Özlü Söz: Aklına ve nefsine uyan kimseyi Şeytan kendine kul, Amerika’ya köle yapar. MNY
Amerika’nın elinde tahrif edilmiş İncil ve Siyonizm’in öğretisi var.
ABD bununla dünyaya hükmetmeye çalışırken her ülkenin geleceği üzerine de ağırlığını koyarak hak sahibi gibi davranıyor.
Bu hakkı kendinde görüyor. Ve bu hakkı kendisinde görmesinin kendince haklı gerekçeleri var...
Amerika’nın temelinde Yahudilerin çabası var ve bu çaba ile kendilerini temellendirirken onu bugünlere taşıyan güç odaklarını da o tarihte kurmasıyla bugünlere kadar geldi…
Ellerinde tahrif edilmiş İncil olmasına rağmen bugün her alanda hükümran olması onu mal, sermaye ve güç ihraç etmesiyle emperyalist bir konuma sokarak bugünkü tabloyu oluşturmuştur.
Sosyalist bloku yıkarak yeni düşman olarak gördüğü İslam'a karşı her türlü savaşa girmesi ABD'nin özünde var olan bir müdahil olma hastalığıdır. Bu hastalığı ona bulaştıran Siyonizm'dir. Çünkü Siyonizm geleceğe hakim olma üzere öğretisini kurmuş lanetli bir kavmin öğretisidir...
Öyle ki, Müslümanların sahip çıkamadığı İslam dinine yön ve taktik verebilecek kadar müdahil olma hakkını kendinde gören ABD, ne yazık ki Müslümanların boş bıraktığı alanı farklı bir şekilde ve kendi çıkarı doğrultusunda doldurup organize etmesi de Müslümanların gafletinin eseridir...
İslam ümmetinin velayetini üstlenmesi gereken hilafet makamına sahip çıkamayan Müslümanların bugün iktidar olma arzusunu bile onların iznine bağlamaları kendilerinin ne kadar acziyet içinde olduklarını göstermiyor mu? Kurandan ne kadar uzaklaştıklarını ve batının kendilerine alıştırdığı maddeci bir anlayıştan öteye bir şeye sahip olmadıkların göremeyecek kadar kör ve sağırdırlar.
ABD’nin bu kadar işi başarması ve Müslümanlarında bu kadar gafletinden yararlanması ABD’yi haklı bir konuma getirmiyor mu?
Allah, yeryüzünün adil bir yönetim şekliyle idare edilmesini Müslümanlara bıraktı. Ama Müslümanlar bu emaneti taşıyamadı.
Hz. Peygamberin makamı olan hilafet ne yazık ki şu an boştur ve boş bırakılmaması gereken o makama oturtulacak bir kişinin oturtulması hususunda bir çaba olmadığı gibi bu mesele gündemlerinde dahi yoktur. İşbirlikçilerin gündemini de ne yazık ki yine ABD belirliyor.
Müslümanların bu kadar gaflet içine olmasına artık ABD ne yapsın…
Sömürüp kendi geleceğini, İsrail'in geleceğini güvence altına almasın mı...
Kurulduğu günden beri sömürü ve güç üzerine kurulan ABD bunları yapmasa kendiyle çelişir o zaman…
Temelinde sömürü ve güçle her sorununu hal eden ABD, Müslümanların sahip olamadığı değerleri ellerinden neden almasın ki…
Ve ABD bu kadar zenginliğin kıymetin bilmeyen Müslümanları neden sömürüp kendine bağlamasın ki…
Haklı olan Amerika…
Haksız olan Müslümanlar…
Emmavilerin zalim valisi Haccac’a sormuşlar; “Ya Haccac, neden sizde Hz. Ömer (ra) gibi bir adalet ile insanlara muamele etmiyorsunuz?” dediklerinde Haccac; “Sizde Hz. Ömer (ra)’ın zamanındaki insanlar gibi olun bende adaleti yerine getireyim” demiş.
Şimdi mevcut Müslümanlar ABD’yi eleştiriyor yerden yere vuruyor ama kimse kendisinde bir kusur ve eksiklik görmüyor. Yaptıklarını Kuran ile ölçmüyor. Her mezhep ve meşrep kendine göre bir haklılık payı çıkarıyor.
O zaman tek haklı Amerika’dır…
Amerika, elinde Kızılderili kanı var ve Kızılderililerini topraklarını işgal etmiş ve kendine bir sistem kurmuş. Amerika’dan İslam’dan beklenen bir adalet bekliyoruz.
Hayır, Amerika adalet göstermez/gösteremez. Temelinde bu güzel değerler yok ki…
Temeli sömürü katliam ve güç kullanma üzere olandan adalet beklemek…
İşte o Amerika gelmiş topraklarımızı işgal etmiş, insanımızı birbirine düşman ederek öldürtürken tek gözbebeği İsrail’in güvenliğini sağlıyor…
İslam coğrafyasında Müslümanların birlik olmadığın gören ABD araları hiç düzelmesin diye mezhebi ve ırki meseleleri körüklemesini dahi kavrayamayacak kadar ABD'nin çözüm önerilerine gömülmüşler..
Siyasette bugün söylenen söz ve vaatler yarın çıkarlar çatıştığında rahatlıkla vazgeçilebiliyor… Tıpkı AKP iktidarının ABD ile olan soğukluğu gibi…
ABD zamanında Saddam’ın da kimyasal silahları var diye Irak’ı bugün yaşanmaz hale getirirken aslında Siyonist strateji uzmanı Oded Yinon’un 1982 yılında hazırladığı Irak’ı üçe bölmek için oraya girmesi hep saklandı...
Şimdi ayın yalanla Suriye’nin rejimini yıkıp kendine bağlı bir kuklayı getirme peşinde. Ve ABD bugüne kadar İdlib’e atılan kimyasalın Suriye rejimi tarafından atıldığını ispat edemedi. Ve o yalanına gerekçe olarak Suriye’yi bombaladı…
Suriye’ye 59 füze atarak bir havaalanını vuran ABD’ye ilk destek araları limoni olan CB Erdoğan’dan geldi. Feto olayıyla araları ABD ile bozulan AKP iktidarı Suriye meselesinde birden araları sıcak bir havaya büründü.
AKP anladı ki kendisini iktidar yapan ABD’nin desteği devam etmediği müddetçe iktidarda kalması zor görünüyor hemen Suriye meselesi ile tekrar sıcak temas sağlayarak arayı düzeltme yoluna gitti böylece…
Astana görüşmelerinden sonra Suriye’de ateşkes sağlanmış ve ateşkese de taraflar uymuştu. Ama bu ABD’nin işine gelmediği gibi bölgeye uygulamaya çalıştığı stratejiye de tersti bu ateşkes. İşte İdlib’e atılan kimyasal tam da bu esnada ABD’nin isteğine denk geldi.
Bütün aklı başında olan konu uzmanları bu füzeyle vurma olayını böyle okurken, CB Erdoğan ABD’nin müdahalesini yeterli görmediği gibi devam etmesi hususunda beyanat vermesi ABD ile yeni adımların atılması için fırsat oldu.
ABD daha ne yapsın, bir yandan Suudi rejimini İran’la savaştırmak için elindeki bütün kozları ortaya koyarken “kuduzköpek” lakaplı savunma bakanı Mattis’i Suudi ve Mısır’a göndermesi ne anlama geldiğini kestirmek çok zor değil…
Müslüman’ız diye boy gösterenler Amerika’nın bu kadar emrine girmesine rağmen Amerika’nın daha fazla emre amade olmalarını isteme hakkına sahip değil mi? bu haliyle. Amerika’nın yerine kim olsa ayın şeyi yapar…
Ellerindeki Kuran’ı okuyup anlayarak İslami bir sistemi kurmaları istenen Müslümanlar ne yazık ki batı emperyalizminin kendilerine sunduğu batılı İslam’ı daha çok içlerine sindirerek teslim olmuşlar…
Türkiye’nin ABD ile yeniden başlattığı sıcak ilişkiler ve CB’nı Erdoğan’ın Mayıs ayında tüccar başkan Trump’la görüşmesi acaba İran’a karşı Türkiye’nin bir tavır alması için bir strateji mi belirleyecekler. İşte asıl önemsenmesi gereken konu budur...
ABD’nin son günlerde İran’a yönelik suçlama ve terörü desteklediğine dair beyanatlar vermesi İran’a karşı cepheyi genişletip bir hareketliliğe mi soyunacak…
Ellerindeki Kurana uymayan ve Maide Suresi 51. Ayetin kesin bir ifade ile velayetin Yahudi ve Hıristiyanlar verilmemesini emreden Rabbimizin bu emrini hiçe sayıp emperyalistlerle bir cephe oluşturanlar acaba ne kadar Müslüman’dırlar…
İran, bugün emperyalizme karşı duruşunu hiç kaybetmediği gibi 22-23 Nisan tarihlerinde Saadet Partisinin il ve ilçe başkanlarının toplantısında konuşan Genel başkan Temel Karamollaoğlu İslam Birliği çalışmalarına İran’dan başlatacağını söylemesi Kurana göre hareket edenlerin yeni bir çıkışı olması ilahi bir inayetin tezahürü olur inşallah…
Müslümanların batılı şer güçlerine karşı oluşturacakları İslam Birliği projesi inşallah muvahhit Müslümanlarca hayata geçirilir….
Selam ve dua Allah davasının gerçek mücahitlerine…