Çok şükür gene bir Bayramın arefesindeyiz.
Bu yazıya benzer bir yazıyı bundan sanırım 10 yıl kadar önce yazmıştım. Biraz revize ederek tekrar paylaşmak istedim.
İsrail'in 6 ayı aşkındır katliamı sonucu Gazze'de can kaybı 33 bini yaralı sayısı ise 75 bini geçti.
Onun için bu yılki Ramazan Bayramı kanaatimce insanlığın ve Âlem-i İslâm’ın en utanç verici ve hüzünlü Ramazan’ı ve Bayram’ı olacak.
Her Ulusun ve Milletin toplu sevinç, mutluluk ve ortak kutlama vesilesi olarak kabul edilen belirli günleri var ve bu günlere bayram demekteyiz.
Bayramlar; toplumların Milli Birlik ve Berberliğinin nişanesidir.
Ülkemizde hemen her kesin birlikte kutladığı Dini ve Milli Bayramlarımız vardır.
Milli Bayramların ismi, kutlama şekli, kaldırılıp konmalarında zaman zaman değişiklikler olsa da Dini Bayramlarda böyle bir şey yoktur.
Milletçe ekseriyetimizin mensubu olduğu İslâm dininde Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere iki büyük bayram kutlamaktayız.
Ramazan Bayramını; Ramazan ayının sonunda, Şevval ayının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kutluyoruz.
Kurban Bayramını ise, Zilhicce ayının on, on bir, on iki ve on üçüncü günlerinde kutlamaktayız.
Kurban Bayramın ilk üç gününde, imkânı olan Müslümanlar kurban kestikleri için Kurban Bayramı denilmektedir.
Eskiden Dini Bayramlarda,
İnsanlar birbirlerini ziyaret eder,
Dargınlar barışır,
Dostluklar pekişir,
Fakirler unutulmaz, gururları incitilmeden yardımlar yapılır,
Çocuklara hediyeler verilerek sevindirilir,
Bütün bunlarla yetinilmez mezarlıklar dolar taşar ölüler hayırla ve dualarla anılırdı.
Çocukluğumun Bayramlarında;
Her ne kadar hakiki İstanbullu değilsem de çocukluğum İstanbul’da geçti.
Zengin fakir bayram moduna ailecek en az on, on beş gün öncesinden girilirdi.
Bayram temizliliğinin telaşesini günler öncesinden sarardı haneleri.
Anne, babalar çocuklarına bütçeleri elverdiğince yeni bayramlık ayakkabı ve giysiler alırdı.
Arefe akşamları evin kadınları sabaha kadar hemen hiç uyumaz bayrama özgü yemekler hazırlar, baklavalar açılırdı.
Bayramların vaz geçilmezlerinden biri de uzaktaki eşe dosta tebrik kartları alıp onları günler öncesinden postaya vermekti.
Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Kartal Yakacık'ta evin erkekleri çocuklarda dahil Bayram namazlarında camide yer bulmak için çok erken kalkar ve caminin yolunu tutardı.
Namazdan sonra cami içinde ya da avlusunda cemaat en başta imam, mahallenin yaşlıları ve ileri gelenleri olmak üzere bayramlaşırdı.
Camideki bayramlaşma sonrası evin yolunu tutan cemaatten insanlar önce yol üzerindeki yaşlılar, hastalar ve yakın komşular ile en son olarak ta kendi ev halkı ile bayramlaşırdı.
Günler öncesinden alınan bayramlıklar sandıklardan çıkarılır ve tüm ev halkı en güzel elbiselerini giyer, küçükler büyüklerin ellerini öper ve harçlık alırdı.
O zaman şimdiki gibi her mahallede cami yoktu.
Sadece Yakacık Çarşı Camii ibadete açık olduğundan bayram namazları daha bir kalabalık olurdu ve hemen herkes birbirini namaz vesilesi ile görür bilir ve tanırdı.
Kutlanan bayram; Kurban Bayramız ise ve hele ki evde kurban kesiliyorsa ki genelde hemen her evde kesilirdi. Evde kurban kesmenin kendine has tatlı bir heyecanı ve telaşı olurdu.
Kurbanlar; Allah için kesilir ve ekseriyeti din, dil, ırk ayrımı yapılmadan tüm komşulara ve akrabalara pay edilir birazda ev halkı için ayrılırdı.
Ev halkı için ayrılan pay; gene gelen giden misafirlere kavurma ya da başka şekilde pişirilerek ikram edilirdi.
O yıllarda özellikle yaz aylarında Yakacık’ta Müslüman, Ermeni Yahudi ve Rumlar birlikte yaşar aynı havayı teneffüs eder ve aynı güneşi paylaşırdık.
Hemen herkes diğer dine mensup komşularının dini vecibelerini, örf ve adetlerini bilir ve bayram ziyaretleri yapılırdı.
Malum sebeplerden şimdilerde olduğu gibi en çok çocuklar isterdi bayramların gelmesini. Yeni cicili bicili elbiseler, bol şeker ve harçlık gönlünce toplanan paraları harcamak…
Bayramlarda harçlık bekleyen sadece çocuklar değildi elbette o zamanlar.
Mahallede hizmet eden belediye temizlik görevlilerinden, su sayacını okuyan personelden postacıya kadar uygun bir yolla bayram bahşişleri verilirdi. Bu bahşiş genellikle bez bir mendil içerisine konan bir miktar para olurdu.
Ramazan Davulcularını saymaya gerek yok zaten onlar kendileri gelirdi maniler eşliğinde bahşiş istemeye. Arkalarında biz mahallenin çocukları ev ev tüm mahalle dolaşılırdı. Üstelik bahşiş almaya hem Ramazan’ın onbeşinde hem de Bayramda gelirlerdi.
Ya günümüzde;
Günümüzde bayramların rengi biraz değişti; insanlar bayramdan çok tatil gözü ile bakmaya başladı.
İnsanı adeta boğan kent yaşamındaki sıkıcı ve stresli iş hayatından hepimiz bayramların gelmesini dört gözle bekler olduk.
Sadece anne, baba ve varsa çocuktan oluşan çekirdek aileler çoğalmaya başladı.
Aile büyüklerine gitmeler, gelmeler, akraba ziyaretlerinin yerini yurt içinde ya da dışında tatil beldelerinde veya yazlıklarda tatil yapmak veya iş stresini atmak aldı.
Hafta arasına denk gelen ve genellikle dokuz güne uzatılan bayramlara ziyadesi ile sevinir olduk.
Maddi imkânı olanlar için tüm Ege ve Akdeniz sahilleri, yurt dışındaki uzak diyarlalar kucak açmış bizi beklemekte…
Heeeee…
Aile büyükleri, akrabalar ve komşularla bayramlaşmak mı?
Canım günler çuvala mı girdi dönüşte uğrarız veya telefon eder ya da mesaj yollarız olur biter.
Milletçe Bayram tadında bir Bayram geçirmemiz dileklerimle...