MESCİD-İ AKSA’YA BİR ADANMIŞLIĞIN ADIDIR NUMAN BALCI
Kudüs hep oradaydı, gayet mahsun ve suskun şekilde kendisine uzanacak bir el, iğneyle kan kırmızısı ipliği, siyah püsküllü kefiyeye nakş edecek bir gönül eri, yolunda çerağ olacak, Peygamber Efendimizin Miraç’a yükseldiği ‘Sağra’nın baş ucunda şem’ olup eriyecek bir sevdalı, Mescid-i Aksay’ı medh eden bir muhip kim diye sorulacak olursa, hiç tereddütsüz Mescid-i Aksa’nın muhafızı Şeyh Raid Salah’ın Türkiye’deki kalbi Numan Balcı derim.
Kudüs’e girerken; İlk kıblemiz, üçüncü harem üş şerif Mescidi-Aksa’yı tekbirlerle gayet büyük bir huşu ile selamlarken, ona kavuşmanın mutluluk sağanağıyla Rabbü’l Âlemin’e şükrederek gözyaşına boğulan Numan Balcı kardeşimiz, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’dan hareketle kurmuş olduğu KIBLE Turizm şirketinin düzenlemekte olduğu Kudüs programı onun kifayet ve liyakatinin adeta bir özü olmuştur.
Kudüs’ün, yani Mescid-i Aksa’nın mirasçısı ruhu ve rıza-i ilahi düsturu ile Kudüs Programını düzenleyen Numan Bey kardeşimiz, tam bir aile ortamı içerisinde dolu dolu ziyaret programları ile katılımcılar üzerinde adeta tarihi yeniden yaşatıyor izlenimi bırakıyor.
El Halil’e giderken yolun sağında ve solunda Bedeviye çadırları bizleri adeta Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kanatlandırdı. El Halil bölgesi Haç kervan yolunun önemli kavşak noktalarından birisi idi. Kenan diyarında yüzyıllarca tek değişmeyen şeyin Bedeviye hayatı olduğunu söylemek gerekir. Keçi kılından dokunmuş kapkara çadırlar, yazın sıcaklığını azaltmak için uzun ahşap direklerle daha yüksek irtifada kurulur. Kışın ise çadırlar, soğuktan daha az etkilenmek adına direklerin kısa tutulmasıyla alçak boyutta kurulur.
Kıblî rüzgârın nasırlaştırdığı bedenleriyle Bedevi Araplar, hala çölün özgür simgesi durumundadırlar. İşgal altındaki topraklarda ise kendilerini ne kadar özgür görebildikleri doğrusu düşündürücüdür. Sezarizmin güç ve kuvvet anlayışının son temsilcisi Herakles’e karşı, mazlum ve ezilmiş toplulukların İslam’ın adalet terazisini ,Pax-İslamica (İslam Barışı) anlayışıyla Kudüs’e taşıyan Hz. Ömer(R.A.)’ı Kudüs sokaklarında büyük bir coşkuyla “El Faruk” (Kurtarıcı) nidalarıyla karşılamaları bunun en tabii göstergesidir. İşte bu barış(silm) ne yazık ki, Siyonist zulmü ile değiştirilmeye çalışılıyor. Belki ki de Bedeviye hayatına meftun olan Bedeviler, bu zulümden uzak durabilmek için çöl hayatını ısrarla devam ettirmeye çalışıyorlar.
El Halil Kenti’ne vardığımızda, bizleri yine şaşırtmayan manzaralarla karşılaştık. Siyonist işgal güçlerinin sıkı denetimi altında El Halil kentine adını veren , İbrahim Halil ul Rahman Camii’ne girdik.
Bu cami, 25 Şubat 1994 tarihinde, Kahanizm düşüncesine bağlı Baruch Goldstein adlı bir Yahudi fanatiğin secde halindeki Filistinlilere otomatik silahlarla açtığı ateş sonucu 29 Filistinlinin ölümüne neden olmuştu. Mihrapta yer alan mermi izleri hala o günün kâbusu gibi mermerlerde duruyor.
İbrahim Peygamber’in kabri başında Numan Bey’in yaptığı dua geziye katılan grubun tümünü hüzünlendirdi, gözyaşına boğdu. Dua sonrası Selahaddin-i Eyyubi minberinin fotoğrafını çekerken yerlerdeki beyaz tavuk tüyleri dikkatimizi çekti. Meğerse, bir iki gün önce Yahudilerin arınma ve kefaret günü olan Yom Kippur dolayısıyla, Müslümanların camiye girişleri yasaklanmış ve Yahudiler orada sabaha kadar ritüellerini yerine getirip, tavukları da orada kesmişler. Bir an düşünmeden kendimi alamadım, acaba Müslümanlar Kurban Bayramı münasebetiyle, Yahudilerin Sinagoglara girmelerine izin vermese ve orada kurban kesecek olsalar acaba dünya ayağa kalkmaz mı? Söz konusu olan Yahudiler olunca ise insan hakları ve özgürlüklerden dem vuran dünya, sessizliğini korumaya devam etmektedir.
Derken zaman zaman içerisinde eridi ve tekbirlerle girdiğimiz Kudüs’e, yine aynı şekilde tekbirlerle veda ettik. Aynen Hz. Ömer’in Kudüs’e girişi ve Kudüs’ten ayrılışı gibi.
Yıllarca sayısını hatırlayamayacağım birçok ülkeye seyahatlerim oldu, ama Kudüs seyahati için apayrı bir parantez açmam gerekir. Burada Kıble Turizm ve sahibi değerli kardeşim Numan Balcı öncülüğündeki ziyaretten ise kelimenin tam anlamıyla büyük bir manevi haz duyduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum.
Kudüs, işgal yorgunu ama bir o kadar umut hamili bir kent,.Bizleri bekliyor, bizimle dertleşmek, bizimle sırlarını fısıldamak, bizimle özgürlüğü tatmak, bizimle umut bulmak istiyor. Filistinli kardeşlerimiz ise, Türkiye’ye apayrı bir bakış açısına sahiptirler. Mescid-i Aksa’da eda ettiğimiz sabah namazlarından çıkarken , evlerine götürmek üzere satın aldıkları iri simitleri bizlere uzatmaları görülmeye değer enstantaneleri de beraberinde getiriyor.
Bu vesileye, bizlere bu heyecanı tattıran KIBLE Turizm’e ve kıymetli sahibi kardeşim Numan Balcı Bey’e şükranlarımı ifade etmek isterim.