Devrin Bizans yönetimi büyük bir mabet yaptırmaya karar verir. Yüzlerce yıl hristiyan camiasına hizmet eden mabet İstanbul’un Sultan 2. Mehmet tarafından fethinden sonra fethin sembolü olarak camiye çevrilir.
1453 yılı itibarı ile cami olarak hizmet vermeye başlayan cami için Fatih Sultan Mehmet bir vakfiye yayınlar.
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.”
1 Haziran 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yazılan bu vakfiye uzun yıllar Ayasofya’nın cami olarak hizmet etmesini sağlamış.
Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra tarihi evraklardan öğrendiğimiz kadarıyla şu gelişme yaşanmış.
Ayasofya Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935’de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır. 1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur.( http://ayasofyamuzesi.gov.tr)
Bu son yayınladığımız evraktan şunu anlıyoruz. Fatih Sultan Mehmet Ayasofya ve çevresindeki imarları bizzati kendi imkanlarıyla satın alıp vakfetmiş. Ardından da meşhur vakfiyesini kaleme almış.
Bursamız da da böyle mekanlar var. Yıldırım Camii çevresinde Sultan Fatih’in de hocası olduğu söylenen Molla Yegane Medresesi restore edilip müzik çalınan bir lokanta haline getirilmiş ardından bu yanlıştan dönülmüştü. Molla Yegane’nin de bir vakfiyesi olduğu ve bu alanın başka bir amaç için kullananlara beddua ettiği bilinir. Yine Çukur Mescid diye hizmet veren cami yıllarca çeşitli işletmecilere kiraya verildi. Orada iş yapanların hiç yüzü gülmedi. En son bir marangoz kullanıyordu şahsen ben hatırlıyorum. Şimdi Çukur Mescid, restore edildi ve camii olarak hizmet vermekte.
Yazımızla bir resim paylaşmak istiyorum. Ayasofya müze olduktan sonra tasarlanmış bir tasvir. Bu resim vefat etmiş ünlü bir iş adamının çalışma odasında bulunuyormuş! O iş adamının dedesi kabrinden kaçırıldı şu an nerede gömülü bilinmiyor. Kendisi de çoraplarıyla defnedilmek istendi.
Kısacası batı mevcut durumdan oldukça hoşnut.
Yıllarca ‘zincirler kırılsın Ayasofya açılsın’ diye slogan atan dindar seçmenin oylarıyla 15 yılı aşan zamandır iş başında bulunan yönetim var.
Buna rağmen sanki dindar insanlarımızın sinir kat sayısını ölçercesine periyodik aralıklarda Ayasofya da bazı istenmeyen görüntüler meydana geliyor.
En son bale gösterisi yapıldı. Ve videosu servis edildi.
Dindar kesime de bu ‘komplo’ dendi. Komploda emeği olanlar kimler peki? Konuyla ilgili ne bir bakan istifa etti, ne de görevden alınan oldu.
Hani bizler ‘Fatihlerin nesliydik!’, hani Ayasofya ‘fethin sembolüydü!‘
Mehmet Akif sorar bir şiirinde ‘his yok acı yok leş mi kesildin hayret veriyorsun bana sen böyle değildin.’
Tekrar hatırlatayım istedim.
Bu topraklarda yaşayan Fatih’in torunları müze olan Ayasofya’ya biletle değil, abdest alarak Camii’ye girmek istiyor, tüm irili ufaklı yönetici vasfında olanlar bunu böyle bile! Mevcut yöneticiler bunu gerçekleştiremez ise bunu gerçekleştirecek yöneticiler elbette gelecekler. Allah o yöneticilerden razı olacak, o yöneticiler de Allah’tan razı olacaklar hiç şüphesiz.