İslam Coğrafyasında Fesat Kumpası!
Özellikle Suriye ile karşı karşıya gelebilecek bir savaştan olabildiğince uzaklaşıp ülkenin böyle bir maceraya atılmaması için siyasi ihtirasların bir kenara bırakılması gerekir…
M.Necip Yavuzer/İslami Analiz
Siyonizm’in hâkimiyet alanını genişletme çalışmaları başladığı günden bu yana İslam coğrafyasında işgal, kan ve gözyaşı hiç durmadı. Bunun gerçekleştirmek için hareket eden ABD öncülüğündeki emperyalizm adeta dünyayı sadece ben dizayn ederim moduna girdi. Özellikle Trump’ın seçilmesi ile bu daha farklı boyutlara taşınacak.
İran İslam İnkılâbının ardından Müslümanların Kurana yeniden dönüşlerinin önünü kesmek için birçok proje devreye sokuldu. Halkı Müslüman olan devletlerin yanı sıra birçok ülkede radikal düzeyde bir İslamlaşma süreci başlamıştı. Bu emperyalistler için kabulü mümkün olmayan bir gelişmeydi. Bunun önünü alabilmek için Büyük Ortadoğu Projesini devreye soktuklarında bunu önce Müslüman dedikleri devletlerde bir devrim kılıfına sokarak beğeni toplamak istediler. İşte Arap Baharı bu projenin adıydı.
Arap Baharı ile istediklerini kısmen almış olsalar bile ciddi manada bir başarı elde edemedikleri için farklı projeleri devreye soktular. Bu projelerin en önemlilerinden biri DAİŞ yani IŞİD projesiydi. Birçok ülkede radikal bir yükselişin bertaraf edilebilmesi için bu radikal gençlere bir alanın açılması gerekiyordu ve oda DAİŞ olarak devreye sokuldu. DAİŞ’İ önce Kobanide PKK’ya karşı kullandılar. Maksat bütün Kürtlerin gözünde Müslümanları katil ve terörist olarak göstermekti. Bunun farkında olmayan PKK ve etkilediği taban bu oyuna gelerek birçok eylem geliştirdi.
DAİŞ’İN saflarına radikal gençleri kazandırmak için Avrupa’da hızla yayılan Müslümanlığın önünü kesmek için oradaki radikal gençleri bu saflara gönderme organizelerini yaptılar. Amaç Avrupa’nın barsaklarını bu Müslüman genç radikallerden temizlemekti ve bunu gerçekleştirdiler. Bununla da kalmayarak Avrupa’nın birçok ülkesinde terör eylemleri gerçekleştirerek hem İslam’ı terörle eşleştirmek hem de Avrupa’yı bu radikallerden temizlemekti. Ve gerçekleştirdiler…
İslam coğrafyasına müdahalenin odak noktası Suriye idi. Çünkü Suriye İran ile Lübnan Hizbullah’ı arasında bir köprüydü. Bunun mutlaka ortadan kalkması gerekiyordu. Ama bu emelleri gerçekleşmedi çünkü İran ve Hizbullah hedefin kendileri olduğunu bildiği için devreye girdi ve emperyalist istekleri geriletti. Suriye Rusya ile bağlantı kurması ile savaşın seyri değişti. ABD geçen dört yıl boyunca defalarca ateşkes kararı aldırdı ama hiçbirinde başarı sağlanmadı. Çünkü bozan taraf ABD’nin desteklediği taraflardı. Suriye konusunda ne zaman devreye Rusya, İran ve Türkiye girdi ciddi manada bir ateşkes sağlandı. Savaşın devam etmesini isteyen ABD’nin hedefi Suriye rejimini yıkmak yerine kendisine bağlı bir uydu sistem kurup İsrail’in güvenliğini sağlamaktı. Bundan dolayı defalarca ateşkes kararları ihlal edildi. Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılan görüşmeler netice verdi ve şimdi ateşkese büyük oranda uyuluyor.
Obama yönetimi bu olayların böyle seyretmesini planlamıştı. Ancak yapılan seçimle başa gelen D.Trump, Obama’nın zamanında yapılanların değiştirileceği söylemi ortalığı karıştıracak gibi. D.Trump siyasi geçmişi olmayan ve tecrübesizliği ile sadece bir iş adamı ve tüccar kafasıyla kararlarını dayatması bütün dünyada tehlikeli bir duruma yol açacağı şimdiden sinyalleri veriyor…
ABD başkanı Trump’tan memnun olan Arap işbirlikçi yönetimler oldu. Ortak düşman İran olunca yan yana gelmeleri kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Örneğin Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr, Trump hükümetiyle bölgesel konularda işbirliği yapmak için çalıştıklarını söyledi. El Arabiya televizyonunun haberine göre Amerikalı meslektaşı Rex Tillerson ile görüşen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr, Ortadoğu’daki birçok sorunun üstesinden gelme konusunda umutlu olduklarını söyledi. Adil Cubeyr, kendisine yöneltilen “Amerika, İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek üzere ortaya konan iki devletli çözümden vaz mı geçiyor?” şeklindeki bir soruya “Biz Trump hükümetiyle tüm bölgesel meselelerde işbirliğine çalışıyoruz” diye cevap verdi. (Kaynak:http://islamianaliz.com/haber/cubeyr-trump-hukumetiyle-isbirligi-icin-calisiyoruz-49616)
ABD biryandan PYD’yi müttefik olarak sahneye sürerken aynı konumu Rusya da benimsiyor ve PYD ile bağ kuruyor. Aynı zamanda Suriye rejimi de PYD ile işbirliği içinde. Burada Türkiye’nin konumu bir netlik kazanmıyor. Çünkü DAİŞ’e karşı uzun bir süreden beri harekâta başlamış ve El Bab’a kadar girdi. Suriye ordusu da El Bab’a batıdan girdi. Şimdi Suriye ordusu ve Türk ordusu El Bab’ta karşı karşıya mı gelecek? Yoksa devreye Rusya girip Türkiye’ye buraya kadar deyip dönmesini mi isteyecek. Oysa CB Erdoğan gelecek hedef Münbiç ve Rakka demişti. CIA başkanının Türkiye’ye gelmesi ile birlikte CB Erdoğan Suudi, Katar ve Bahreyn’i ziyaret etti. Ve orada artık birlik olalım mesajı ile Türkiye’deki tabanına mesaj veriyordu. Malum Nisan 16’da başkanlık ve anayasa referandumu var…
İran, BM’de veto hakkına sahip olan Rusya ve Çin ile bir ittifak içinde. Bu İran açısından büyük bir öneme sahip bir strateji. Bu bazı İslamist guruplar tarafından eleştiriliyor. Fakat Suudi ve diğer Körfez ülkelerinin ABD ile işbirliğine hiç sesleri çıkmıyor. Beyinlerin işgal edildiği İslam dünyasında İslam’ın geleceğine kapı açacak stratejiler ne yazık ki İSLAMİZASYON projesi ile dumura uğramış. Ve hızlı bir fesat kumkuması başlamış…
Türkiye, Suriye topraklarında DAİŞ’e karşı başlattığı harekatta duracak bir yeri hala tespit edebilmiş değil. Eğer ABD ile mutabık kalırsak Rakka’ya birlikte müdahale ederiz söylemiyle yarın Suriye ordusu ile El Bab’ta karşılaştığında ikisi arasında savaş çıkarsa ABD mi önleyecek? Elbette ki hayır! Zaten ABD’nin de istediği budur. Çünkü güçsüz bırakılacak bir Türkiye darbe ve iç terör olayları ile parçalayamayan ABD bu defa Suriye’de savaşın içine sokacak. Suriye konusunda Rusya ve İran ile aynı masa etrafında oturan Türkiye yarın El Bab veya Rakka da Suriye ordusu ile savaşırsa Rusya ve İran ile de karşı karşıya gelmez mi? İşte ABD’nin Türkiye için biçtiği elbise bu…
Başkanlık sistemi ve kısmi anayasa değişikliği için yapılacak referandum için dikkatleri bir yerde de DAİŞ’e karşı verilen harekâta çevirirken o harekât bir anda savaşa dönüşürse ne başkanlık kalır ne AKP kalır ne de ülke kalır. Savaş başladı mı bitmesi mümkün olmaz. Zaten ana amaçta bu değil mi emperyalistler için…
Özellikle Suriye ile karşı karşıya gelebilecek bir savaştan olabildiğince uzaklaşıp ülkenin böyle bir maceraya atılmaması için siyasi ihtirasların bir kenara bırakılması gerekir…
Selam ve dua Allah yolunun yolcularına, tüm şehitlere…