Kasların dinç ve güzel bir görünümünün olması için her insanın spor ve egzersizlerin dışında mutlaka besin ve protein tüketimine ayrıca bu tüketimin dengesine de önem vermesi gerekmektedir. Normal protein tüketimi bir insanın vücut ağırlığının 1.5-2 katının gram cinsinden değeridir yani ortalama 80 kg bir insan günde 120 gr ile 160 gr arasında protein tüketmelidir. Eğer gün içinde aldığımız besinlerdeki protein miktarı bu ihtiyacımızı karşılayamıyor ise devreye protein tozu girer.
Ancak bu tüketim tamamen kontrollü yapılmalıdır. Gıdalardan alınamayan fakat vücut için gerekli olan kısım ölçü olmalıdır eğer fazlası tüketilirse karaciğer buna tepki verecektir lakin bu tepkinin sebebi kesinlikle protein tozunun içeriği değil insan doğasının gereğidir çünkü protein tozu yerine fazladan tüketilen gıdalara da karaciğer ve organlar tepki verebilmektedir. Gün içerisindeki gıda tüketiminiz belirliyse kalan protein miktarını belirli zaman aralıklarında alabilirsiniz. İnsan vücudu uyku sırasında büyüme hormonu salgılar ve bu hormon vücuttaki bütün besinleri tükettiği ispatlanmıştır. Bunun için uyumadan önce ve uyandıktan hemen sonra aç karna alınan protein takviyesi vücut direncimizi korumamıza, dışarıdan besin almadığımız zaman dönemi içerisinde vücudun tam bir bazal metabolizma haline bürünüp, iyi bir şekilde dinlenmesine büyük katkı sağlamaktadır. Ayrıca antrenman sonrasında protein tozu hemen kullanılmalıdır çünkü kasların en çok gelişim gösterdiği zaman dilimi antrenman sonrasıdır. Bu sırada yapılan takviye kas gelişiminize büyük bir katkı sağlayacaktır. Peynir suyundan ve soya fasulyesinden elde edilen protein tozları aslında vücut tarafından pek kullanılamamaktadır. Kas sisteminizin büyük fayda sağlamadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü peyniraltı suyu tozları (pst) Peynir üretiminden sonra atıl olan suyun yüksek ısılarda buharlaştırılması ile elde edilir ve içerisinde sadece % 6-7 civarında protein vardır. Bu proteinin yapısı bozulduğundan vücut tarafından kullanılamaz ve yağ olarak depolanmasına neden olur. Aynı zamanda bütün protein tozlarında soya izolat bulunur. % 90 saf proteindir. Fakat yine işleme teknolojisi yüzünden yani yüksek ısıl işlemden geçmesinden dolayı protein yapıları yani aminoasitler bozulduğundan vücudun kullanabileceği formatta değildirler. Birde soyanın içeriğinde bulunan fitoöstrojenlerin aşırı kullanımı da metabolizma üzerinde olumsuz etkiler göstermektedir. Şöyle ki; Fitoöstrojenlerin ve kaynaklarının alımı ile ilgili kaygıların olduğu bazı noktalar da vardır. Bunların başında bu bileşiklerin kısırlığa neden olabileceği ve göğüs kanserini uyarabileceği düşünceleri gelir. Ayrıca izoflavonların aşırı miktarlarda alımına neden olabilecek olan soya bazlı yeni doğan mamalarının kullanımı da kaygı duyulan durumlardan biridir. Bazı yayınlarda da izoflavonların tiroid hormonlarının üretiminde anahtar rol oynayan tiroid peroksidaz (TPO) enzimini inhibe ettiğidir. Bu durumda endokrin sistemini bozulmasına neden olur.
Aynı zamanda spermlerin daha kalitesiz olması, aşırı soya ve pst kaynaklı protein tozu kullanılmasından kaynaklandığını belirten araştırmalar da yapılmıştır. Araştırmalar kaliteli protein tozunun düzenli kullanılmasında herhangi bir problemin olmadığını ve doktor kontrolünde alınması gerektiğini gösteriyor. Konsantre olarak hazırlanmış protein tozları %90 gibi yüksek oranda protein içermesine karşın, bu protein tozlarının yağ, kolesterol, omega-3,aminoasit, Q enzim, B grubu vitaminler, madensel tuzlar, doğal testosteron hormonu ( Bunun yerine östrojen hormonu var) magnezyum, demir, selenyum, çinko, folat, Gml, oranları oldukça düşüktür. Hâlbuki Sağlıklı kas gelişimi için vücudun bütün bu maddelere ihtiyacı vardır. Özellikle erkeklerde düşük seviyede olması gereken fitoöstrojenler soya proteinlerinde oldukça fazla miktarda bulunur. Hâlbuki erkeklerde testosteron hormonunun üst seviyede olması gerekir. Bu anlamda kullanılan bütün protein tozlarına sağlıklıdır diyemeyiz. Protein tozları vücutta direkt olarak depo edilemez. Ancak alınan proteinlerin fazlası yağa dönüşerek, depo edilir. Vücuttaki artan yağ da sporcunun performansını düşürerek, kilo alımına sebep olur. Proteinlerin parçalanması sonucu oluşan ürik asit gibi artık maddelerin atımı böbrekler tarafından gerçekleştirildiğinden, fazla protein alımı, sporcularda su kaybına yol açar. Fazla protein alımı, kalsiyum atılımını hızlandırır. Bu da spor sakatlanmalarına yol açar. proteinler, amino asit olarak adlandırılmakla beraber karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomlarından meydana gelen moleküllerin, inci taneleri gibi yan yana dizilmelerinden oluştuğunu ifade edebiliriz. Doğada 300’den fazla amino asit türüne rastlanmakla birlikte; memelilerde bu amino asitlerden sadece 20 tane bulunuyor ve içlerinden 8 tanesine elzem amino asit deniliyor. Kesinlikle vücut tarafından üretilemeyen elzem amino asitlerin mutlaka organizmaya kazandırılması gerekiyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar, organizmanın amino asitleri yakıt olarak kullandığını gösteriyor. Özellikle dayanıklılık egzersizlerinde, elzem amino asitlerden löysin, izolöysin ve valin amino asitleri, enerji oluşumuna %5 ilâ12 oranında katkı sağlıyor. Bu katkı da vücuttaki glikojen depolarının boşalması ile artıyor. Yani vücuda yeteri kadar enerji sağlanamadığında; metabolizma, kendine enerji sağlayacak kaynak olarak proteinleri seçip, kullanıyor. Bazı amino asitler ise doku yıkımı esnasında, serbest hale geçerek; vücutta tekrar kullanılabilir hale geliyor. Dolayısıyla insan vücudu, amino asitleri ve proteinleri kullanırken, oldukça ekonomik bir şekilde hareket etmek zorunda kalıyor. Burada kilit nokta, vücuttaki proteinin yapım ve yıkım oranını dengede tutabilmektir. Diyetle alınan proteinler, sindirim sırasında amino asitlere parçalanıp emilerek, vücutta bir havuzda depolanırlar. Ancak proteinin vücutta depolanma oranı, karbonhidrat ve yağlardan çok daha düşük seviyededir. Alınan enerji ve proteinler ihtiyaçtan fazla ise amino asitler karaciğerde yağ ve karbonhidrat yapımında kullanılarak, depo edilir. Yani kas yapmanız için her gün 10 çorba kaşığı protein almanıza gerek yok. Ancak günlük diyetle alınan proteinin yetersiz gelmesi halinde; vücut bu ihtiyacını, öz kaynaklarından telafi etmeye başlar. Bu da demek oluyor ki kaslardaki proteinler parçalanmaya başlar. Bu da gelişmenin aksine, zayıflamanıza yol açar.
Burada dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli nokta ise enerji alımı… “Vücutta depolanan proteinler, acil durumlarda enerjiye çevrilebiliyor. Eğer aldığınız toplam enerji miktarı, ihtiyacınızın altında ise büyük bir hevesle aldığınız proteinler, kaslarınıza gitmek yerine enerjiye dönüşür ve sonuçta amino asit dengeniz bozulur.” Bu kötü senaryodan kaçınmak için günlük beslenme programınızda protein, karbonhidrat ve yağlar arasında bir denge kurmanız şart. Şöyle düşünün, aldığınız toplam enerji miktarı, ihtiyacınızın üzerinde ise yetersiz oranda proteini almış olsanız dahi, enerji ihtiyacı için protein yıkımı azalacağından amino asit dengesini sağlayabilirsiniz.
Gün içerisinde yeterince protein alınamadığı durumlarda, hazır protein tozlarına başvurabilirsiniz. Örneğin ağırlık kaldıran 70 kilogramlık bir erkek sporcuyu ele alalım... Basit bir hesap ile bu kişinin günlük protein gereksiniminin ortalama olarak, 70 x 2,5 = 175 gram civarında olduğunu bulabiliriz. Bu da neredeyse günde 1 kilograma yakın ete eşittir. Gün içerisinde bu kadar et tüketiminin başka sağlık sorunlarına yol açacağını düşünürsek, protein tozlarından yardım almak, akılıca bir karar olacaktır. Tabii protein dozunu kaçırmadan… hazır protein tozu olarak veya başka şekillerde alacağınız protein miktarının, 55 ilâ 75 gram arasında olması gerekir. Dışarıdan aldığımız proteinleri hayvansal ve bitkisel kaynaklı yiyeceklerden elde ederiz. Bu besinlerdeki proteinlerin kalite, çeşit ve miktarları birbirlerinden farklıdır. Sindirilebilirlik açısından en uygun olan protein türleri; 90’ı sindirilebilir. Protein yapıları bozulmamış olan proteinler tercih edilmeli. Aminoasit yapıları bozulmuş protein tozları vücut tarafından sindirilemezler.