Cehalet, ilmin zıddıdır. İlim, imanın içindedir. Bilim ise ilmin ve dolayısıyla imanın içindedir. İmansızlık küfürdür, ilimsizlik cahilliktir. İlimle hem hal olmayan bilim, insanı cehaletten kurtarmaya yetmez. Bilim maddeyi keşfederken, ilim manayı bildirir. İlimle hem hal olmuş bilim, maddenin mana şifresini çözer, ancak o zaman cehaletten soyutlanır.
Cehaletin başı şeytandır. Yüce Allah, kullarının Şeytan’a kanıp da bataklık çukuruna düşmemesi için onların arasından yol gösterici olarak peygamberler görevlendirmiş ve rehber edinsinler, sapıklığa düşmesinler diye de kitaplar indirmiştir. Şeytan ise elinden gelen her türlü entrikayı sergileyerek insanı cehalet bataklığına sürüklerken; haramları-helal, yasakları-serbest göstermektedir.
Cehalet denilen bataklık yok edilirse cahiller de biter. Ama bataklık kurumayacağı gibi cahillikte son bulmayacaktır. Tarihin her döneminde cehaletin nankör düzeni, insanlığa etmediğini bırakmamış, adeta dünyasını dar etme yolunu seçmiştir. Tabii insanlık bundan nasibini alsa da aslında dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bildiği için de cehaletle mücadeleyi bir görev addetmiştir.
Cehalet bataklığından kurtulmak istemeyen cahiller, ne yazı ki hüsrandan da kurtulamayacaklar. Onlar için ne bu fani âlemin çileleri bitecek, ne de ebedi hüsran yakalarını bırakacak. O gafiller ki; dünya nimetlerinin üzerine oturup, hem kimseyle paylaşmak istemiyorlar hem o nimetlerin sahibine isyana devam ediyorlar. Kalp nimetiyle inkâr, Akıl nimetiyle zulüm, dil nimetiyle küfür işliyor ve diğer bütün nimetleri harama göre endeksliyorlar. İşte bununla alçaldıkça alçaldıklarının farkında değiller.
Elbette ki insana alçaklık seviyesini layık görmüyorum. Elbette ki cehaletin pençesinden kurtulmalarını hasretle arzu ediyorum. Ama bu hedefe gitmeye, amaca ulaşmaya yetmiyor; onlar, tövbe nimetini kullanmadıkça. Yüce Allah, kullarının tövbesini seviyor. Ama onlar, bu can yeleğini reddediyor. Bütün uyarılara kulaklarını tıkamışlar, devam ediyorlar isyan gemilerini yürütmeye. Ama o gemiler su alıyor ne çare.
Evet, cehaletlik bir bataklıktır, onu kurutmak zaten mümkün olmayacaktır. Olsaydı, dünyada imtihan edilmenin bir anlamı olmazdı. Ancak, imtihan şartlarını koyan Yüce Yaratıcı, bataklığa yaklaşmayı yasaklamıştır insana. Buna rağmen paşa keyfine bırakmıştır. Kul ister sakınır, ister salınır ama sonuca da ister-istemez katlanır. Dünya tarlasına ne ekerse onu biçer. Azığını kefenin içinde öteye götürür, orada kullanır.
Demek, bataklığı kurutmak mümkün değil ama bataklığa kurban vermemek insanlığın görevi ve dahi oradan insanı çıkarmak. Oradakiler, bunu istemese de. Zorla değil, ikna ederek; nefret ettirerek değil, sevdirerek.
Ya eğer olmazsa? …
Onu Yüce Allah, bilir…
Acizlik Şeytan’dandır. Kul için pes etmek yoktur. Tebliğ görevine yani cihada devam… Acizlik sergilemeden, yılmadan, yorulmadan. Elbet bir yolu vardır, kul niyetinde samimiyse, o zaman engeller kalkar, kolaylıklar gelir bir biri ardından.
Rabbimiz; hem ayağımızı sabit kıl, hem de ayağı kaymışların kurtuluşu için mücadele azmimizi arttır! Ancak, o zaman hakkıyla ve layıkıyla kul oluruz.
Rabbimiz; bize hakkıyla ilim ver, bilimden nasiplendir, cehaletin pençesinden hepimizi kurtar. Rabbimiz; bizi nefsimizin ve Şeytan’ın pençesine bırakırsan, cehaletin deryasına dalar, o zaman hem kendimize hem diğer kullarına zulmü reva görürüz.
Bizleri bütün kötülüklerden muhafaza eyle. Ey Rabbimiz!