Türkiye 21 Temmuz günü, hiç beklenmedik bir şekilde Suriyeli mültecilere yönelik polis operasyonlarıyla yeni bir güne uyandı. Mülteciler içerisinde geçici koruma kartına sahip olmayanlar hızlı bir şekilde geldikleri yere yani Suriye’ye gönderilirken, oturum izni İstanbul’da olmayanlar da kayıtlı oldukları illere gönderildiler.
Aslında Suriyeli mültecilere yönelik uygulamaların sıkılaştırılacağı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 13 temmuz tarihinde içlerinde Arap gazetecilerin de bulunduğu bir toplantıda açıklanmıştı. Ancak temelde sorun, Suriyelilerin gönderilmesinden çok hükümetin yeteri kadar süre tanımadan ve gerekli hazırlıkları dahi yapmalarına izin vermeden göçmenleri, Suriye’ye ya da kayıtlı oldukları vilayetlere gönderilmesiydi. Öte yandan bazı Suriyelilerin gerek sosyal medya gerekse internet istelerine verdikleri beyanatlarda Suriyelilerin kimliklerini evlerinden almalarına bile müsaade edilmemiş ve sınır dışı edilmişlerdi. Basına yansıyan haberlerde 400 Suriyelinin İdlib’e diğer yüzlercesinin de kayıtlı oldukları illere gönderildiği ifade ediliyordu. İçişleri Bakanı Süleyman soylu ise bu yıl içerisinde 80 bin kaçak mültecinin sınır dışı edileceğini açıklıyordu. Soylu, "İstanbul'da 12 Temmuz'dan bu yana operasyon yapıyoruz. 6 bin 122 kişi yakaladık. Günde ortalama 600 kişi yakalanıyor ve bunların 2 bin 691'i Afgan, bin 619'u Pakistanlı, sadece bin civarı Suriyeli. Bangladeş, Özbekistan, Sri Lanka, Fas, Cezayir bütün bunları yakalıyoruz ve bunları, Suriyeliler hariç, kendi ülkelerine geri göndermek için geri gönderme merkezlerine gönderiyoruz" diye konuştu.
Öyle görünüyor ki Suriyeli göçmenlere yönelik yaptırımlar sadece bununla sınırlı kalmayacak. Geçtiğimiz Haziran ayında yapılan belediye seçimlerini Suriyeli mülteciler nedeniyle kaybettiğini düşünen hükümet, göçmenleri zor durumda bırakacak başka icraatlara da hazırlanıyor. Bunların başında belli başlı şehirlerde yeni çalışma ve oturum izinlerinin verilmemesi geliyor. Özellikle İstanbul, geçici koruma statüsü kapsamındaki yeni kayıtlara tamemen kapalı. Suriyeli arkadaşlarımdan aldığım bilgilere göre hükümet, bizzat kuruluşuna katkı sağladığı ve her türlü kolaylığı sunduğu bazı Suriye muhalefetine yakın TV kanallarında çalışan Suriyelilere dahi çalışma izni vermiyor.
Sızan haberlere göre hükümetin uygulamaya geçmesi için çalışmalarında sona yaklaştığı bir diğer husus ise sağlık harcamaları. Çok yakın bir zamanda Suriyelilere hükümete bağlı hastanelerde yapılan ücretsiz muayene ve ilaç uygulaması kaldırılacak. Buna göre Suriyeli göçmenler yararlandıkları hizmetler ve aldıkları ilaçların en az %30’unu ödemek zorunda kalacaklar. Düzenlemeye ilişkin bilgilendirmenin yakında açıklanacağı bildiriliyor.
Aslında Türkiye’de geçici koruma statüsünde yaşayan Suriyeli göçmenlere ilişkin iki temel mesele bulunuyor. Bunlardan biri, hükümetin Suriyeli göçmenlere ilişkin uzun vadeli bir politikasının olmaması, bir diğeriyse Suriyeli mültecilere ilişkin yanlış bilgilerin toplumda dolaşıma girmesi. Hükümetin son bir kaç gün içerisinde Suriyeli göçmenleri ya Suriye’ye ya da kayıtlı oldukları yerlere gönderilmeleri konusunda en çok eleştirilen husus, yıllardır biriken sorunlara seyirci kalan hükümetin sorunlar krize dönüştüğünde aniden son derece sert ve tavizsiz politikalara başvurması. Herkesi şok eden de bu ani ve beklenmedik icraat, yıllardır muhalefet partilerini yabancı karşıtlığı nedeniyle eleştiren hükümetin bu kez muhalefet partilerin teklif ya da yapmaya cesaret edemediği icraatları bizzat hayata geçirmesi anlamına geliyor.
Suriyeli göçmenlerle ilgili şu ana kadar Türkiye’de bir çok rapor ve anket yayınlanmış durumda. Ancak geçtiğimiz günlerde göçmenlerle ilgili yapılan bir araştırma, dikkat çekici bulgular ortaya koyuyor. Araştırmayı yapan Prof. Dr. Fethi açıkel aynı zamanda ana muhalefet partisi CHP’nin üst düzey yöneticilerinden biri. Açıkel’e göre Türkiye, AB ülkelerinin de etkisiyle büyük bir mülteci kampına dönüştürülüyor.
Raporda çözüm önerileri mevcut. Buna göre atılması gereken öncelikli adım Türkiye’nin Suriye’de çatışmaları bir an önce son verilmesini ve ardından ülkenin yeniden imar edilmesini mümkün kılacak barış ortamının sağlanması için gerekli olan diplomatik kararların alınması. Raporu hazırlayanlar, bunun için Esad yönetimiyle temas kurulması gerektiğini ileri sürüyor. Suriyeli göçmenlerin, uluslararası toplumun katkıda bulunmadığı ve Türkiye’nin tek taraflı inşasına çalıştığı güvenlikli bölgelere yerleştirilmesi, meseleye çözüm getirmeyeceği gibi sorunun kalıcı bir şekilde çözümüne de katkısı olmayacak.
Hükümetin uzun vadeli stratejilere sahip olmamasının ve krizi iyi yönetememesinin yanı sıra göçmenler açısından bir diğer sorun ise toplumun Suriyeli göçmenlere ilişkin olumsuz algısı. Hükümetin şeffaf olmayan politikaları nedeniyle kamuoyu sağlıklı bilgiye ulaşamıyor. Bu ise toplum içerisinde Suriyeli mültecilerin kayırıldığı, göçmenlerin Türkiye vatandaşlarının bile mahrum olduğu haklardan yararlandığı gibi, yayılmasına sosyal medyadaki paylaşımların da katkıda bulunduğu bir takım yanılsamalara yol açıyor. Bu ise toplumdaki yabancı düşmanlığı ve göçmenlere karşı nefret dolu yaklaşımların yeşermesinde önemli rol oynuyor. Toplum, tepkisini hükümetin yanlış politikalarına değil, Suriyeli göçmenlere yöneltiyor.
Raporun içerdiği çarpıcı bulgulardan bazılarını sıralamak gerekirse:
- Her 3 Suriyeliden biri harabelerde yaşıyor.
- Sığınmacıların yarısı günde 2 veya 1 öğün yemek yiyebiliyor.
- Gıda bulmakta sıkıntı çeken 3 Suriyeliden 1’i o günü yemek yemeden geçiriyor.
- 4 çocuktan 1’i günde ancak 1 öğün yemek yiyebiliyor.
- Her 5 sığınmacıdan 2’si ilaca ulaşmakta zorluk çekiyor.
- Her 3 Suriyeli çocuktan 1’i eğitim sisteminin dışında.
- Suriyeli çocuklara dilencilik ve ağır işlerde ucuz işçilik yaptırılıyor.
- Anne ve babasını savaşta kaybetmiş çoçuklar dilenci çetelerinin eline düşüyor.
- Sıkıntı içindeki Suriyeli aileler de para karşılığında çocuklarını dilenci çetelerine teslim ediyor.
- Günde 100 lira toplayamayan dilenci çocuk şiddete maruz kalıyor.
- Kız çocuklar zorla evlendiriliyor. Çocuk yaşta gebe kaldıkları için bebek kayıpları yaşanıyor.
- Suriyeli kadınlar fuhuşa ve ikinci eş olmaya zorlanıyor.
- Suriyeliler, fahiş kiralar ödeyerek derme çatma yerlerde kalabiliyor.
Görüldüğü gibi Türkiye’de yaşayan Suriyeli göçmenlerin durumu hiç de iç açıcı değil. Evet Lübnan ve Ürdün gibi bazı Arap ülkeleriyle karşılaştırıldığında daha iyi olabilir ancak Suriye toplumunun bu ülkede karşı karşıya kaldığı ve çözüm bekleyen köklü sorunları var ve bu sorunların yakın zamanda çözüleceğine ilişkin bir umut da yok. Türkiye’de bir bakıma diasporada yaşayan Suriye toplumu, hükümetin son kararlarından sonra artık geçmiş günleri özleyecek duruma bile gelebilir.