‘Eyle’ halkından bahsedeceğim sizlere.
Davut (a.s.) zamanında sahil kenti Eyle'de Yahudiler yaşardı.
Eyle bugünkü Medine ve Şam arasında Kızıldeniz sahil kentiydi.
70 bin civarında bir nüfusa sahipti.
Deniz kenarında bulunan şehirde genellikle halk balıkçılıktan geçimini sağlardı. Yılın bir ayında oraya balıklar akın eder, neredeyse su görünmez olurdu. O ayın dışında sadece cumartesi günleri balıklar akın akın gelirdi.
Bir gün Allah onlara cumartesi günü balık avlamayı yasak etti.
Cumartesi günü olduğunda, sanki denizde balık kalmaz, hepsi Eyle sahiline gelirdi.
Çeşit çeşit balıklar gelir.
Halk kuyruklarını sallayan yunus balıklarının başlarını okşar, çocuklarıyla birlikte oynaşırlardı.
Yunus balıklarının yanında başka balıklarda kıyıya gelirlerdi. Öyle bir balık olurdu ki balıktan deniz görünmezdi.
Ertesi gün balıklar yok olurdu. Tek tük evlerine götürebilecek kadar avlanabilirdi Eyle halkı.
Kimileri aralarında yaptıkları sohbetlerde cumartesi günü avlanmaları gerektiğini yoksa giderek fakirleşeceklerini konuştukları günlerde, şeytan Eyle halkından bazılarına vesvese etti.
‘Size cumartesi günü balık tutmak yasak edildi, oysa o gün her yer balıkla doluyor. Asıl sizin cumartesi günü avlanmanız gerekir’ diye kandırmaya çalıştı.
Sonra aralarında konuşmalarda balık tutmamaları gerektiği görüşü ağırlıklı olduğu için tutmuyorlardı.
Ancak bazıları cuma akşamından denizin kıyısına su kenarlarına büyük kuyular açtılar. Denizin dalgaları cumartesi günü kıyıya vurdukça derince kazdıkları kuyular balıkla doluyordu.
Ertesi gün gidip balıkları kuyulardan alıyor cumartesi günü avlanmamış gibi (!) oluyorlardı.
Bir süre öyle devam ettiler.
Böyle tuttukları balıkları kendileri yer, satar tuzlayıp daha sonra değerlendirirlerdi. Bir rivayete göre kırk yıl böyle ömür geçirdiler.
Üzerlerine bir ceza felaket vermemişti Allah.
Daha önceki kavimlerin başına gelen felaketlerden haberdar oldukları için kırk yıl cumartesi balık avlanmadan (!) yaşadıktan sonra, az da olsa cumartesi avlanmalarının kendilerine zarar vermeyeceği söylentileri hız kazanmaya başladı.
Ancak buna rağmen bir azaba uğramaktan korkanlar da vardı.
Yıllar geçtikçe Allah’ın koyduğu cumartesi yasağını çiğnemekte cesaretleri artmıştı.
Bir süre sonra ‘Biz bu işi yıllardır yapıyoruz, üzerimize bir belâ ve azap inmediğine göre, cumartesi günü balık avlamak muhakkak ki bize helaldir. Yoksa şimdiye kadar üzerimize azap inerdi,’ dediler.
Yeni gelen nesiller de babalarının yolundan gitti. Arada cumartesi günleri balık tutmaya ve ertesi gün kıs kıs gülerek yaptıklarını bir birlerine anlatmaya başladılar.
Eyle şehri üçe bölünmüştü.
Bir kısmı balık tutmamaya devam ediyor, cumartesi yasağını ihlal edenleri de sert biçimde uyarıyordu.
Diğer bir kısım ise cumartesi yasağına uyuyor, ancak yasağı delenlere uyarıda bulunmuyordu.
Diğer geriye kalanlar da cumartesi yasağını artık unutmuşlar Allah’ın yasağını mubah yapmışlardı.
Gün ayırımı yapmadan avlanıyorlardı.
‘Ey kavmim! Siz Rabbinize isyan ettiniz. Peygamberinizin sünnetine muhalefet ettiniz üzerinize bela gelmeden önce bu işi bırakın,’ diyenlerin sayısı 12 bin kadardı.
Şehirde çoğunluğu teşkil eden nüfus yaptığından geri durmuyor diğerleri de ‘bana ne’ edasında yaşamaya devam ediyordu.
Nasihat edenler yapılanlardan dolayı başlarına bir bela gelmesinden korktukları için şehre büyük kapısı olan bir duvar örüp yaşantısına öyle devam etmeye karar verdi.
Şehir ikiye bölünmüştü. Arada birbirlerini ziyaret etseler de cumartesi günü Allah’ın çizdiği sınırlara uyarak yaşamaya devam edenler bir tarafta, diğer yasağa kulak asmayanlar avlananlar ve ses çıkartmayanlar öteki tarafta yaşamaya devam ederler.
Yine bir cumartesi günüydü ve duvarın diğer tarafında harala gürele balık avlanıyordu.
Yani Allah’ın sınırları hiçe sayılıyordu.
Ertesi gün duvarın diğer tarafındakiler balık avlanmaya gittiler. Ortalıkta kimseler görünmüyordu.
Akrabalarının evlerinin bacalarından duman da çıkmıyordu.
Merak edip kapılarını çaldılar.
O da neydi!
Yıllardır bekledikleri azap hatta gazabın cumartesi balık avlayanlara geldiğini gördüler.
Kapıyı çalanlar, akrabasının evinde maymunlar gördü. Kapı açılınca dışarıya çıkan domuzlar da görüldü.
Cenabı Allah cumartesi yasağını delen Yahudi kavmini ‘aşağılık maymun ve domuzlara’ çevirmişti.
Sonra her kapı açılıp bir birlerini gördüler. Sokaklarda akrabalarının yanlarına yaklaştılar.
Şehrin iki tarafındakiler yine bir araya gelmişlerdi.
Ancak kimisi insan, kimisi maymun ve domuz olarak.
Gençler maymun, yaşlılar domuz olmuştu. Kuyrukları vardı. Kuyruklarını sallayıp, insanlardan akrabalarını tanıyıp, yanına sokuldular.
Tabi insanlar tanıyamıyordu.
Yanlarına gelen mahluklaşan akrabalarına ‘biz sizi uyarmadık mı, Allah bir bela gönderecek demedik mi?’
Mahluklaşanlar da onaylar mahiyette gözlerinden yaş akarak başlarını sallıyordu.
*
Rûhu’l-Beyan Tefsiri’nden aktardığım bu hadise Kur’an’da çeşitli surelerde geçiyor.
‘İçinizden cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Onlara "aşağılık maymunlara dönüşün!" demiştik.’(Bakara-65)
De ki: ‘Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.’ (Maide-60)
Tefsirde başka ayetlerde de geçtiğinden bahsediyor. Bakara, Maide, A’raf sureleri..
Bazı tefsirlerde fiziken gerçekleştiği bazısında ise bedenen değil kalben gerçekleşti denmiş.
Ancak maymun ve domuzların nesillerinin bunlardan geldiğini düşünmeyin.
Eyle’de yaşayan Yahudi kavminden aşağılık maymun ve domuza dönüşenler çok yaşamamış. Bir rivayete göre üç gün sonra tamamının öldükleri haber veriliyor.
Günümüzde de Yahudiler arasında cumartesi yasağı var. Yasak cuma günü akşamı güneş batmadan başlayıp, cumartesi güneş batıncaya kadar devam ediyor.
O sürede, avlanmak, hayvan kesmek, tarla sürmek gibi bir çok işleri yapmazlar.
Peki günümüzdeki Yahudiler, Eyle haklı gibi parçalara ayrıldılar mı dersiniz?
Bazılarından hiç çalışmayanları olduğu gibi uyarıya da devam ediyorlar. Yine Eyle halkı gibi azınlıktalar.
Bir de duvarın diğer tarafındakiler!
İfsatta bozgunculukta atalarının yolundan gidenler var. Organize halinde insanlığın tümüne zarar verir durumdalar.
Aslında dünya nüfusuna göre oldukça azınlıktalar, kendileri de biliyor.
Biz uyarımızı yapalım.
Zaman daralıyor bizden söylemesi cumartesi balık avlamayı bırakınız.
*
(Kaynak : Rûhu’l-Beyan Tefsiri)
*