Siyaset için ömrünü adayan öyle siyasetçiler oluştu ki o kadar entrikaya mahal vererek siyaset yaptılar ve bu siyasetçilerin neresinden bakarsanız bakın adeta yalan makinası gibi oldular. Durum hal ve vaziyette böyle olunca, başını ne tarafa çevirirsen çevir mutlaka bir fırıldaklıklarını görüyorsun...
Şimdi burada yalnız yalan olsa hadi neyse der geçersin. Ama adamlar öyle bir güzel nifak tohumlarını ekmesini biliyorlar ki kustukları her zehre bir de alkış tutturdular. Bunlar şu üç günlük dünya için öyle kılıktan kılığa girdiler, öyle film fırıldaklıklar çevirdiler ki sabun gibi ele avuca gelmez oldular...
Bakın efendiler, o yönetmek istediğiniz ulu makamlar Peygamber makamıdır. Onun için kafanıza göre o makamları hile, hurda, yalan, dolan, fetbazlık, hırsızlık, rüşvet ve görevi kötüye kullanma gibi daha nice günah hükmündeki vasıfları taşıyarak meşgul edemez ve yönetemezsiniz...
Zira o makamlar maddi gücü olanların yeri değil, iman gücü ve işin erbabı olanların yeridir. Devletin yapı harcındaki asıl maya iman olduğu için böylelerinin o makamları işgal etmeleri ve böyle bir oluşumun varlığı, devletin fıtriyatına aykırı gelerek kimyasını berbat etmiş olur....
Ama bakıyorum birkaç istisnai kişiler dışında, bu vasıfları taşıyan birçok siyasetçi var ve bunlar derhal siyasetten uzak tutulmalı. Eskide derlerdi ki; hocanın, alimin, şeyhin, mollanın siyasette ne işi var. Asıl onların siyasette işi var ?...
Yoksa o koltuklar ayyaşa, sütü bozuğa, haine ve kanı bozuğa kalır. Sonra da işin içinden çık çıkabiliyorsan. Onun için bu meclise en başta genel siyasi ahlak yasası gerektiğinin artık şart olduğunuda görmüş oluyoruz...
“Merhum Hacı Muhsin YAZICIOĞLU’nun da dediği gibi, şu üç günlük dünya da bu kadar fırıldak olmaya değer mi? Hem de siyasetteki bir koltuk uğruna! Evet, bence de değmez, çünkü dün bitti ve yarının da garantisi olmayan bir dünyadayız”
Bakın ey siyasetçi efendiler, bu aziz milletin hür iradesine, yani seçme hakkına ipotek koymayın! Ne o öyle her seçimde olduğu gibi gelecek seçimlerde de bin bir fırıldak ve entrikalar çevirerek siyasetin kalitesini düşürüyorsunuz. Evvela en başta verdiğiniz sözleri yerine getirinki yapmış olduğunuz siyasete de güven gelsin...
Özellikle taşra bölgesinde bazı terör mihraklı siyasilerin tehditli oy kullandırma duyumları vicdanları derinden yaralamıştı. Hatta seçim arifesinde muhalefetin depremzedelere karşı oluşturduğu nefret dili ve küfürlü eylemleri ise, bardağı taşıran son damla olmuştu. Hele o verilen namus sözlerinin buhar olması ve o da yetmezmiş gibi sana söz demeleri, pekte inandırıcı ve samimi değildi. Eğer siyasi ahlak yasası yürürlüğe girmezse siyaset tam bir girdaba dönüşmüş olacak...
Bakınız, siz siyasetçiler hangi partiden ve ittifaktan olursanız olun, böyle devam edildiği sürece hep alabora olmaya mahkum olursunuz. Çünkü muhalefetin karşısında 20 yıldır defalarca kez seçilmiş ve her defasında hizmet harcına bir kürek çimento daha katmış ve o harcı daha da sağlam hale getiren bir iktidar cenahı var. Öyle üç beş süslü cümleyle ve bir kaç demogoji kelimelerle bu iktidarı öyle al aşağı edemezsiniz...
Zira bu haslet muhalefette o kadar sıkça zuhur etti ki, millete artık gına geldi. Tabi ki buna karşılık olarak milletimiz onlara güven oyu vermedi. Çünkü insan önce geçen yerel seçimlerde verdiğin sözü yerine getirmeli ki sonrada milletin karşısına çıkıp ‘ey milletim’ diyebilsin. Yok öyle kuru kuruya kurbanın olayım demekle bu işler yürümüyor...
Bakın, yeni bir yerel seçimle yine karşı karşıyayız. İşte o günü vermiş olduğunuz bütün namus sözlerinizi bir bir hatırlayacağız. Siyaset, millet nezdinde güven derecesini yitirmiş durumda. Buna derhal çözüm bulunmalı, aksi halde bırakın sorunlara çözüm bulmak, daha ziyade sorun olursunuz...
Hatta muhalefetin şu son zamanlarda nezaketsizlikleri sıkça zuhur etmeye başladığı gibi, bir de yandaşları tarafında yere göğe sığdıramadıkları Cumhurbaşkanı adaylarını şimdide yüksek tonda bombardımana tuttular. Bu yüzden sayın Kılıçdaroğlu’nun ne babalığı kaldı ve ne de sayın İmamoğlu’nun oğulluğu kaldı...
Baba dediklerine bakıyorsun, koltuğu bırakma centilmenliğini göstermiyor, oğula baktığında en ufak bir nezakete dahi tahammül etmediğini görüyorsun. Hem de bu gidişle ellerindeki mevcudiyetini dahi koruyamaz hale geldiler...
Bu meyanda Ak Parti hükümeti de şapkasını artık önüne koyması lazım. Hatta öyle koymalı ki, içinde ne kadar köstebek ne kadar fitne fücura müsebbip olan varsa hepsini tek tek ayıklamasımgerekir. Aksi halde milletin nezdinde rehavete boğulmuş kadrolar olarak baltayı taşa değil kendi ayaklarına vurmuş olacaklar...
Bir de siyasetteki şu yaş sınırı da artık meclisten geçmesi gerekir. Milletimizin en çok rahatsız olduğu konulardan biri de siyasetçilerin belli bir yaşa geldiğinde koltuğu bırakmamalarıdır...
Binan aleyh, fahri kainat efendimiz Hz. Peygamber bile daha hayatta iken Hz. Ebubekir’e namazı kıldırma emrini vermişti. O namazla beraber ilk halifelik cübbesini giymişti. Onun için lider olmak bir erdemlilik ise vakti geldiğinde yerini gençlere bırakmakta o derecede elzemdir...
İla ahiri kelamımızın son hulasasında yüce Rabbim cümle ümmeti başsız, o başı da adalet şuurundan ayırmasın. Allah, cümlemizin yar ve yardımcısı olsun. Selam ve dua ile huzur içinde sağlıkla kalın selametle...
“SAYGILARIMLA VESSELAM”