Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçiminim kapıya dayandığı şu günlerde, siyasetin de bir hayli yoğunlaştığını görüyoruz.
Her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de o kadar arkası boş sözler veriliyor ki, iktidar haricinde bütün muhalefetin vermiş olduğu sözlerin yine boş beleş sözler olduğunun kanaatine vardık...
Bakın, bu sözlere istinaden şayet geçtiğimiz yerel seçimleri baz alacak olursak, yine verilen vaatlerin bol ve boş olduğunu göreceğiz. Çünkü o günlerde o kadar çok namus sözleri verildiki ki, birçoğunun ve en önemli vaatlerin havada kaldığını gördük. Bunlar halen çıkmışlar meydanlara yine söz, yine namus, yine en değerler üzerinden vaatler vererek milletin aklı ile dalga geçmekteler... Önce sen geçen seçimlerde verdiğin o namus sözlerini yerine getir, sonra gel bu aziz milletin karşısına çık de ki "sana söz yapacağız". Belki o zaman sözüne intiba eden birileri çıkabilir...
Tüm bunlara rağmen yerel seçimlerde muhalefetin namus olarak nitelendirdiği ve söz veripte bir türlü yerine getirmediği vaatleri gibi, tekrar havada kalacak sözler vermesi, resmen düşündürücü bir durumdur. Özellikle maskeli dış mihraklar ve beraberindeki yerli işbirlikçilerin nasıl ki bütün çirkefliliklerini sergilediklerini ve kalleşçe oynadıkları oyunu çok iyi görmekteyiz.
Sanıyorlar ki oynadıkları oyunu onlardan başka kimse görmüyor. Oysa ki bu aziz millet onların nasıl bir fırıldak olduğunu ve ne şekil bir oyun sergilediklerini dahi net bir şekilde görebilmektedir. Bunlar, ancak deve kuşu gibi kafalarını kuma gömer ve kendilerini kamufle ettiklerini sanarlar. Halbuki kafaları ile beraber her taraflar apaçık ortadadır.
Hala kararsız olan ve fikir ayrılığına düşen kardeşlerim, siz onların üç beş süslü ve degomojili sözlerine bakmayın. Gerçek hayatta üç kelimeyi dahi bir araya getiremezler.
Bakın efendiler, bu millet ne ahmak ne de aveldir. Öyle üç beş degomojili cümlelere kanacak bir millet değildir. Hatta kendilerinin dahi inanmadığı ve sürekli verilen bu sözlere kanacak kadar beyhude de değildir. Çünkü bu millet, karnında dahi ne konuştuğunu anlayabilecek kadar hem ferasetli ve hemde izan sahibi bir millettir. Bu millet, sadece seyreder ve seyrederken de sizi sandığa nasıl gömeceğinün mizanterini çıkartır. Keza görmek istediğini de sandıkları patlatırcasına nasıl zirveye çıkaracağının kitabını yazar. Onun için hiç kimse kusura bakmasın, bu millet kimin hizmet erbabı, kimin de fırıldak ehli olduğunu çok iyi bilir. İşte tam da bu yüzden fırıldak olmaya gerek yoktur...
Bu millet, artık bu işlerin kimin tarafından süspanse edilip, kime kadar yetiştirildiğini dahi az çok tahmin ediyor. Çünkü dünya artık küçüldü beyler, insanların bu oyunlara karşı olan inancının tükendiğini de net görmekteyiz. İşte bunun içinde olsa biraz samimi olunsa idi o zaman belki denenebilirdi.
Hatta bütün pis işlerin yapılması için her türlü desteği sağlayan küreselci sermaye baronlarının buyruğuna girmeyen ülkelerin siyasi iktidarlarını nasıl alabora edildiğini dahi bile bilmekteler. Özellikle şu son günlerde yabancı misyonların buyruğuna girmeyen ve her altın tepsilerde sunulan tekliflerini elin tersi ile iten Sayın Erdoğan’ı nasıl alaşağı edeceklerini de bu millet biliyor. Çünkü, bugün Türkiye’nin en eski partisi olmasına rağmen her defasında bir çok kez başarısızlıklara imza atan bir muhalefet liderini nasıl süspanse ettiklerini de bu millet biliyor. Yoksa küresel sermaye baronları ne diye bu kadar böyle bol keseden versinler...
Bakınız, bu seçimin önem ve ehemmiyet derecesi o kadar yüksek ki hem dünya, hem de bizim için bir o kadar önemlidir. Yoksa ne diye bunca dış mihraklar bu seçimi provoke etmek için var gücü ile seferber olsunlar? Onun için yine diyorum ve hep de diyeceğim; “Bu Seçim, Normal Bir Seçim değildir. Bu Seçim Hak İle Batılın Seçimidir”.
Dün Ypg, Pyd ve PKK’nın sırtını sıvazlayanlar, bugün de başarısızlıktan başarısızlığa imza atan muhalefeti iktidara taşımak için ne diye oluk gibi para akıtsınlar?
Bu meseleye binaen, aklıma gelen şu değerli ata sözünü aktarmadan edemeyeceğim; “Bedava Peynir, Ancak Fare Kapanında Olur”... Ama ne kadarda doğru söylemiş değil mi? Sanki tam da bu günler için söylenmiş bir sözdür. Yoksa karşılıksız kim kime üç yüz milyar dolar verir. Hemde Avrupa verecekmiş, bir de Sayın Kılıçdaroğlu’na verecek öylemi? Bu kadar basiretsizliğe rağmen üstelik. Buna, duy da inanma denir...
Bakınız, biraz akıllı, biraz da ferasetlice olaylara bakacak olursak, o zaman herkes şu soruyu soracaktır mutlaka. 'Sen bu paraya karşılık ne vaat ettin de senin tabirinle bu kadar temiz parayı getirme sözünü aldın?'
Bakın sayın İnce’ye, onların içinden gelen biri olmasına rağmen bunları bangır bangır bağırarak soruyor. Hani fi tarihte merhum Ecevit'in İMF'den 10 milyon dolar almak için kırk dereden yüz su getirtmediler mi? Ne çabuk o günleri unutur olduk? Peki, şimdi ne oldu da bir anda 300 Milyar doları vermeye taahhütte bulundular? Ya da şu soruyu şöylemi sorsak, karşılığında neyin vaadi verildi de şer mihrakların ağa babaları böyle bonker davranmışlar...
Şimdi o meşhur orta masaya az acılı iki kelamlık bir sualim olacak. Sadece iktidarı kötü göstermek için, bu kadar katakulliye ne gerek var? Sonuçta bu vatan senin de vatanın. Bakın, yoksa bunca sebze meyveleri ve gıda ürünlerini çöplüklere, derelere ve kuytu yerlere ne diye vatandaşa döktürsünler. Çünkü bunları döktürmek için, bunları finanse edenler var. Sakın bunu iktidar yapıyor demeyin, adama bir güzel gülerler. Çünkü Ak Parti hükümeti, baltayı ayağına vuracak kadar basiretsiz değildir. Ama belli ki bunu süspanse eden mendeburlar var. Yoksa çiftçi efendi ne diye bindiği dalı kendi eli ile kesin ki? Öyle ya...
İla ahiri kelamımızın hulasasında yine bir dua ile makalemize son vereceğim. Yüce Allah, ülkemizi ve aziz milleti cümle şer mihrakların görünür ve görünmez bütün şeflerden muhafaza eylesin. Allah, cümlemizi Hak olan yoldan ayırmasın. Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle...
“SAYGILARIMLA WESSSELAM”