“11. Ocak 2006’da vefat eden rahmetli babamın anısına”
Doğum günü ve ölüm günü dünya hayatının başlangıç ve bitiş noktaları. Doğum günleri sevinç ölüm günleri üzüntü nedenidir genelde.
Hayata bakışları dünya ile sınırlı olanlar için, doğum başlangıç, ölümde bitiştir. Ancak ölüm ötesine, ahirete inananlar için ölüm bir son olmadığı gibi doğumda bir başlangıç değildir. Doğum öncesinde anne karnında bir süreç, ondan öncesinde ruhlar aleminde başlayan bir süreç vardır. İnsanın hayat yolculuğu ruhlar aleminde başlamış, ölüm sonrasında ahiret hayatı ile devam etmektedir.
Esasen dünya hayatı ahiret inancı ile anlam kazanmaktadır. Ahiret inancı olmadığı zaman dünya hayatını anlamlandırmak çok mümkün değildir. En azından benim için öyle, ahireti yok kabul ettiğimde dünya hayatını anlamlandıramıyorum.
Doğum ve ölüm günleri sosyal medya ile daha çok anılır ve hatırlanır oldu. Bu günler insanların birbirlerine dua vesilesi haline de geldi.
Özel günler, hatırlamak ve hatırlanmak için bir vesile. Kuran’da bazı günlere (kadir gecesi gibi) özel anlam yüklemiştir. Vahyin özel anlam yüklediği gün ve geceleri yeniden iman etmek, yeni başlangıçlar yapmak için, dahası En’am 136’yı yaşamak için değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. (Ey İman edenler İman edin….. )
Tarihte yaşanan önemli günlerde, geçmişi unutmama, tarihten ders çıkarma açısından önem arz ediyor. Hira’da ilk vahyin gelişi, Hicret, Mekke’nin Fethi, Kebela hadisesi, İslam Devrimi, Kudüs’ün işgali bu önemli günlerden sadece birkaçı.
Benim kanaatime göre, Peygamberimizin doğumu ve vefatı kesinlikle anılması gereken günlerden. Mevlid kandili bu açıdan önemli. Elbette bu günleri vahyin anlamına uygun anmak ve anlamlandırmak gerekiyor.
Kendi doğum günlerini, eşlerinin ve çocuklarının doğum günlerini hiç unutmayanların Peygamberimizin doğum gününün anılmasına karşı çıkmalarını ise hiç anlamamışımdır. Peygamberimizin doğum günlerini mevlid kandillerinde, mevlid okutarak anmış olmayız. Peygamberimizi doğru tanıma ve tanıtma, örnek alma ve örnek gösterme çalışmaları yaparak o yüce Peygamberin doğum ve vefat günlerini anmalıyız diye düşünüyorum.
Bizim çocukluğumuzda doğum günleri çok anılmazdı, doğum günleri anmak ve anlamak gibi bir geleneğimiz yoktu.
Baba olup çocuklarımız, arkadaşlarında doğum günü kutlamaları görmeye başlayınca, doğum günü kutlaması bizim hayatımıza girmeye başladı.
İlk doğum günü kutlamasını büyük kızım yedi yaşında iken yapmıştık. Kardeşim Beyazıt yeğenleri için Radikal İslamcılığımıza uygun bir doğum günü tasarlamıştı. Evi “La İlahe İllallah” posterleri ile süslemiş kızımın alnına da “La İlahe İllallah” yazılı bir alın bandı bağlamıştı. Ve yanlış hatırlamıyorsam kızıma o gün “şehit tahtında” ezgisini söyletmiştik. O günden sonra doğum günü kutlamalarını bir şekilde hayatımıza girdi.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte, Facebook arkadaşlarımızın doğum günlerini hatırlatıyor bizlere. Bizde arkadaşlarımızın doğum günlerini tebrik ederek hayır dualar ediyoruz. Aynı şekilde dostlarımızda bizi hatırlayıp hayır dualar ediyorlar. Herhangi bir vesile ile dostlar için hatırlanmakta, hatırlamakta güzel bence.
Ölüm hayatın en büyük gerçeği, ancak çoğu zaman ölümü unutuyoruz. Ancak bir yakınımız vefat ettiğinde ölümü hatırlıyoruz. Ve ölüm bizi, vefat eden akrabamızın, dostumuzun yakınlığı ölçüsünde etkiliyor.
Ölüm en çok sevgili annemin ve babamın vefatında etkiledi beni.
Sevgili babam rahmetli ben Hac’da iken 11 Ocak 2006 yılında vefat etmişti. O günden sonra uzun yıllar her Cuma kabrini ziyaret edip dua ettim babama. Vefat yıldönümlerinde Kuran okuyup dualar ettim.
Benim babam mert adamdı. Kendi eğitim seviyesine göre bildiği kadar dinini yaşar namazını nerede ise beş vakit camide kılardı. Milli Görüşçü idi Rahmetli Erbakan’ı çok severdi. İslam’ın dostlarını sever düşmanlarını sevmezdi. Borcuna sadıktı. Borcunu vaktinde öderdi. Alacağını da istemekten çekinmezdi. Sözünü dobra dobra söylerdi.
Her insan gibi elbette onunda bazı hataları vardı. Rabbim günahlarını af etsin ve rahmeti ile kuşatsın babamı. Mekanını cennet eyleyip ona ilahi ikramlarda bulunsun inşallah.
Bu yıl vefat yıldönümünü unuttum babamın. Bundan dolayı suçluluk duydum.
11 Ocak babamın vefat günü, 12 Ocak küçük kızımın doğum günü idi. Her yıl 11 Ocak’ta babamı anar onun için Kuran okur dualar ederdim. 12 Ocak’ta kızımı arar tebrik edip hayırlı bir ömür dileğinde bulunur onun içinde dualar ederdim. Bu yıl ilginç bir şekilde ikisini de unutmuştum.
Sonra kazasını yaptım ama, unuttuğum için suçluluk duydum ve üzüldüm. Bu unutkanlığın verdiği üzüntü, belki de böyle bir yazı yazmaya itti beni. Doğum ve vefat gibi sevinç ve üzüntü günlerimizi de unutmayalım bence.
Özel günleri anarken, anlamlı anlamsız, sürekli özel günler üreterek, insanlarda tüketim duygusunu tahrik edip, bu özel günleri bir sömürüye dönüştüren, kapitalizmin oyunlarını da unutmayalım tabi ki. Ancak doğum günü ve vefat günlerini kapitalizmin tüketim kültürüne alet etmeden bir dua vesilesi olarak anmak ve hatırlamakta mümkündür diye düşünüyorum.