Bireysellik; Birey olma, bir bireyin kendine özgü oluşu, bir insanı başkalarından ayıran, ona kişilik veren şey olarak tarif ediliyor. İnsanın kendine değer vererek, kendini sıradan bir insan olmaktan kurtarması, kendini önemsemesi olarak da ifade ediliyor.
Bireysellik bize batıdan gelmiş bir kavram. Batıda bireyselleşme kilisenin katı baskısına bir tepki olarak ortaya çıktı. Bireye egosunu tatminde sonsuz özgürlük tanıdı. Kendi için yaşayan bencil insanların çıkmasını sağladı.
Bencillik diğer bir ifade ile egoizm, insanın ben sevgisi ile öncelikle kendini düşünerek hareket etmesidir. Öncelikle kendini düşünme daha sonra sadece kendini düşünmeye kadar gidebilir.
Ben duygusu insanoğlunun yapısında vardır. “İnsanoğlu gerçekten çok bencil yaratılmıştır”( Meraic-19) der Kur’an.
Bencillik, ben merkezli bir hayat tasavvurudur. Hayatın merkezine kendini koyan insan; “Ben tok olduktan sonra bütün insanlar açlıktan ölse bana ne!” anlayışı ile yaşamaya başlar. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın!” ifadesi benciliği açık bir şekilde anlatan en yaygın deyimdir.
Evet insan bencil yaratılmıştır. Ama Allah, insanın fıtratına bencilliği yerleştirdiği gibi, fedakarlığı da yerleştirmiştir. Ve insana bencil olmamasını, kendi aleyhine bile olsa adaletten ayrılmamasını emretmiştir. Fedakar insanlar bencil davranmaz, iyilik güzellik adına haklarından feragat ederler.
Allah insana bencilliği değil fedakarlığı emretmekte, bireyselliği değil toplusal olmayı ümmetin maslahatını gözetmeyi emretmektedir.
Onun için Kuran’da dualar çoğunlukla biz içeriklidir. “Ya rabbi bizi doğru yola ilet, bizi ateşin azabından koru, biz yalınızca sana ibadet eder, senden yardım dileriz” gibi Kuran’i dualar insandaki ben duygusunu terbiye eder, insanı toplumsal düşünmeye yönlendirir.
İman esasen insandaki benlik duygusunu bize dönüştürmektir. Nefsiniz için istediğinizi Müslüman kardeşiniz içinde istemedikçe ve birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız der Allah resulü.
İnsandaki benlik duygusu insanı kendini Allah’a şirk koşmaya kadar götürebilir. Benlik duygusuna esir olan Şeytan Allah’a isyan etmiş ve Adem’e secde etmemiştir. Benlik duygusuna esir olan Firavun “ben sizin en yüce rabbinizim” diye bilmiştir.
İslam benlik duygusunu terbiye etmeye çalışmış ve ben duygusuna esir olmayan nefsini terbiye eden, birçok güzel insan yetiştirmiştir. Müslüman olduğu halde benlik duygusuna esir olanlar, İslam tarihi boyunca birçok problemin kaynağı olmuştur.
Ne yazık ki son dönemlerde Müslümanlar da bireysellik ve bencillik daha da artış göstermektedir. İnsanların vefasızlığı ve bencilliği ile karşılaştıkça, bencil olmayan insanlarda kınadıkları bu davranışa yönelmektedirler.
Sosyal medya paylaşımlarında sıkça karşılaşıyoruz. Bencilliklerden şikayet edenlerin, bundan sonra sadece kendime değer vereceğim paylaşımlarını.
Allah resulü güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Kınadığımız bir davranışı bu kadar kolay sahiplenmek Müslüman’ca bir davranış olmaz.
Bu kadar kolay sahipleniyoruz çünkü bencil olmaya çok meyyaliz. Zaten bencilliğimizi ilan etmeden de bencilce davranışlar içerisindeyiz.
Hepimiz her şeyin en iyisini ben bilirim, her şeyin en iyisini ben yaparım, her şeyin en iyisini ben düşünürüm havasındayız.
Hayatın merkezine kendimizi koyuyor siyasi analizlerimizi, tartışılmaz doğrular gibi dayatıp, farklı tahlilde bulunan Müslümanlara hakaret edebiliyoruz.
Arkadaşlarımızla, yakınlarımızla ilişkilerimizde öylesine bencilce davranıyoruz ki, kendi nefsimizle ilgili olunca çok basit şeyleri çok önemserken, bir başkası ile, hatta yakınımızla, hatta arkadaşımızla ilgili hayati bir konuyu, önemsiz görebiliyoruz. İstiyoruz ki herkes bizimle ilgilensin ama biz kimse ile ilgilenmeyelim. Hayat bizim etrafımızda dönsün istiyoruz. Kendi yaptığımız şeyleri çok önemserken, insanlarında önemsemesini isterken, biz başkaların yaptıklarını gereğince taktir etmiyor önemsemiyoruz.
Bu kadar benciliz ama bencil olduğumuzun da farkında değiliz. Gizli bir kibir yaşıyoruz sanki. Allah resulü "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir” buyurmuş oysa. Rabbimiz “Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.” (Nisa-36) diyor. Peki bu kadar bencil olup ta kibirli olmamak mümkün mü?
Kibir; insanın kendini başkalarından büyük görerek, kendini beğenmesidir. Tevazu ise alçakgönüllü olmak, nefsinde bir üstünlük görmemektir. Tevazu insanı kibirden korur. Tevazu insanı küçültmez hatta büyütür. Kibirli insanlar bile, kibirli insanları değil mütevazi insanları severler. Mütevazilik rol yaparak olmaz. İnsanın mütevazi olabilmesi için gerçekten tevazu sahibi olması gerekir.
İnsanların vefasızlığı bizim bencilliğimizin mazereti olmaz. Vefasızlıklara karşı bile vefa göstermek, İslam ahlakının gereği bir davranış olur. Çünkü biz kötülüklere iyilikle karşılık veren bir kültürün mensuplarıyız.
Biri sana kötülük yapsa sen ona ne yaparsın? Sorusuna İmam Ali her seferinde iyilikle karşılık veririm cevabını vermiştir. Ömrü boyunca da kendine kötülük yapanlara hep iyilik yapmıştır.
Ben bencillik konusunda hepimizin kendi nefsimizi sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Burada nefsimize sormamız gerekiyor. Kendi düşüncelerimizi, kendi siyasi analizlerimizi, kendi dertlerimizi, sorunlarımızı önemsediğimiz kadar, arkadaşlarımızın, dostlarımızın, kardeşlerimizin düşüncelerini, dertlerini, sorunlarını önemseyebiliyor muyuz? Ya da ne kadar önemsiyoruz? Bu sorulara kendi iç dünyamızda samimi cevaplar vermemiz gerekiyor.
Düşünce boyutunda öncelikle, kendi düşüncelerimizin mutlak doğruluğu, karşı düşüncelerin mutlak yanlışlığı anlayışından kurtulmamız gerekiyor. Kendi yanılma payımızı hiçbir zaman unutmayalım ki, böylece faklı düşünen ve farklı mezhep ve cemaatte olan Müslümanlara karşı daha anlayışla daha kardeşçe yaklaşa bilelim. Tartışmalarda kırıcı olmaktan kurtulalım. Siyasi analizlerimizi mutlak doğrular gibi sunmayalım. Suriye meselesinde Müslümanların birbirlerine karşı nasıl kırıcı oldukları hatırlatmak istiyorum. İslam dünyası hiç olmadığı kadar ayrışmaya gidiyor, ayrıştırıcı değil birleştirici söz ve eylemlere ihtiyacımız var.
Davranış boyutunda, insani ilişkilerimizde benmerkezcilikten kurtulalım. İslam’ın ve toplumun maslahatını şahsi menfaatimizin üzerinde tutalım. Eşimize, dostumuza, arkadaşımıza, arkadaşlığımıza, değer verelim. Menfaate dayalı bir ilişki değil dostluğa kardeşliğe dayalı bir ilişki geliştirelim. İnsanlar vefasız diye bizde vefasızlık yapmayalım. Bize kötülük yapanlara bile iyilik yapabilecek erdemli bir tavır geliştirebilirsek, insanların hatalarını yanlışlarını hoş görecek, bağışlayacak bir gönül genişliği yakalayabilirsek, bencillikten ve bencil olmaktan kurtulabiliriz diye düşünüyorum.
İslam ahlakı bize bu terbiyeyi veriyor.