Fransa’da hak arıyorlar. Sarı yelekleri giymişler, giderek büyüyen bir kalabalıkla hak aradıklarını iddia ediyorlar.
En son lise talebeleri eğitim sistemindeki sıkıntılar nedeniyle sarı yelekleri giydiler.
Lise talebeleri! Kim giydirdi kuzum size yeleklerinizi?
Hak aramak hakkı olana payını vermek, mücadelesini vermek, en büyük savaştır.
Aslında her şey Fransız Macron’un ‘NATO’dan çıkarız’ cümlesiyle başladı. Toplantıda Trump NATO üyelerinin ekonomik destek vermeleri gerektiğini söylediğinde oldu. Macron, NATO’dan ayrılıp Avrupa’nın kendi savunma sistemini oluşturabileceğini zikretmesiyle düğmeye basıldı.
Arabalarda bulundurma zorunluluğu olan sarı yeleklerden birden dünyanın haberi oluverdi. Katılım giderek çoğalıyor, istekleri de artıyordu.
Bana Ukrayna ve Gürcistan’ı hatırlattı, yaşananlar. Hatta 1996 yılı Türkiye’sini!
Soros, Ukrayna ve Gürcistan’daki eylemleri nasıl planladıklarını anlatmıştı. ABD’deki siyahi hareketleri Rusya finanse etmiyor mu? Ülkemizde PKK’yı ABD maddi manevi desteklemiyor mu? Yemen’de referandumda eski ABD başkanı ilerlemiş yaşıyla Jimmy Carter sandık başındanöbet tutmadı mı? İsrail’i İngiliz yahudi lobisi kurmadı mı?
Bu satırları yazarken sormadan edemeyeceğim. Sahi Türkiye’nin ne işi var G- 20’lerin içinde?
Avrupa denince akla 27 ülke içerisinde İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya gelir. Bu ülkelerden birisinin NATO’dan ayrılması oyunun sonlanması anlamına gelir.
Birçok yorum yapıldı Fransa sarı yeleklileri için. Bize göre sıkıntı, NATO’yu yok saydıkları için yaşandı. Ardından kendi güç bloğunu oluşturacaklarını söylemesi Macron’u ve ülkesini hedef tahtasına koydu. Rusya’nın ABD’deki siyahi hareketleri kontrol ettiği gibi Fransa’da da kontrol edilenler harekete geçirildi. Piyonların adına sarı yelekliler dendi.
Gelelim Türkiye’ye!
1996 yılında 54. Hükümetin başbakanı merhum Necmettin Erbakan, asgari ücret belirleme komisyonuna ‘sakın pazarlık yapmayın ne isterlerse verin’ emrini verdi. Sendikacılar ‘% 25 istiyoruz ama 20’ye razıyız’ der. Erbakan Hoca ise ‘ne münasebet % 108 vereceğiz,’ der. Böyle bir hareketin ardından bir sendikacının ne yapması lazım? Ne yapması gerektiğini siz düşünün. O zaman sendikacı Bayram Meral’in yaptığını söyleyeyim ben! Ne yaptı biliyor musunuz, Ankara Kızılay da ağaca çıktı tencere çaldı, ‘zam az,’ dedi! Aynı kişi yıllar sonra milletvekili seçildiğinde meclisteydi ve hükümetin % 5-10 yaptığı zamma gıkını çıkartmadı. Demek ki sarı yelekli arkadaş, hani derler ya sarı sendikacı!
17/25 Aralık’ta yaşananlar cabası. Ardından 15 Temmuz!
O’cu, Bu’cu, Şu’cular, önce Devlet’çi olun! Devlet yoksa hiçbir gücümüz olamaz. İnsanlar yöneticiler gelip geçicidir.
Hee yöneticiyseniz de iyi izler bırakın, derim.