Venezüella'yı, Rafael Ramon Inchauspe'nin renkli yaşamını okuyunca tanımıştım. Yıllar sonra Venezüella Bolivar Cumhuriyeti Büyükelçisi Prof.Dr. Kaldone G. Nweihed'in kaleme aldığı ve tarafıma 2005 yılında imzasıyla hediye ettiği bazı spesifik kitapları okuyunca bu ülkeye ilgim daha da arttı. Gerçekten de Simon Bolivar'ın çocukları fikri savaşçı ve mücadeleci kimlikleriyle ön plana çıkmaktadırlar.
Geçen yıl katıldığımız bir uluslararası toplantıda, Venezüella Bolivar Cumhuriyeti’ni temsilen konuşma yapan bir hanımefendi, Siyonizm’den dem vurarak Filistinlilere yapılan zulümleri en yüksek perdeden seslendirirken, orada toplantıyı izleyen Ortadoğu ülkeleri adına toplantıya iştirak eden katılımcıların durumları ise içler acısı idi.
ABD Başkanı, Donald Trump’ın, yasal hiçbir yetkisi olmadığı halde Venezüella’da vigilantism(kural tanımaz ) anlayış ile iç kargaşa yaratmaya çalışması gerçekten kolonyal yaklaşımın yeniden tezahüründen başka bir şey değildir.
Ortadoğu’nun enerji kaynakları adına milyonlarca insanın yaşamına son veren emperyalist güç odakları, Venezüella’nın zengin enerji kaynaklarını kendi uhdelerine alabilmek amacıyla yeniden harekete geçmiş olmaları ve Venezüella toplumunun duygularını inciten(opprobrium) söylemlerle öne çıkmaları, kolonyalizim tehlikesinin yeniden ulaştığı düzeyi göstermesi bakımından üzerinde önemle durulması gereken tehlikeli bir süreci de beraberinde getirmiştir.
Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın yıllarca dile getirdiği emperyalizm tehlikesi şu anda Venezüella’nın içlerine kadar sirayet etmiş vaziyettedir. Eğer ki Venezüella’dan ders çıkarmayacak olursak, benzer durumla karşılaşmamak pek mümkün gözükmemektedir.
ABD’nin, çıkara yönelik ve sömürü amaçlı dış politikasını çok iyi anlamak gerekir düşüncesindeyiz. ABD için müttefiklik stratejik olmayıp, kendi çıkarları var olduğu müddetçe geçerli olmaktadır.
Bu nedenle, sürekli olarak ”toprak ayağımızın altından kayıyor” diyen Erbakan Hoca’nın anlam dolu ifadelerine artık kulak verme zamanı gelmedi mi?