Milli Görüş ve R. Tayyip Erdoğan! (2)
Milli Görüş F.Güleni daha ilk günde kimlerle dans ettiğini biliyordu ve tabanını da ona göre uyarmasına rağmen R.Tayyip Erdoğan yükselmek için ne yazık ki parti kurmak için ayağına giderek F.Gülen’den yardım istemişti.
Özlü Söz: Yola çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirirsen hem dostunu hem yolunu kaybedersin. (NECİP FAZIL KISAKÜREK)
Allah, Maide Suresi 51. Ayetinde şöyle buyurmaktadır; “Ey İman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları kendinize veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridirler. Sizden kim onları veli edinirse şüphesiz o onlardandır. Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez”.
Saltanat hilafetinin Atatürk’ün eliyle 3 Mart 1924 yılında kaldırılmasından sonra aynı yıl Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu ve Müslümanlar daha kendilerine kurulan tuzağın farkına varmadan laik sistemin kurumuyla yeni bir din anlayışına yönlendirildi. İşte yukarıda mealini verdiğim Maide Suresi 51. Ayetindeki beyan edilen veli kavramının sadece “dost” kelimesi ile tercüme edilmesi ayetin mahiyetini değiştirmeye yetti ve bu anlayış halen de devam etmektedir. Bundan dolayı bu ayeti kerime asli hüviyetiyle anlaşılamamaktadır.
Milli Görüşün İslam adına temellendirdiği plan ve projelerinde “İslam Birliği, İslam ekonomik ve İslam ortak savunma gücü” İslam dininin yeniden dünya siyaset sahnesindeki yerini alması için bunları önemsemesi ve adım atması meselenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Hilafet makamı ortadan kaldırılmıştı, İslam hukuku yerine batı Hıristiyan hukuku konmuş ve eğitim ve öğretim batı standartlarına göre ayarlanmıştı. Ve haliyle Müslümanların hayatlarından İslam kademe kademe kaldırılarak yeni bir din anlayışı kurulan laik kuruluş Diyanet İşlerinin eliyle oluşturuldu ve bu anlayış halen de devam etmekte…
Milli Görüş bu olumsuz ve zorlukların içinde yeniden İslam’a dönüş için kolları sıvarken bunun ilk tezahürü olarak yıkmak istediği şeyde “İslam’da siyaset yoktur” düşüncesiydi. Bunun için çok mücadele etti ve hala da mücadelesine devam etmektedir. Batıdan alınan siyasetin başında olanlar (ki, bunlar Sabataist Yahudilerdi) Müslümanların siyaset yapmasını istemedikleri için onları Bediuzzaman Said Nursi’nin “Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allaha sığınırım” sözüyle uzaklaştırıyorlardı. Oysa Bediuzzaman bu sözü batı Hıristiyan âleminden alınan siyaset için söylemişti. Bu sözü asla İslami siyaset için söylememişti. Ve bu söz uzun bir zaman Müslümanları siyasetten uzaklaştırmaya yetti ne yazık ki…
Siyasetin insanları belli ilke ve kurallar çerçevesinde sevk ve idare etme organizesi olduğu gerçeğine rağmen bunu hak adına yapılacağı gibi batıl adına da yapılacağı hususu özellikle Türkiye’de batıdan alınan Hıristiyan siyasetinin hâkim olması için hak olan siyasetin üstü örtüldü ve İslam’la siyasetin bir alakasının olmadığı tezi beyinlere işlendi.
Erbakan Hoca bu konunun üzerinde yıllarca çalıştı ve bu gerçeği kabullendirmek için çok çaba sarf etti. Özellikle İran İslam İnkılâbından sonra Türkiye’de radikal bir İslami anlayış siyaseti dışlarcasına bir yükseliş gösterdiği dönemde dillerinde İran İslam İnkılâbı olanlar orda İslami bir siyasetin varlığını hiç görmediler veya Mısır İhvanından aldıkları İslami anlayışla hep siyasetten uzak kaldılar.
Erbakan Refah Partisi ile ilk defa başbakan olurken batı tarafından çok iyi izleniyordu ve 11 aylık kısa bir süre sonra çeşitli oyunlarla iktidardan uzaklaştırıldı. Geçen yazımda kısmen bunu değinmiş ve batı R.Tayyip Erdoğan ile ilgilenmeye başlamıştı. Kendisi ile yapılan görüşmeler neticesinde destek verilerek iktidara getirildi. Bu getiriliş biçimi yazımın başında vermiş olduğum Maide Suresi 51. Ayeti ile ters düşüyor olmasına rağmen kimseden bir tepki gelmemesi çok garipti. Siyonizm’in güdümünde olan ABD yönetiminin desteği ile iktidara getirilen R.Tayyip Erdoğan’ın bu ayet ile ters düşmesi hiçbir âlim ve radikal Müslümanlar tarafından bir eleştiriye tabi tutulmadı. Çünkü ayette geçen veli kavramı dost olarak tercüme edilerek verildiği için kimse Yahudi ve Hıristiyanları dost olarak görmüyordu…
İslami anlayış ve siyasi değişimde kitleleri yönlendirmek için oluşturulan yeni projelerde Fethullah Gülen gibi tipler Kuzey Irak, Mısır ve Pakistan’da da devreye sokulmuştu. Bu yeni dini ve siyasi anlayış “Arap Baharı” ile taçlandırılmak istenirken hedeflerini tam olarak tutturamamaları yeni plan ve projelerin devreye girmesi ile taktiksele olarak değişimler oldu. Önce suni İslami devrimler yapılmaya çalışıldı sonra bu tutmayınca suni halifelik ile DAİŞ veya diğer adıyla IŞİD kurulup ortalık karıştırılmaya başlandı.
Bunun öncesinde de İran ve Hızbullah arasında köprü olan Suriye’de savaşın başlatılması acemi bir siyasetçinin işbaşına getirilmesi ile başlayan süreçte sonucun ne kadar vahim olaylara sebep olduğunu ve siyaseten nasıl kandırıldığının muhasebesi ancak FETÖ olayıyla anlaşılması çok pahalıya mal olması gerçeği Milli Görüşün ne kadar haklı olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyordu!. Çünkü Milli Görüş her dönemde siyonizme ve emperyalizme karış net bir tavır ortaya koyarken ne yazık ki kendisinden koparılanlar bu dik duruşu sergileyememişlerdi…
Milli Görüş F.Güleni daha ilk günde kimlerle dans ettiğini biliyordu ve tabanını da ona göre uyarmasına rağmen R.Tayyip Erdoğan yükselmek için ne yazık ki parti kurmak için ayağına giderek F.Gülen’den yardım istemişti. F.Güleni daha ilk günlerinde beri tanıyan R.Tayyip Erdoğan ne yazık ki onun cemaati ile 11 yıl birlikte çalıştı ve foyaları meydana çıktıktan sonra onlara “Paralel Yapı” daha sonrada “Fetö Terör Örgütü” diyerek nasıl bir ihanet içinde olduklarını ortaya koydu. 15 Temmuz darbe girişiminden önce birlikte çalışan AKP ve Cemaatin kopması 17 ve 25 Aralık olayları ile ortaya çıktı. ABD desteği ile iktidar olan AKP bu defa F.Gülen cemaatine destek veren bir ABD yönetimi ile karşı karşıya kalmıştı. ABD’nin hiçbir zaman dost olmayacağı gerçeğini bütün dünya bilirken ne yazık ki Erdoğan bunu ancak ABD’nin F.Gülene destek vermesiyle anlamış oldu.
ABD ile iplerin koptuğunu gören R.Tayyip Erdoğan bu defa Rusya’nın başını çektiği Şanghay beşlisine girmek için ABD ve AB’ye rest çeker gibi bir konuma girmesi iplerin daha da gerilmesine yol açtı. Bundan sonra ABD Suriye’de PYD/YPG güçlerine doğrudan ve artık saklama gereği duymadan açıktan yardım etmeye başladı. Bu reste rest ile karşılık vermekti ve bu restleşme halende devam etmekte…
R.Tayyip Erdoğan BM’de yapmış olduğu konuşmasında “Dünya Beşten Büyüktür” dedi. Bu söz aslında büyük bir sözdü ve doğruydu. Ancak altı doldurulması gereken bir sözdü. Çünkü beş daimi ülke alınan kararlarda “veto” hakkına sahipti ve bu alenen bir haksızlıktı. Bu haksızlığın ortadan kaldırılması için R.Tayyip Erdoğan bu önemli sözü söylemiş ve bir gerçeğin altını çizmişti. Oysa bu sözün gerçeğe dönüşmesi için birçok devletin bu söze destek vermesi gerekirdi. Oysa kimseden bir ses çıkmadı. Çünkü bağlantısız ve bağımsız gibi görünen birçok ülke ABD ve diğer emperyalist ülkelerin siyasi boyunduruğu altındaydılar. Görüntü ile gerçek birbiri ile örtüşmüyordu. Bu gerçek İslam ülkeleri denilen faşist ve diktacı yönetimler içinde geçerlidir. İktidarlarını ABD’nin desteğine bağımlı gören Suudiler, Mısır, Ürdün ve benzeri ülkelerin durumu bu gerçeğin bir nüvesidir…
Evet! Dünya beşten büyüktür ama bu dünya büyüklüğünü beşli çeteye karşı nasıl oluşturacak diye bir şey ortaya konulmuyor. Oysa bu gerçeği yıllarca Erbakan Hoca İslam ülkelerinin birliği için ortaya koydu. Tam da bu gerçeğin ilk adımlarını atarken meselenin farkında olan emperyalistler onu iktidardan uzaklaştırdı ve R.Tayyip Erdoğan’a destek vererek iktidar yaptılar. A.Dilipak bir topluk önünde bu gerçeği dile getirirken şöyle demişti; “AKP, ABD, İngiltere ve İsrail’in ortak proje partisidir” demesi bir gerçek ifade olmasına rağmen ne yazık ki bu açıklama yerini bulmadı. RTE başbakan olduğunda Erbakan Hocanın kurduğu D-8 projesi için “milliyetçilik kokan bir projedir” beyanatı hala hafızalardan silinmiş değildir. Oysa bugün dünya beşten büyüktür diyebiliyorsa bu gerçeği de anlamış olması gerekiyor.
R.Tayyip Erdoğan, gerek ABD ve AB’nin kendisine karşı yaptıkları düşmanca tutuma cevap olarak geldiği bu noktada Milli Görüşün yıllarını verdiği “İslam Birliği” projesini yeniden tesis etmek ve Müslümanlar arasında birliğin sağlanması için Milli Görüş kadrolarına kapıların açmak için çok iyi bir fırsat yakalamış durumda. Çünkü bugün onun ağzından çıkacak söze göre meydanları dolduracak kalabalıkların duyarlılığı emperyalizmin her türlü oyununu bozabilecek bir kıvama gelmiştir. Emperyalistlerle mücadele edebilmenin yolu Milli Görüşün ortaya koyduğu projelerin hayata geçirilmesinin tam zamanıdır. Kitlelerin çok duyarlı olduğu ve İslam Birliğinin kurulması fikrinin çok elzem olduğu fikri bugün çok benimsenmektedir. İşte dünya beşten büyüktür sözünün gerçeğe dönüşmesi ancak Müslümanların İslam Birliğine duyarlı hale getirilmesinden geçer. Ve bu tarihi fırsat bugün vardır ve bu fırsatın hiç kaçırılmaması gerekiyor.
Hata ve yanlışlardan ders çıkarılmasının tam zamanıdır ve gelinen noktada siyasi duyarlılığın zirve yaptığı bu zamanda Milli Görüşün plan ve projelerini dönülmesi Allahın yardımı ile hayatiyet bulacağı gerçeği gönülden çıkan bir realitedir ve bunun hayata yansıması gerekir ve bu zaman da tam o zamandır…
Gelinen noktada emperyalizme karşı mücadele etmenin yolu İslam Birliğini kurmaktan geçer. Bu gerçek karşısında Şanghay örgütünden beklemek beyhudedir ve içi boş bir projedir. Çünkü gerek Rusya ve gerekse Çin’in tek hedefi enerji kaynaklarına sahip olup ABD ile bu alanda mücadele etmektir. Oysa ABD’nin hedefi İsrail’in hedeflerini gerçekleştirmesi için İslam topraklarında Kurana dönüşlerin önünü kesmek ve siyasal İslam’ın hiç hayatiyet bulmaması için çalışmaktır. Bundan dolayı İslam Birliği bir zaruret bir mecburiyet ve bir elzemiyettir. R.Tayyip Erdoğan’ın geldiği nokta bu bakımdan kaçırılmaması gereken bir durumdur. Dikkat edilirse AKP ile ilk yola çıkan kadro yol alınırken yolda birçoğu bırakıldı. Ve bugün R.Tayyip Erdoğan’ın yanında onu doğruya sevk edecek önemli kadrolar yoktur.
Bu gerçeğin tez anlaşılması ve Milli Görüşü formüle eden Rahmetli Erbakan’ın projelerine dönülmesi ülke içinde birlik ve beraberliğin temelini atarken bu temelin İslam âlemine de örnek olacağı gerçeğini kavrayalım…
Selam ve dua İslam Birliği için çalışan mümin mücahitlere olsun…