Adam sabah kahvesini yudumlarken gazeteyi eline aldı. Yanında oturan dostu merakla eğildi, "Ne okuyorsun bakalım?" diye sordu. Adam bir süre sessizce sayfayı inceledi ve ardından yüzü ekşiyerek konuşmaya başladı.
"Bak, şurada yazıyor," dedi ve başlığı işaret etti. "Sekiz yaşında bir çocuk, karşıdan karşıya geçmeye çalışırken... trafik yüzünden geçememiş."
Yanındaki dostu kafasını eğdi, dikkatlice okumaya çalıştı. "Sonra ne olmuş?" diye sordu.
Adam derin bir nefes aldı, "Kaldırım kenarında duran, motoru kapalı bir otomobil varmış. Çocuk onun altından sürünerek geçmeye kalkmış. Düşünsene! dedi ve şaşkınlığını saklayamadı.
"Ne! Altından mı sürünmüş?" Dostu gözlerini kocaman açtı, inanamıyordu.
"Dur, daha bitmedi," dedi Adam elini havada sallayarak. "Tam geçerken, o otomobil hareket etmiş... Ve çocuk... Ölmüş!!!" Sesi titredi, kelimeler boğazında düğümlendi.
"Yapma ya! İnanamıyorum," dedi dostu ve gazetenin yanına yaslanarak düşündü. "Gerçekten yazıyor mu bunlar?"
Adam gazeteyi dostunun önüne koydu, "İşte burada. Yazıyor. Aynen böyle olmuş." Başını iki yana salladı, çaresizliğini gizleyemedi.
"Tüh, çok yazık," diye mırıldandı dostu. "Bir çocuk... Böyle bir son... Hayat bazen insanın hiç tahmin etmediği kadar acımasız olabiliyor."
İkisi bir süre sessizce oturdu. Gazete sayfasının üzerinde yazılı kelimeler, ikisinin de zihninde yankılanıyordu. Hayatın kırılganlığına dair bir konunun daha farkına varmışlardı. İkisi de çözüm ne olabilir? diye düşündüler. Bu sorunun cevabı olsa olsa ebeveyn ve çocuk eğitimindedir diye geçirdiler akıllarından.