Anasayfa
  • Ara
  • DÜNYA
  • GÜNDEM
  • SİYASET
  • EĞİTİM
  • SAĞLIK
  • OTOMOBİL
  • MEDYA
  • EKONOMİ
  • EMLAK
  • İSLAM
  • SPOR
  • MAGAZİN
  • TEKNOLOJİ
  • KÜLTÜR-SANAT
  • ACI GERCEKLER TÜRKİYE BİYOGRAFİ AİLE ve YAŞAM BELEDİYELER RÖPORTAJ YEMEK
  • Ara
  1. Köşe Yazarları
  2. Hazım KORAL
  3. 'Ümmetin Helakı İhtilaftır'
Yayınlanma: 07 Temmuz 2017 - 17:42

'Ümmetin Helakı İhtilaftır'

07 Temmuz 2017 - 17:42
TAKİP ETTAKİP ET
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
'Ümmetin Helakı İhtilaftır'
Hazım KORAL
yazar

'Ümmetin Helakı İhtilaftır'

Özellikle “tek devlet” - “tek millet” söylemi ırkçılık çağrışımı yapmaktadır. Biz Müslümanlar ümmet bilincine sahip olmak zorundayız. Mevcut ulus sınırları ümmetin vahdetine en büyük engeldir. 

 

Başlığımızın hadis olduğu rivayet edilmektedir. İhtilâf sözcüğü anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık ve ayrılık anlamlarına gelmektedir. Ümmetin içerisinde bulunduğu durumdan yola çıkarak ifade edecek olursak “ihtilaf” kavramı sadece fikirsel ayrılıkları ibraz etmemektedir.. İhtilaf olgusu bir vaka olarak söz konusu olumsuzlukları beraberinde getirince şiddet sarmalına düşmemek mümkün değil. İhtilafın zıddı ise uzlaşıdır, vahdettir, mutabakat hâlinde olmaktır. Ki yüce dinimiz de bunu emretmektedir. Ancak bugün İslâm ümmetinin hâline ve pür melaline baktığımızda, olması gereken birlik ve beraberliğimize ilişkin insicamın zerresini görmemiz mümkün değil. Özellikle ümmet genelindeki ihtilâf ve beraberinde gelen sürtüşmelere – çatışmalara baktığımızda içler acısı bir manzarayla karşılaşmış olmaktayız. Bunun elbette ki birçok sebebi var. Birinci saik olarak, İslâm ümmeti üzerindeki ihtilafın en belirgin görüntüsü 57 parçaya bölünmüş olmamızdır.

Bu bölünmüşlük iç çatışmaları ve etnik gerginlikleri beraberinde getirmiş. Oysa Rabbimiz bize birlik ve beraberliği emretmektedir. Ama ne yazık ki, İslâm ümmeti bu ilâhî emrin hilafına bir yaşam sarmalının içerisinde bulunmaktadır. Görüldüğü gibi ihtilaf ve bölünmüşlük istikrarsız ve zorlu koşullara mahkûm bir yaşam sarmalını da beraberinde getirmiş. Ümmet için olmaması gereken bir durumdur bu. Zira biz öyle bir dine mensubuz ki, bu din prensiplerine uyulduğu takdirde en mükemmel istikrarı beraberinde getirmektedir. Bakınız İslâm kelimesi terminolojik olarak her ne kadar “barış” ve “esenlik” anlamlarına gelse de bu aynı zamanda her türlü sosyal insicam ve istikrarı da ihtiva etmektedir. İslâm bir hukuk sistemi, bir ahlâkî kaideler manzumesi olarak müntesiplerine barışın, esenliğin, insicam ve istikrarın teminatını verir. Ancak İslâm tüm yön ve boyutlarıyla hayata hakim kılınmazsa beraberinde istikrarsızlıkların gelmesi kaçınılmazdır.

Bu gerçeklik eşyanın tabiatında ve illiyet (sebep-sonuç) ilişkisinde de böyledir. Eşyanın tabiatı boşluk kabul etmediği gibi Yüce Rabbimiz'in evrensel yasaları da boşluk ve ihmal kabul etmemektedir. Allah Subhanehu ve Teâlâ Râd Sûresi'nin 11'nci ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Bir toplum içerisinde bulunduğu ahlâkî değerleri değiştirmedikçe Allah'da onların durumunu değiştirmez.” Dualarımızın kabulünün bile ön şartları vardır. Ümmet olarak üzerimizdeki olumsuzlukların bertaraf olması için köklü ve kurumsal değişimlere yönelmek durumundayız. Bu ise ihtilaflara sebebiyet veren fikir ve düşünceleri bir tarafa bırakıp ortak değerlerimiz etrafında birlikteliğimizi nasıl tesis edebiliriz, bunun uğraş ve çabası içerisinde olmalıyız. İslâm ümmetinin bireyleri olarak nasıl sorumluluk sahibi isek, başımızdaki siyasîlerimize de büyük vazifeler düşmektedir. Merhum Erbakan bu sorumluluktan yola çıkarak D – 8 Projesini hayata geçirmenin uğraş ve çabası içerisinde oldu. Bu D – 8 projesi içerisine hedef olarak ekonomik birliktelik ve ortak para birimi vardı. Bu proje içerisinde ortak “İslâm Ordusu” vardı. Bu proje içerisinde sınırların kaldırılması da vardı.

Ancak ne yazık ki, alçakça ve şeytânî bir plânla 28 Şubat postmodern darbesini devreye sokan ihanet şebekesi Refahyol hükümetini devirmekle bu projeyi akamete uğratmış oldu. Fakat şu da bir gerçek ki, bu projenin akamete uğratılmış olması Müslümanların başındaki diğer siyasîleri bu sorumluluktan azade ve muaf tutmamaktadır. Çünkü Merhum Erbakan'ın bu projesi konjonktürel şartlardan mütevellit görülse de asıl olarak aidiyet değerlerimize, daha açıkçası imanımıza taallûk eden yadsınamaz bir vecibedir. İslâm ümmetinin istikrar ve esenliği bu projenin hayata geçirilmesine bağlıdır. Merhum Erbakan Hocamız'ın eleştirel anlamda en çok kullandığı söylemlerinden biri de “pansuman tedavi” ifadesiydi. Biz de buradan yola çıkarak ifade edecek olursak, pansuman tedavilerle ümmetin birlikteliği tesis edilemez. Müslüman halkımızın başımızdaki siyasîlerden öncelikli talebi bu olmalıdır. Eli kalem tutan aydınlarımız, akademisyenlerimiz, medya mensuplarımız ve Sivil Toplum Kuruluşları'mızın gündeminde bu proje olmalıdır. Açıkçası bu proje her fırsatta gündeme getirilmelidir.

Bu konuda bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum: 15 Temmuz darbe girişiminden sonra mütedeyyin halkımızın bir kesiminde ırkçı ve milliyetçi söylemler ön plâna çıkmaya başladı. Özellikle “tek devlet” - “tek millet” söylemi ırkçılık çağrışımı yapmaktadır. Biz Müslümanlar ümmet bilincine sahip olmak zorundayız. Mevcut ulus sınırları ümmetin vahdetine en büyük engeldir. Dar alanlara neden hapsedilmiş olalım ki? Bakınız İkinci Dünya Harbi'nde Avrupa'da adeta taş üstünde taş kalmamıştı. Taraflar birbirlerinde milyonlarca insan öldürmüştü. Ancak buna rağmen husumet ve düşmanlıkları bir tarafa bırakıp, “tek millet” - “tek devlet” demeden, dünyevî menfaatler uğruna ulusal sınırları ortadan kaldırdılar ve birlikteliklerini tesis ettiler. Oysa bizim birliktelik idealimiz dünyevî menfaatler uğruna değil imânî bir vecibedir. Buna rağmen diyebiliriz ki, bu idelale karşı duyarsızlık iman zaafiyetinden başka bir şey değildir. Müslümanlar olarak imanımıza taalluk eden hususları çok iyi bilmek durumundayız.

Yüce Rabbimiz,  Enbiya Sûresi'nin 92'nci ayetinde “Sizin ümmetiniz, bir tek ümmettir” demesine rağmen bu ilâhî buyruk ve tanımın aksi istikamette yapıları kabullenmek Allah Teâlâ'ya muhalefet değil midir? Biz ulusal yapılarla asla kendimizi sınırlayamayız. Aidiyetimiz mevcut sınıların ötesine gitmemizi zorunlu kılmaktadır. Dünya globalleşmeye doğru giderken ümmetin dar kalıplar içerisinde kalması reel politikalara da uymamaktadır. Bütün dünya kurumsal birliktelikler peşinde koşarken ümmetin dar kalıplar ve hercümerç içerisinde olması ne ile izah edilebilir?  Bütün dünya halkları biliyor ki, istikrar ve esenlik ihtilaflarda değil, dayanışma ve birlikteliklerdedir. Birlikten istikrar ve güç doğar. Rabbimiz bunu bize emretmektedir. “Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve ihtilaf ederek birbirinizle çekişmeyin. Ve sonra yılgınlaşırsınız, gücünüz ve devletiniz elden gider. Sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl:46)

İhtilâf etmek çekişmeyi ve ayrılıkları beraberinde getiren bir musibettir. Musibet ise helâk olma nedenidir. Başlığımızdaki hadis-i şerif buna işaret etmektedir. Şu hâlde Müslümanlar olarak kurumsal anlamda evrensel birlikteliğimizin tesisi için kafa yormalıyız, çaba sarfetmeliyiz. Gazeteci, hoca, hatip ve siyasî kimlikli insanlarımız ne varsa, ağzı lâf yapan ve eli kalem tutan vicdan sahibi her Müslüman bu misyonu kendine dert edinmelidir. Her şeyden önce bu imânî bir vecibedir. Dinimiz, imanımız bunu bize emrediyor. Bu yolda verilen uğraş ve çabalar elbette bir gün semeresini verecektir. “Eğer siz Allah'a (Allah adına İslâm'a – İslâm'ın şiarlarına) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve yeryüzünde ayaklarınızı sabit ber kadem kılar. (Size istikrar verir.)” (Muhammed:7) Hiç kuşkusız, İslâm'ın hedef ve şiarı ümmetin birlik ve beraberliğine matuftur. Bu konuda o kadar çok ayet-i kerime var ki, hangi birini aktaralım? Akıl, mantık ve reel politikalar da bunu bize salık vermekte ve hatta kaçınılmaz bir gerçeklik olarak bunu bize dayatmaktadır.

“Toptan Allah'ın ipine sarılın, tefrikaya – ihtilâfa düşmeyin, dağılıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da sizi kardeş kıldı. O'nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz.

” (Al-i İmrân:103)

'Ümmetin Helakı İhtilaftır' Özellikle “tek devlet” - “tek millet” söylemi ırkçılık çağrışımı yapmaktadır. Biz Müslümanlar ümmet bilincine sahip olmak zorundayız. Mevcut ulus sınırları ümmetin vahdetine en büyük engeldir. Başlığımızın hadis olduğu rivayet edilmektedir. İhtilâf sözcüğü anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık ve ayrılık anlamlarına gelmektedir. Ümmetin içerisinde bulunduğu durumdan yola çıkarak ifade edecek olursak “ihtilaf” kavramı sadece fikirsel ayrılıkları ibraz etmemektedir.. İhtilaf olgusu bir vaka olarak söz konusu olumsuzlukları beraberinde getirince şiddet sarmalına düşmemek mümkün değil. İhtilafın zıddı ise uzlaşıdır, vahdettir, mutabakat hâlinde olmaktır. Ki yüce dinimiz de bunu emretmektedir. Ancak bugün İslâm ümmetinin hâline ve pür melaline baktığımızda, olması gereken birlik ve beraberliğimize ilişkin insicamın zerresini görmemiz mümkün değil. Özellikle ümmet genelindeki ihtilâf ve beraberinde gelen sürtüşmelere – çatışmalara baktığımızda içler acısı bir manzarayla karşılaşmış olmaktayız. Bunun elbette ki birçok sebebi var. Birinci saik olarak, İslâm ümmeti üzerindeki ihtilafın en belirgin görüntüsü 57 parçaya bölünmüş olmamızdır. Bu bölünmüşlük iç çatışmaları ve etnik gerginlikleri beraberinde getirmiş. Oysa Rabbimiz bize birlik ve beraberliği emretmektedir. Ama ne yazık ki, İslâm ümmeti bu ilâhî emrin hilafına bir yaşam sarmalının içerisinde bulunmaktadır. Görüldüğü gibi ihtilaf ve bölünmüşlük istikrarsız ve zorlu koşullara mahkûm bir yaşam sarmalını da beraberinde getirmiş. Ümmet için olmaması gereken bir durumdur bu. Zira biz öyle bir dine mensubuz ki, bu din prensiplerine uyulduğu takdirde en mükemmel istikrarı beraberinde getirmektedir. Bakınız İslâm kelimesi terminolojik olarak her ne kadar “barış” ve “esenlik” anlamlarına gelse de bu aynı zamanda her türlü sosyal insicam ve istikrarı da ihtiva etmektedir. İslâm bir hukuk sistemi, bir ahlâkî kaideler manzumesi olarak müntesiplerine barışın, esenliğin, insicam ve istikrarın teminatını verir. Ancak İslâm tüm yön ve boyutlarıyla hayata hakim kılınmazsa beraberinde istikrarsızlıkların gelmesi kaçınılmazdır. Bu gerçeklik eşyanın tabiatında ve illiyet (sebep-sonuç) ilişkisinde de böyledir. Eşyanın tabiatı boşluk kabul etmediği gibi Yüce Rabbimiz'in evrensel yasaları da boşluk ve ihmal kabul etmemektedir. Allah Subhanehu ve Teâlâ Râd Sûresi'nin 11'nci ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Bir toplum içerisinde bulunduğu ahlâkî değerleri değiştirmedikçe Allah'da onların durumunu değiştirmez.” Dualarımızın kabulünün bile ön şartları vardır. Ümmet olarak üzerimizdeki olumsuzlukların bertaraf olması için köklü ve kurumsal değişimlere yönelmek durumundayız. Bu ise ihtilaflara sebebiyet veren fikir ve düşünceleri bir tarafa bırakıp ortak değerlerimiz etrafında birlikteliğimizi nasıl tesis edebiliriz, bunun uğraş ve çabası içerisinde olmalıyız. İslâm ümmetinin bireyleri olarak nasıl sorumluluk sahibi isek, başımızdaki siyasîlerimize de büyük vazifeler düşmektedir. Merhum Erbakan bu sorumluluktan yola çıkarak D – 8 Projesini hayata geçirmenin uğraş ve çabası içerisinde oldu. Bu D – 8 projesi içerisine hedef olarak ekonomik birliktelik ve ortak para birimi vardı. Bu proje içerisinde ortak “İslâm Ordusu” vardı. Bu proje içerisinde sınırların kaldırılması da vardı. Ancak ne yazık ki, alçakça ve şeytânî bir plânla 28 Şubat postmodern darbesini devreye sokan ihanet şebekesi Refahyol hükümetini devirmekle bu projeyi akamete uğratmış oldu. Fakat şu da bir gerçek ki, bu projenin akamete uğratılmış olması Müslümanların başındaki diğer siyasîleri bu sorumluluktan azade ve muaf tutmamaktadır. Çünkü Merhum Erbakan'ın bu projesi konjonktürel şartlardan mütevellit görülse de asıl olarak aidiyet değerlerimize, daha açıkçası imanımıza taallûk eden yadsınamaz bir vecibedir. İslâm ümmetinin istikrar ve esenliği bu projenin hayata geçirilmesine bağlıdır. Merhum Erbakan Hocamız'ın eleştirel anlamda en çok kullandığı söylemlerinden biri de “pansuman tedavi” ifadesiydi. Biz de buradan yola çıkarak ifade edecek olursak, pansuman tedavilerle ümmetin birlikteliği tesis edilemez. Müslüman halkımızın başımızdaki siyasîlerden öncelikli talebi bu olmalıdır. Eli kalem tutan aydınlarımız, akademisyenlerimiz, medya mensuplarımız ve Sivil Toplum Kuruluşları'mızın gündeminde bu proje olmalıdır. Açıkçası bu proje her fırsatta gündeme getirilmelidir. Bu konuda bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum: 15 Temmuz darbe girişiminden sonra mütedeyyin halkımızın bir kesiminde ırkçı ve milliyetçi söylemler ön plâna çıkmaya başladı. Özellikle “tek devlet” - “tek millet” söylemi ırkçılık çağrışımı yapmaktadır. Biz Müslümanlar ümmet bilincine sahip olmak zorundayız. Mevcut ulus sınırları ümmetin vahdetine en büyük engeldir. Dar alanlara neden hapsedilmiş olalım ki? Bakınız İkinci Dünya Harbi'nde Avrupa'da adeta taş üstünde taş kalmamıştı. Taraflar birbirlerinde milyonlarca insan öldürmüştü. Ancak buna rağmen husumet ve düşmanlıkları bir tarafa bırakıp, “tek millet” - “tek devlet” demeden, dünyevî menfaatler uğruna ulusal sınırları ortadan kaldırdılar ve birlikteliklerini tesis ettiler. Oysa bizim birliktelik idealimiz dünyevî menfaatler uğruna değil imânî bir vecibedir. Buna rağmen diyebiliriz ki, bu idelale karşı duyarsızlık iman zaafiyetinden başka bir şey değildir. Müslümanlar olarak imanımıza taalluk eden hususları çok iyi bilmek durumundayız. Yüce Rabbimiz,  Enbiya Sûresi'nin 92'nci ayetinde “Sizin ümmetiniz, bir tek ümmettir” demesine rağmen bu ilâhî buyruk ve tanımın aksi istikamette yapıları kabullenmek Allah Teâlâ'ya muhalefet değil midir? Biz ulusal yapılarla asla kendimizi sınırlayamayız. Aidiyetimiz mevcut sınıların ötesine gitmemizi zorunlu kılmaktadır. Dünya globalleşmeye doğru giderken ümmetin dar kalıplar içerisinde kalması reel politikalara da uymamaktadır. Bütün dünya kurumsal birliktelikler peşinde koşarken ümmetin dar kalıplar ve hercümerç içerisinde olması ne ile izah edilebilir?  Bütün dünya halkları biliyor ki, istikrar ve esenlik ihtilaflarda değil, dayanışma ve birlikteliklerdedir. Birlikten istikrar ve güç doğar. Rabbimiz bunu bize emretmektedir. “Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve ihtilaf ederek birbirinizle çekişmeyin. Ve sonra yılgınlaşırsınız, gücünüz ve devletiniz elden gider. Sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl:46) İhtilâf etmek çekişmeyi ve ayrılıkları beraberinde getiren bir musibettir. Musibet ise helâk olma nedenidir. Başlığımızdaki hadis-i şerif buna işaret etmektedir. Şu hâlde Müslümanlar olarak kurumsal anlamda evrensel birlikteliğimizin tesisi için kafa yormalıyız, çaba sarfetmeliyiz. Gazeteci, hoca, hatip ve siyasî kimlikli insanlarımız ne varsa, ağzı lâf yapan ve eli kalem tutan vicdan sahibi her Müslüman bu misyonu kendine dert edinmelidir. Her şeyden önce bu imânî bir vecibedir. Dinimiz, imanımız bunu bize emrediyor. Bu yolda verilen uğraş ve çabalar elbette bir gün semeresini verecektir. “Eğer siz Allah'a (Allah adına İslâm'a – İslâm'ın şiarlarına) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve yeryüzünde ayaklarınızı sabit ber kadem kılar. (Size istikrar verir.)” (Muhammed:7) Hiç kuşkusız, İslâm'ın hedef ve şiarı ümmetin birlik ve beraberliğine matuftur. Bu konuda o kadar çok ayet-i kerime var ki, hangi birini aktaralım? Akıl, mantık ve reel politikalar da bunu bize salık vermekte ve hatta kaçınılmaz bir gerçeklik olarak bunu bize dayatmaktadır. “Toptan Allah'ın ipine sarılın, tefrikaya – ihtilâfa düşmeyin, dağılıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da sizi kardeş kıldı. O'nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. ” (Al-i İmrân:103)

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Modern Haçlı Saldırıları - 20 Eylül 2020
  • Cürüm İşlemek Amacıyla Teşekkül Oluşturmak - 30 Temmuz 2020
  • Sorun Sadece İstanbul Sözleşmesi Değil! - 30 Haziran 2020
  • Dünya Kudüs Günü - 30 Mayıs 2020
  • Oruç ve Disiplin - 30 Nisan 2020
  • Koronavirüsün Düşündürdükleri - 02 Nisan 2020
  • İlk Yanlış: ABD adına Ankara'nın Şam'dan Reform Talepleri! - 10 Mart 2020
  • Türkiye, Suriye ile savaştırılmak mı isteniyor? - 16 Şubat 2020
  • Sicili Bozuk Katil Amerika - 25 Ocak 2020
  • ABD ve NATO Musibeti - 15 Aralık 2019
  • ABD'nin Yakın Tarihimizdeki Politikaları ve Trump'ın Küstahlığı - 01 Kasım 2019
  • ABD'nin Taşeronu Suudi Arabistan'a Dur İhtarı! - 30 Eylül 2019
  • Vahdet Bilinci Ve İslam Birliği - 31 Ağustos 2019
  • Ahlâk ve İslâm Birliği - 20 Temmuz 2019
  • Yeni Zelanda Ve Sri Lanka Katliamlarının Düşündürdükleri - 01 Mayıs 2019
  • Şer Ekseni - 30 Mart 2019
  • İslâm Devrimi'nin 40. Yılı - 07 Mart 2019
  • Nikâhta Keramet Vardır - 28 Şubat 2019
  • Evliliğe Giden Yolda Kıskançlık... - 17 Şubat 2019
  • Uygurlu Müslüman Türklere Uygulanan Çin Zulmü - 05 Şubat 2019
  • 1
  • 2
  • 3
Köşe Yazarları
PKK'nın silah bırakması en sona bırakılmalıdır
Galip İLHANER
PKK'nın silah bırakması en sona bırakılmalıdır
Abdullah TAŞKIN
Abdullah TAŞKIN
YOBAZ KAFALARIN KALEMİNDEN AKAN NECASETLER
Etem Sevik
Etem Sevik
Kültür Gündemi
​BOSNA'DA BİR KATLİAM: SREBRENİTSA 1995
Tarık Sezai Karatepe
​BOSNA'DA BİR KATLİAM: SREBRENİTSA 1995
GÜÇLÜ TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK ÖNERİLER
Şener MENGENE
GÜÇLÜ TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK ÖNERİLER
GÜLNAZ KAYNAK
GÜLNAZ KAYNAK
GIDA ÖZGÜRLÜĞÜNE VURULAN KELEPÇE: İKLİM KANUNU
Leman Dergisine ve Destekçilerine Açık Çağrım: Haddinizi bilin!
Ahmet CEKİN
Leman Dergisine ve Destekçilerine Açık Çağrım: Haddinizi bilin!
Hasan ERDOĞAN
Hasan ERDOĞAN
Hayırlı olsun yeni yılımız 1447
Doç.Dr.Nurettin Akçakale
Doç.Dr.Nurettin Akçakale
İSRAİL, SEN VİCDANSIZSIN! ARAP DÜNYASI, SİZ DE UTANMAZSINIZ!
Ebru ÖZTÜRK
Ebru ÖZTÜRK
BABALAR GÜNÜ
Cüneyt TÜZEL
Cüneyt TÜZEL
ABUZER'İN SUÇU NE?
ALEYNA KOCABIYIK
ALEYNA KOCABIYIK
Kalbin Pusulası: Evliliğe Giden Yolda Kaygılarla Yol Almak
Dr.Osman BÜYÜKKAYA
Dr.Osman BÜYÜKKAYA
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Sibel Arslan
Sibel Arslan
Türkiye İmalat Sektöründe Durgunluk Sinyalleri: 2025 Şubat Ayı, 2024'e Göre Nasıl Değişti?
 Atilla Mehdigil
Atilla Mehdigil
Hayranım şu Ramazan'ın bereketine
Av. Mehmet Erol ULUTAŞ
Av. Mehmet Erol ULUTAŞ
YARGI SİSTEMİMİZDEKİ GÖZALTI SÜRELERİ, HUKUKSAL REFORMLAR VASITASI İLE İYİLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?..
TÜRKİYE'DEKİ KÖTÜ GİDİŞATI NASIL OKUMALIYIZ
Doğan Bekin
TÜRKİYE'DEKİ KÖTÜ GİDİŞATI NASIL OKUMALIYIZ
İSRAİL'İN GÜVENLİĞİ MESELESİ –ll
SUAT GÜN
İSRAİL'İN GÜVENLİĞİ MESELESİ –ll
Meryem Özdemir
Meryem Özdemir
ÇİFTLER ARASI DUYGUSAL YAKINLIK KURMADA İLETİŞİMİN ÖNEMİ
Emrah POLAT
Emrah POLAT
Yoldaki İşaretler (Davet ve Cihat)
Nedim ODABAŞ
Nedim ODABAŞ
"Yarın Hak'kın divanına varınca" ne diyeceksiniz?
Toplumların zehri: Yozlaşma…
KÂMİL ÇAKIR
Toplumların zehri: Yozlaşma…
Ahmet Alparslan Rufai
Ahmet Alparslan Rufai
KAMUOYUNA DUYURU VE TEŞEKKÜR...
Davut İZOL
Davut İZOL
GÜZELLİK UĞRUNA ÖNEMSENMEYEN SAĞLIK
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan
BİR DAVA ADAMI OLARAK HASAN BİTMEZ
Ataşehir Belediye Başkanı neden Hakan Berktaş olmalı?
HAKAN BERKTAŞ
Ataşehir Belediye Başkanı neden Hakan Berktaş olmalı?
İSRAİL NASIL KURULDU. 4
Fehmi DEMİRBAĞ
İSRAİL NASIL KURULDU. 4
Orada çocuklar ölüyor burada insanlığımız
Özkan Sapsağlam
Orada çocuklar ölüyor burada insanlığımız
 Türkan Çiğdem
Türkan Çiğdem
TOPLUMSAL YAPIYI OLUŞTURAN DİNAMİKLER
Yasin Aktay
Yasin Aktay
Umman ve Yemen'den Türkiye'ye bakış
Şenay Tek
Şenay Tek
"MEYDAN-I OKUMAK"
Sabri Gültekin
Sabri Gültekin
Bu şarkının 'hikâyesi' eksik
1805 Sarturner tarafından izole edilen morfin.
İsmail Soner SEKMAN
1805 Sarturner tarafından izole edilen morfin.
Çok Okunan Haberler
İstanbul'da Derin Yapılanma Operasyonu: Başsavcı Gürlek'in Tespitleri Cunta Hazırlığını Gözler Önüne Serdi
İstanbul'da Derin Yapılanma Operasyonu: Başsavcı Gürlek'in Tespitleri...
TOKKON’un Muharrem Ayı İftarında Birlik ve Dayanışma Mesajı Verildi
TOKKON’un Muharrem Ayı İftarında Birlik ve Dayanışma Mesajı Verildi
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut Hayatını Kaybetti
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut Hayatını Kaybetti
Küçükçekmece Nikah Sarayı'nda Görkemli Tören: Mehmet Özdek'in Oğlu Bedirhan Özdek Dünya evine Girdi
Küçükçekmece Nikah Sarayı'nda Görkemli Tören: Mehmet Özdek'in...
Ayasofya Tabelasındaki “Cami” İbaresinin Kaldırılması Tartışma Yarattı: Tepkiler Büyüyor
Ayasofya Tabelasındaki “Cami” İbaresinin Kaldırılması Tartışma...
Yeşil Vadi Arsa Ofisi'nden Gazze'ye Yardım Eli:
Yeşil Vadi Arsa Ofisi'nden Gazze'ye Yardım Eli: "Müslüman Müslümanın...
Kamuya Açık Alanı Kapattılar: Atakent Mahallesi'nde Vatandaş Yolunu Kullanamaz Hale Geldi
Kamuya Açık Alanı Kapattılar: Atakent Mahallesi'nde Vatandaş Yolunu...
Küçükçekmece'de Mahalle Sakinlerini Rahatsız Eden Drone! Vatandaşlar Tepkili
Küçükçekmece'de Mahalle Sakinlerini Rahatsız Eden Drone! Vatandaşlar...
Prof. Dr. Burhanettin Duran Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Oldu
Prof. Dr. Burhanettin Duran Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı...
Küçükçekmece Halkalı'da 3 Gündür Elektrik Yok: Vatandaşlar İsyan Etti!
Küçükçekmece Halkalı'da 3 Gündür Elektrik Yok: Vatandaşlar İsyan...
Kick Boks'ta Büyük Başarı: Emre Soydan Türkiye Şampiyonu, Yunus Emre Kapucu Üçüncü
Kick Boks'ta Büyük Başarı: Emre Soydan Türkiye Şampiyonu, Yunus...
Ana Sayfa
DÜNYA
GÜNDEM
SİYASET
EĞİTİM
SAĞLIK
OTOMOBİL
MEDYA
EKONOMİ
EMLAK
İSLAM
SPOR
MAGAZİN
TEKNOLOJİ
KÜLTÜR-SANAT
ACI GERCEKLER
TÜRKİYE
BİYOGRAFİ
AİLE ve YAŞAM
BELEDİYELER
RÖPORTAJ
YEMEK
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Karikatürler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Sitene Ekle
  • Rss
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

hicrethaber com Sitemizde bulunan yazı , Video, Fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

www.ibrshop.com

Yazılım: Tumeva Bilişim