3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günüdür ve her yıl 3 Mayıs tarihinde tüm dünyada kutlanan bir gündür. Bu gün, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun aldığı bir kararla kabul edilmiştir. Amacı, basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının sansür edildiği ülkelere mesaj göndermektir. Dünya Basın Özgürlüğü Günü, aynı zamanda basın mensuplarının karşılaştığı zorlukları ve tehlikeleri de gündeme getirmek için bir fırsattır.
Gazetecilere yönelik saldırılar, tutuklamalar ve sansür gibi konularda farkındalık yaratmak ve bu tür olayların önlenmesi için mücadele etmek bu günün önemli amaçlarından biridir. Bunlar elbette önemli…
Peki ülkemizde geçtiğimiz dönemde yaşadığımız acı tecrübeleri de hatırlamamız gerekmiyor mu? Basın, ya da geniş anlamıyla medya, her ülkede yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen 4’ncü güç olarak tanımlanır. Ama ülkemiz mazisinde yaşadığımız acı tecrübelerde, medyanın çoğu zaman kendisini bahsettiğim erklerin üzerine konumlandırmaya çalıştığı, derin devletin içinde kümelenmiş bir avuç azınlığın veya bu ülkeyi kendisinin babasının çiftliği zannedelerin borazanlığını yaparak toplumu dizayn etmeye kalkıştığı dönemlerin olduğunu maalesef göreceğiz. Örneğin, 28 Şubat dönemi…
Tarihimizin gördüğü en başarılı bir hükümet, medya ve askeri vesayetin gadrine uğrayarak alaşağı edildi. Başlığıma koyduğum özgürlüğün sınırı olmalı mı? sorusunu bu bağlamda iyi analiz etmemiz lazım….
Hiçbir erk başka bir erkin yetki alanına müdahele etmemeli…
Basın da konumlanacağı ve konuşlanacağı alanı doğru, dürüst, ilkeli, etik bir şekilde değerlendirmeli ve özgürlüğünü sınırsız olarak kabul etmemeli. Doğru mudur yanlış mıdır bilmem? Belki de bir şehir efsanesidir…
Demokrat Parti döneminde bir öğrenci eyleminde, bir üniversite öğrencisi dışarıda tesadüfen gördüğü Başbakan Adnan Menderes’in yakasına yapışarak, “Özgürlük istiyoruz” diye bağırmış… Menderes, öğrencinin yanaklarını okşayarak, “Evladım, sen koskoca bir ülkenin başbakanının yakasına yapışmış durumdasın, daha ne özgürlüğü istiyorsun?” diye karşılık vermiş.
Demek istediğimiz şudur: Medya, basın toplumu dizayn etmek isteyen birilerine uşaklık yapmamalıdır.. Basın özgürlüğü açık ve şeffaf bir toplum için hayati önem taşımaktadır. Bağımsız ve tarafsız bir basın, halkın bilgi edinme hakkını korur, yetkilileri denetler ve siyasi katılımı teşvik eder. Bu sayede, demokrasinin işleyişi ve gelişmesi için gerekli zemini oluşturur. İnsan Haklarının Korunması: Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı gibi temel insan haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Gazeteciler, insan hakları ihlallerini ve adaletsizlikleri ortaya çıkararak, mağdurların sesini duyurmaya ve hesap verebilirliği sağlamaya katkıda bulunur
Toplumsal Gelişme: Basın, toplumdaki önemli konulara dair tartışma ve fikir alışverişi platformu sağlar. Farklı bakış açılarının sunulması ve eleştirel düşüncenin teşvik edilmesi, toplumsal gelişme ve ilerleme için gereklidir.
Güçlü Bir Sivil Toplum: Bağımsız bir basın, sivil toplum kuruluşlarının ve aktivistlerin çalışmalarını destekler ve kamuoyunun katılımını artırır. Bu sayede, daha adil ve eşitlikçi bir toplum inşa edilmesine katkıda bulunur.
Küresel Barış ve Güvenlik: Basın özgürlüğü, farklı kültürler ve uygarlıklar arasındaki diyaloğu ve anlayışı teşvik eder. Bu sayede, uluslararası ilişkilerde gerilimi azaltmaya ve barışın korunmasına katkıda bulunur. Makalemize nokta koyarken, basın özgürlüğünün ülkemizde nasıl anlaşıldığını, nasıl kavranıldığını ve hangi noktada olduğu konusunda da sizlere açık kapı bırakıyorum…. Ve şu soruyu soruyorum: Elbette ülkemizde yayın yapan gazetelerin, televizyonların, medyanın kendi meşrepleri gereği bir genel yayın politikası olmalı. Ne demişler: Bi taraf olan bertaraf olur… Ama, toplumsal barışı sağlamak, diyalog kapılarını açık tutmak, insanlarımızı kutuplaştırmamak, ötekileştirmemek için basınımızın daha kucaklayıcı yayın politikaları izlemesi gerekmiyor mu? Sonuçta hepimiz bu ülkede bir gemideyiz… Gemiyi bordosunu delmek yerine, insanımızın ufkunu açmak en doğrusu değil mi? Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nüz kutlu olsun!