Güneydoğunun emektar ve cefakar köylüsünün emeğine bir karanlık daha çöktü. Son yıllar Güneydoğu bölgesinin Elektrik Enerji dağıtımını yapan Dedaş elektrik kurumu ile çiftçilik yapan vatandaş arasında husumete dönüşecek kadar gerginleşen olaylar bir türlü bitmek bilmiyor. Her sene olduğu gibi bu sene de milli servet niteliğindeki tarımsal ürünlerin sekteye uğramasına sebep olan elektrik kesintileri vatandaşı perişan hale getirmiştir. Özellikle tarımın ana membaası ve çiftçiliğin başkenti olan Şanlıurfada çiftçiler çile üstüne çile çekmekteler...
Bu kurumları yönetenler, çiftçinin sırtında öyle bir kambur ki, geçen sene o kadar yürüyüşler yapıldı, yol kesmelere kadar gidildi ve kimse çıkıpta adam akıllı orada ne oluyor bile demedi. Evet, memleketi yöneten devlet ricali ve siz mülki amirlerim, bu fetbazlığı yapanlara denilmezse eğer milletin akibeti pekte hayra alamet bir durum değildir. Zira bunların neye hizmet ettiğini ve neyin derdinde olduklarını pek bilmem ama bildiğim tek bir doğru var, o da böyle devam ederse ortam ciddi halde gerilecektir...
Bakın, sakın kimse beni yanlış algılamasın, benim orada ne bir karış toprağım ve ne de ekili bir dal çöpüm var. Tek bir gayem var, o da yıllardır bu sıkıntıyı yaşayan ve ezilerek ıstırap çeken çiftçilerimizin sesi olmak, yoksa burada ne herhangi bir kurumu yıpratmak gibi bir derdimiz var ne de o kurumları hedef haline getirmek gibi bir çabamız var. Buradaki asıl amacımız, yıllardır haksızlıklara maruz kalan vatandaşın mağduriyetini dile getirerek olan biten mağduriyetlerini yayın aracılığımızla devlet ricaline duyurmaktır...
Bakın, eğer Dedaş kurumunun çiftçiler üzerinde herhangi bir hak ve hukuku veya alacağı varsa, onun da yolunu gösterelim. Ne o, cebren alacak alma devrimi kaldı? Bu işin yolu mahkemenin yoludur. Ne yani, öyle herkes alacağını kafasına göre devlet zırhını arkasına alarak ali kesen baş kıran mı olacak? O zaman nerede kaldı adaletiniz, nerede kaldı devlet recalliğiniz? Bu mesele adilane bir şekilde vatandaşa hizmet verilmediği takdirde, hakkaniyet diye bir şey söz konusu olamaz. Orada askerin eline silah vereceksin sonra da millete karşı kışkırtacaksın. Neyin kafasını yaşıyorsun derler adama. Zira geçen sene de aynısı yine yapılmıştı ve hiç hoş manzaralar oluşmadı. Sonuçta biri vatandaş, bir diğeri ise onun karşısında duran o vatandaşın evladı olan Mehmetçikti. Ama böyle durumların zühurunda en çok terörün işine yaradığını biliyormuydunuz?
Bakınız, bu mesele hukuki yollar ile hal edilirse şayet, o zaman medeniyeti benimsemiş ve vatandaşa da benimsetmiş olursunuz. Aksi halde, memlekette ne hak kalır ne de hukuk. Sen kurumsal dahi olsan, yasanın herhangi bir boşluğunu fırsat bilip onu da askeri yığınakla ve cebren vatandaşı galeyana getirirsen, işte o zaman sen adil bir hükümdar olamazsın! Zira bu zülmü halka reva görenler araştırılsa, altında ya hükümet karşıtı bir zihniyet çıkacak ya da bir yezidlik damarın sirayeti söz konusu olacak. Yoksa ne diye bunca maraza ve kepazelik çıkartsınlar...
Çünkü bu kurum her sene tam hasatın suya ihtiyacı olduğu anda elektriği keserek milleti zorlayarak tam dokuz köyü cezalandırırcasına hem yaşam alanlarını hem de mahsulün tamamını telef edercesine topyekün elektriğini kestiler. Peki sorarım size bu yezidiliğin alası değil de nedir? Onlar Hazreti Hüseyin efendimize su vermedi, bunlar da vatandaşa elektriği vermiyor. Ondan sonra da köylü vatandaşın efendisidir diye nutuklar atarlar. Buna da merhum Erbakan hocanın dediği gibi “de gidin ordan kimi kandırıyorsunuz”...
Bu zulmü yapanlar, her kim olursa olsun, o yezidin ta kendisidir. Vatandaşın yaşam hakkı için zaruri ihtiyacı olan enerjiyi kesenler, yezidin ta kendisidir. Yani, bu da ne demek oluyor? Alacağın mı var, ver mahkemeye icra yolu ile hakkını al kimse sana hakkını niye alıyorsun mu diyecek? Vatandaşın sana borcu mu var, hasat zamanında gider usulüne göre alacağını tahsil eder gelirsin. İnsanlara zulüm mü, işte onu hiç edemezsin. Çünkü hukuk ve demokrasi dairesinde adil yaşıyoruz diyen de yine sizlersiniz...
Bakınız, bu hal iyi bir hal değildir. Sebep her olursa olsun yarın bu işin dozajı farklı boyutlara ulaştığında tek müsebbip Dedaş kurumudur. Çünkü burada insanların yaşam mücadelesi ellerinden alınmaktadır. Bu da insanları resmen isyana teşvik etmek demekdir. Onun için bu hal hiç iyi bir hal değildir. İla ahiri kelamımızın hulasasında, “Unutmamamız gerekir ki, yüce Allah, Kur’an-ı Azimü şanda, tam üç yüz küsüre yakın yerde zulüm hakkında bahsetmektedir.” O zaman bu zulüm niye? Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle...
“SAYGILARIMLA VESSELÂM"