Doktorun elindeki neşter belki bir hayatın kurtarılmasına vesile olurken, katilin elindeki neşter bir insanın maktül olmasına sebep olur. Sosyal medyanın da böylesi bir benzetme ile tarif edilmesi yeridir desek abartmış olmayız herhâlde! Öyle ki, gelişen ileri boyuttaki teknoloji ile sosyal medya mükemmel bir iletişim aracıdır. Sosyal medyanın bu yönünü kimse inkâr edemez. Eskiden gazete, radyo, telgraf, telefon ve televizyon kitle iletişim aracıydı. İnternetin devreye girmesiyle birlikte alt kollardaki facebook, twitter, wahtsaap, istagram vs, bireysel iletişim vasıtaları olarak devreye girmiş oldu.
Günümüzdeki iletişim ve irtibat imkânları teritoryal alanın çok daha ileri boyutlarda genişlemesi anlamına gelmektedir. İletişim aynı zamanda bilgi aktarımı, bilgi alışverişi anlamına da gelmektedir. Evrensel insan hak ve özgürlüklerinden biri de "doğru bilgi edinme" hakkıdır. Bu kurala sosyal medya kullanımında da uymak ahlâki bir gerekliliktir. Ancak istatistiklere göre insanlar en çok sosyal medya üzerinden yalana baş vurdukları anlaşılmaktadır. Özellikle gençler ve hatta yaşını başını almış insanlar partner veya sevgili bulma bahanesiyle olmadık yalanlara tevessül edebilmektedirler.
Böylesi durumlarda ise olan genç kızlara olmaktadır. Çeşitli yalanlarla aklı çelinen genç kız çarçabuk tufaya düşmekte ve aldanabilmektedir. Çok açık bir şekilde ifade edecek olursak, bu gibi durumlarda iş işten geçtikten sonra kız kızlığını da, namusunu da yitirmiş olmaktadır. Sonra ver gelsin yıkımlar ve intihar olayları. Hülasa nice genç kızlar sosyal medya vasıtasıyla maktül durumuna düşebilmektedir. Demek ki, sosyal medya hangi amaca matuf olarak kullanılırsa o minval üzere sonuç vermektedir. Sosyal mdyadan müptezellik ve müstehçenlik pompalanırsa, hiç kuşkusuz tesir altında kalanlar soysuzlaşmaya doğru yol alırlar.
Nitekim günümüzde buna ilişkin şikayetler oldukça revaçta. Çünkü gençlerimize yönelik nefsani dürtüler daha ağır basmaktadır. Öncelikle işe, zahiren masumane bir davranış olarak görülen fotoğraf paylaşımlarıyla başlanmaktadır. Önceleri facebook'ta bu iş oldukça yaygınmış. Nicedir ise instagram üzerinden bireysel fotoğrafların paylaşımı ve arkadaşlık ağları yaygınlaşmış. Sözüm ona tesettürlü ve hassasiyet sahibi genç kızlarımız da bu vargelin, bu furyanın ve bu girdabın içerisine çekilmiş vaziyette. Oysa bilinmemektedir ki o masumane niyetle paylaşılan fotoğraflar başka amaçlarla da kopyalanıp montajlanarak kullanılmakta ve bir şantaja dönüştürülebilmektedir.
Bakınız, fotoğraf paylaşımı konusunda belki uç noktalardan ve klişe örnek veriyoruz ancak hemen şunu da belirtmiş olalım ki, Müslüman bir genç kız başının derde girmemesi için her türlü olumsuzluğu göz önünde bulundurmak zorundadır. Kendine şöyle bir soru sormalıdır: "Ben ileride anne olduğumda kızımın bu tür fotoğrafları paylaşmasına gönlüm razı olur mu?" Bir de en önemlisi, "Bu paylaşımlarımdan Rabbim razı mıdır? Bunu yapmakla Allah'ı gücendirmiş olmuyor muyum?" diye kendine sormalıdır. Bu tür paylaşımlar aslında hiç de etik değildir ve sizin mahrem alanınızdır. Ve bu davranış bir Müslüman kızın vakar ve takvasına halel getirmesinden başka bir şey değildir. Siz evinizde çok özel olarak albümlerde muhafaza ettiğiniz fotoğraflarınızı evinizin kapısına çıkıp ne idüğü belli olmayan, tanımadığınız insanlara gòsterir misiniz? Verdiğimiz örnek size absürt gelebilir ancak işin gerçeği bu.
Bakınız modern hayat sosyal medya vasıtasıyla böylesine çarpaşık ve böylesine pespaye bir hayatı dayatıyor ve ne yazık ki, mütedeyyin olarak bildiğimiz nice insanlarımız bu rüküş duruma düşebiliyor. Bu aygıtlar icad edilmeden önce bir tesettürlü bayan komidininde sakladığı albümünü eline alıp sokaktan gelip geçen insanlara (ki bunlar sizin komşularınız veya bir vesile ile tanıdığınız insanlar da olabilir) fotoğraflarınızı gösterip altına çarpı işaretli "beğeni" attırmaya kalksanız sizi deli diye tımarhaneye tıkmaya kalkarlar. Ne yazık ki, insanlarımızda artık algı ve hassasiyetler değişmeye başlamış. Lütfen bu yazılanlara burun kırın etmeden kendimize gelelim. Eskiden yaşlılar hariç evin salonuna bile genç bayanlar fotoğraf asmazmış gelen misafirlere teşhir olmasın diye. Hatta bugün bile hassasiyet sahibi insanlar gelin - damat fotoğraflarını yatak odalarına asmaktadırlar. Bilmem anlatabildik mi? Yüce dinimizin ahlâk ve etik değerler adına ortaya koyduğu kurallardan biri de mahremiyet ve haremlik - selâmlık ölçüleridir. İşte sosyal medyadaki yersiz fotoğraf paylaşımlarıyla bu kurallar ihlâl edilmektedir.
Bakınız, bugün az da olsa edep ve ahlâk adına hâlâ takva ehli insanlarımızın uygulayıp hassas davrandığı bir tutum vardır, o da şudur: Bu takva ehli insanımızın karşı cinsten bir yabancıyla, bir şekilde muhatap olup konuşma durumunda kalınca gözünün içerisine değil, yere veya yan tarafa bakarak konuşur. Ama bu tutum Batı standartlarına göre muhatabı kaale almamak ve ayıp olarak algılanmaktadır. Ancak ne yazık ki, bir çok hususta Batı taklit edilir okduğu için bu konuda da haremlik - selâmlık ve mahremiyet sınırları aşılabilmektedir. Kısacası günümüzde nice mütedeyyin diye bilinenler karşı cinsten biriyle konuşurken, mütebessim bir çehre ve biraz da işveli (davetkâr) bir şekilde (yılışarak) konuşabilmektedirler. Sonra ver gelsin ahlâksızlıklar ve ihanetler.
Necip Fazıl'ın ifadesiyle, "Burnunu göstermekten haya ederdi süt ninem, kızımın giydiği kefen bezine mahrem." Müptezel film seyretmek adetim değildir ancak bir ortamda TV'nin açık olduğu esnada Kemal Sunal'ın filminden bir sahne dikkatimi çekmişti. Kemal Sunal meftun olduğu kızı ayartmak için konuşuyor. Kız da yılışık bir şekilde gülerek cevap verip oradan uzaklaşıyor. Kemal Sunal arkadaşına dönüp, "güldü, bu iş olmuş demektir" diyor. Davetkâr tutum son derece etik olmayan davranış biçimidir. İşte sosyal medyada paylaşılan resimlerin (başında örtü de olsa) duruş şekli ve yüz ifadesi çok önemli referans kaynağı olabilmektedir. Daha açık bir ifadeyle izah edecek olursak, sosyal medyada paylaştığınız resmi (deklanşöre basıldığı o anki duruş şeklinizi ve pozisyonunuzu) sokaktaki insanlara sunabilir misiniz? Olay aslında bu derecede ironik ama genç kızlarımızın çoğu bu tuhaflığın, bu çelişkinin farkında değil ne yazık ki. Birileri bunlara bunu hatırlatmalı. Bu absürt paylaşımlar aslında kültürümüze has manyaklıklar degil, bunu da bilmiş olalım. Bu arizi bir durumdur. İzole edilebilir veya tağyir ve tebdil edilebilir. Sayın okuyucumuz farkındaysanız sosyal medya konusunu işlerken resim üzerine yoğunlaşıp odaklanmış olduk. Çünkü olumsuzlukların nirengi noktası ile cezbedici ve baştan çıkarıcı yönü resim olmaktadır. Siz kendinizi resminizle tanıtmış oluyorsunuz. Akabinde yazacaklarınız devreye girmektedir. Yazı ile de insanlar manipüle edilip aldatılabilmektedir. Başta da belirttiğimiz gibi bütün kolları ve alt birimleriyle sosyal medya mükemmel bir iletişim ve haberleşme aracıdır. Yeter ki yerli yerinde ve pozitif anlamda kullanılmış olsun.
Düşünebiliyor musunuz, saniyede 300 bin km süratte ışık hızıyla dünyanın öbür ucundaki arkadaşınızla iletişim kurabiliyor ve haberleşiyorsunuz. Bu ne büyük bir nimet. Rabbimiz atmosfer ve ötesine bu iletişim fırsatını vermeseydi bunu icad etmek de mümkün olmazdı.
"İnsan bir söz söylemeyiversin, onu anında zapt-u rapt altına alan (kaydeden) meleklerimiz vardır." (Kaf:18)
Bizim hayatımız kayıt altına alınmaktadır. Bu kayıt sosyal medyada paylaştıklarımıza benzememektedir.
"O gün insan dehşete kapılarak der ki, 'Bu nasıl bir kayıttır ki hiçbir şeyi eksik bırakmamış.' Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulur. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez." (Kehf:49)
Şu hâlde sosyal medyayı nefsimize göre değil Allah Teâlâ'nın rızasına uygun bir şekilde kullanmalıyız. Örneğin Yüce Rabbimiz'in bizi memur kıldığı en önemli mükellefiyetlerimizden ikisi tebliğ ve emr-i maruf nehy-i münker vecibemizdir. Bunların ikisi de kısmen de olsa sosyal medya vasıtasıyla yapılabilir. Amaç meramınızı veya mükellefiyetimize ilişkin maksadımızı sosyal medya vasıtasıyla da olsa karşı tarafa aktarmaktır. Hiç kuşkusuz ilâhî değerlerimize özgü paylaşımlarımız hayır hasenat defterimize artı değer olarak geri dönmektedir. Bu nedenle dir ki sosyal medyayı neştere benzetmemiz yerinde bir tespit olsa gerek. Neşter işin ehlinde olursa hayatların kurtarılmasına vesile olur. Ama art niyetlinin elinde okursa nice insanlar maktül olur ve cehennemi boylar. Oysa biz Müslümanlar cennete talibiz. Şu hâlde her konuda olduğu gibi sosyal medya kullanımında da cennetliklere özgü tutum ve davranışlar içerisinde olmalıyız. Aksi hâlde Rabbimizin rızasını kazanmamız mümkün değildir. Sonuç olarak ifade edecek olursa sosyal medya gereği gibi kullanabilen bir Müslüman için bir nimettir ve mükemmel bir fırsattır. Bunu yaşlısıyla genciyle her Müslüman iyi bir şekilde kullanmalıdır.
Sosyal medyanın toplum ahlâkını dejenere etmesine fırsat verilmemelidir. Gençlerimiz büyükleri ve ebeveynleri tarafından uyarılmalıdır. Masumane bir şekilde resimlerle başlayan teşhirat zamanla her türlü müptezelliği ve rüküş tavırları beraberinde getirebilmektedir. Bu nedenle temkinli ve dikkatli olmalıyız. Ufak günahlar büyük günahlara açılan kapıdır bunu unutmayalım.