D-8 ile ortak güç oluşturabilmek
Son yıllarda Türkiye’nin Batı’ya olan bağlılık anlayışıyla, D-8 politikalarını rölantiye alma isteği dış politika ekseninde Ortadoğu’da yaşanan belirsizliklerde kilit aktör olarak kalıcı barışa katkı girişimlerini akamete uğratan en büyük neden olmuştur. İşte bu noktadan hareketle, son dönemlerde bölgede yaşanan yakıcı krizlerde Türkiye’nin barışçıl çabalar konusunda daha özgül bir ağırlık koyma iradesine sınırlandırma getirmiştir.
Son Alman seçimleri öncesinde Türkiye ile Batılı müttefikleri arasında baş gösteren değerler kümesi bağlamında ortaya çıkan büyük uçurumlar, AB üyeliği yolunda daha da sorgulanır hâle gelirken, söz konusu doku uyuşmazlığı ortaya çıkan görüş ayrılıklarıyla gün geçtikçe daha da belirgin bir hâl almaya yüz tutmaktadır.
Son dönemlerde Batı ile yaşanan keskin politik kargaşalar nedeniyle Rusya ve Çinbaşta olmak üzere farklı ülkelerle kurmaya çalışılan stratejik ilişkiler, Türkiye’nin nerede duracağına dair denge politikasını daha güçlü bir zeminde belirlemesini gerekli kılacak bir düzleme getirmiştir.
Özellikle Kuzey Irak’ta yaşanan son gelişmelerden sonra, Türkiye’nin İran ile yakınlaşma politikası, hiç kuşkusuz mezhep üzerinden iki ülkeyi karşı karşıya getirmeye çalışan kolonyal güçlerin büyük ölçüde tedirgin olmalarına neden olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ’ın İran ziyaretine arka plandan bakıldığında, bu ziyaretin Türkiye’nin hâlihazırda ABD ve İsrail ile olan ve AK Parti iktidarı döneminde adeta tavan yapan stratejik ilişkilerini nasıl etkileyebileceği doğrusu merak konusudur.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, özellikle İsrail ile tarihin en büyük yakınlaşma politikaları içerisine girdiği bir dönemde, İsrail ile İran arasında yaşanan olumsuz politikalar ve İsrail’in Kuzey Irak politikalarının Türkiye yansımalarını da göz ardı etmemek gerekir düşüncesindeyiz.
Sayın Erdoğan’ın, Türkiye’nin temel endişe ve zorluklarını dikkate almadan İsrail ile kapsamlı bir iş birliğine gitmesinin Türkiye’ye hiçbir yararı olmayacağı son gelişmelerle bir kez daha ortaya çıkmıştır. İsrail, Türkiye’nin hassasiyetlerine rağmen, geleneksel politikalarından hiçbir ödün vermeden hedeflerine doğru yol alması ders niteliğinde bir gelişme olsa gerek.
Türkiye ve İran arasında yaşanan yakınlaşma politikası hiç şüphesiz başta ABD ve İsrail’i büyük ölçüde tedirginliğe sevk etmektedir. Bu nedenle, ABD’nin bölgede uğradığı imaj kaybını telafi edebilmek ve İran’ı Kuzey Irak politikasında yeniden yalnızlaştırmak üzere, Türkiye’nin isteği doğrultusunda Kuzey Suriye ’de kısmen de olsa bazı politikalarında palyatif değişikliğe gitmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu yolla, Türkiye ile İran arasında yeniden filizlenmeye başlayan ilişkilerin inkıtaa uğraması için İsrail ve ABD’nin Türkiye üzerinde yeni politik hamle başlatmaları söz konusu olabilir.
Türkiye, bölge ülkeleriyle yeniden bağlarını güçlendirmek ve küresel aktörlere pirim vermemek için İran ile olan yakınlaşma politikalarını diğer bölge ülkelerine teşmil etmesi ve şimdiye kadar aşılamayan bölgesel sorunlarının çözümü konusunda daha büyük çaba ve özveri içerisinde olması bölge barışı adına yeni bir ivme kazandıracaktır.
Bu birliktelik aynı zamanda D-8 projesinin de daha güçlü bir şekilde yeniden ele alınmasına da büyük fırsat verecektir.