعر بما يصيرها كأسنمة البخت .
(****)-Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Ömrün biraz uzarsa ellerinde sığırkuyruğu gibi bir şeyler taşıyan birtakım insanları çok geçmeden göreceksin. Onlar Allah’ın gadabına uğrayarak sabaha ererler, Allah’ın nefretine uğrayarak akşama ererler.” Resulullah bir başka rivayette de: “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim: Yanlarında sığırkuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar, giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allah’a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dahi almazlar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur” buyurdular.-Kaynak: Müslim, Cennet 53, (2857), 52, (2128)-
İslam'ın kıyafetle ilgili olarak vazettiği esasları anlamada sünnette gelen bazı yasakları şöyle özetleyebiliriz:
1- İslâmî tesettürü sağlamayan giyecekler:
a) Kısa olanlar.
b) Vücut hatlarını ortaya vuracak kadar dar olanlar.
2- Dinî kültüre (sünnete) zıd düşen kıyafetler:
a) Yabancı kültürü temsil eden kıyafetler.
b) Şekil veya renk yönleriyle karşı cinse ait olan giyecekler.
c) Tekebbür-kendini büyük görme- verecek kıyafetler.
d) Erkekler için, ipekten mamul giyecekler.
e) Mevkiine uygun düşmeyen kıyafetler (belli bir sınıfa ait olan elbiseyi başkalarının giymesi, zenginin fukaraca giyinmesi gibi).
f) Dikkat çekici elbiseler (hadislerde şöhret elbisesi diye geçer ve "cemiyetin umumi modasına uymadığı için dikkat çeken, çok güzel veya çok çirkin olan" diye açıklanır.
g) Pejmürde olan kıyafetler.
Toparlayacak olur isek;
Tesettür-Örtü-cilbab bütün mümin kadınlara farzdır.
Tesettür-Örtü- cilbab noktasında Resullah’ın hanımları ve kızları bütün mümin kadınlara önder ve örnektir.
Tesettür-Örtü- cilbab bütün ziynet ve elbiseyi kapatması gerekir.
Tesettür-Örtü- cilbab zorluk değil Müslüman kadının şeref ve haysiyetini korunmasıdır.
Tesettür-Örtü- cilbab kadını koruduğu gibi toplumu da fitne ve fuhuştan korur.
Müslüman Allah'ın emrine sarıldığı gibi İslam'ın farz kıldığı içtimai edepleri de öğrenip edeplenmelidir.
Allah kullarını çok sevdiği ve koruduğu için onlara dünya ve ahirette çok hayırlı hükümlerle hükmetmiştir.
Allah'ım bu yazıyı tüm insanlık için hayırlı kıl.