En’am Suresi (109-117. ayetler)
Erdemli Ergenlerimizle sanaldan dersimizi yapmaya çalışıyoruz.. Her ne kadar yüzyüzenin lezzetini vermesede buna da şükür tevekkülü içinde okumalarımıza devam ediyoruz.
Ve Erdemli Ergenler olarak Allah'ı görmenin bu kadar zor olduğu metropol yaşamlarımızda bize Allah'ı hatırlatmayan veya Allah'ı hatırlamamıza engel olan herkesi ve herşeyi hayatımızdan çıkarmaya çalışıyoruz.
Allah'lı yaşamımızı sekteye uğratacak her türlü batıl düşünceden uzaklaşmaya çalışmak konusunda birbirimize yardımcı olmak zorunda olduğumuzun Erdemli Ergenlerimiz olaraktan tekrardan farkına varıyoruz.
Erdemli Ergenler "her koyun kendi bacağından asılır" aldatmacasından uzak durmak gerektiğini bir daha, yeniden fark ediyor.
Ve dahi Erdemli Ergenlerimiz Allah'ı hatırlatan insanlarla, Allah'ı hatırlatan mekanlarda bulunmaya çalışacakları konusunu tekrar nefislerine tebliğ ediyorlar.
"Kendilerine bir mûcize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: "Mûcizeler ancak Allah’a aittir." Ama mûcize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?"
- En'am Suresi 109.ayet-
Mekkeliler her daim Hz.Peygamberden mucize talep ettiler.
ALLAH onların bu taleplerinde samimi olmadıkları konusunda Hz. Peygamberi bir nevi uyarıyor.
Her türlü mucize verilse dahi Mekkeli müşriklerin takınacakları tavır " inanmayacaklarının farkında mısınız?" soru cümlesi ile peygamberimize Rabbi tarafından hatırlatılıyor.
Müşrikler kendilerince mucize talep ediyorlar lakin asıl mevzu mucizenin o anda gerçekleşmemesi durumunda Hz.Peygamberin itibarını zedeleme arzularının dışa vurulması halidir.
Biz Erdemli Ergenler olarak Müslüman olma halimiz ile Allah rızası için yapmamız gereken işleri yapmadığımızda Allahın bizi kendi azgınlığımıza bırakacağı mevzunu her daim aklımızda tutabilirsek bizi Allah'tan uzak kılacak meclislerde ısrarcı olma ve birbirimizi bu konuda uyarmanın ne denli önemli olduğunu görebileceğizdir.
Bunu yapmadığımızda her birimiz ayrı ayrı günah çukuruna yuvarlanmakta olacağızdır.
Allah bize birilerini düşman ettiyse bizim kararlılığımızı ölçme ve kendisine kalu belada vermiş olduğumuz söze ne kadar sadık olduğumuzu gösterme nasibinide vermiş demektir.
Önceki dönemlere karşı en büyük nasibimiz; önümüzde pek kıymetli yaşanmışlık örneklerimizin olmasıdır.
Ki;
Başımıza bir sıkıntı dert musibet geldiğinde "bizden önceki medeniyetimizin ehilleri bu tür şeylere nasıl cevap vermiş acaba" diye düşünmüyoruz.
Eğer düşünsek ve başımıza gelen her türlü imtihanda bizden önceki nesillerin dizayn ettiği medeniyetimizin kapısını aralarsak her işimizi daha kolay halledeceğizdir.
"Eğer yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar yalnız zanlarına göre hareket eder ve sadece asılsız tahminlerle yalan söylerler.
Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları çok iyi bilir; doğru yolu bulanları da çok iyi bilir."
-En'am Suresi 116,117-
İnsanların çoğu kez hayatlarındaki meselelerde zanla meşgul olduklarını görürüz.
----Zan: gerçeği ispatlanmamış şeye tabi olmaktır ve nefsin öngördüğü zannın peşinden gitmektir. - - -
Ki zannın peşinde koştukça gerçeklerden fersah fersah uzaklaşırlar.
Oysaki İslam medeniyetine tabii olduğumuzda ise "nereden gideceğine karar ver ve besmele de" şeklinde çözüme kavuşmuş olacağızdır.
Çünkü İslam medeniyetinin bu güne kadar yaşanmışlıkları ile bize örnek olmuş şahsiyetlerle dolu olduğu gerçeği her zaman hazır olarak medeniyetimize saklıdır.