İki yılı aşkın süren Covid-19 pandemisinin mali yükü ve 10 ili kapsayan depremin yarattığı yıkıcı etkiyle birlikte, Türkiye ekonomisi adeta bir uçuruma sürüklendi. Bu durum, ceplerde paranın bitmesine ve halkın refah seviyesinde dramatik bir düşüşe yol açtı. Emperyalist güçlerin "Bizans oyunları" ve eski CHP zihniyetinin etkisinin de göz ardı edilemeyeceği bu tabloda, bir neslin geleceği karanlığa gömülüyor.
Haz odaklı bir yaşam tarzının toplumda ideal hedef olarak görülmesi, paranın bitmesiyle birlikte aile içi bağların bile zayıflamasına sebep oluyor. Bu durum, babalara bile düşmanca bir bakış açısının gelişmesine yol açabiliyor.
Hiçbir üretim faaliyeti içinde bulunmayan, nefsi sürekli kışkırtılan ve marketlerde satılan domates ve hıyarı bile fabrika ürünü sanan bir neslin seçme yaşına ulaşması, geleceğe dair endişeleri daha da artırıyor. Bu neslin CHP'nin geçmişteki hatalarından habersiz olması da cabası.
Sonuç olarak, imtihan devam ediyor. İslam'ı varoluşunun temeli olarak görenler için değişen bir şey yok. Saraylara, refaha ve konfora talip olmayan bu kesim, fakirlik içinde bile altı kişilik bir aileyi 70 metrekarelik bir evde barındırmaya devam ediyor.
Ancak asıl endişe verici durum, iktidarın kaybından öte, bir neslin hızla sekülerizme sürükleniyor olmasıdır. Bu durum, Müslümanlar için varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır.
31 Mart Yerel Seçimleri: Ekonomi, Emekli ve İsrail Faktörü
31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde AK Parti, 2019 seçimlerinde elde ettiği zaferin aksine önemli bir oy kaybı yaşadı. Bu kaybın arkasında yatan temel faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Ekonomik Sorunlar: Türkiye ekonomisi son yıllarda yüksek enflasyon, artan işsizlik ve döviz kurundaki dalgalanmalar gibi birçok sorunla karşı karşıya. Bu durum, halkın alım gücünü önemli ölçüde düşürdü ve AK Parti'ye olan güveni zedeledi.
Emeklilerin Durumu: Emeklilerin maaşlarının enflasyona ayak uyduramaması ve artan hayat pahalılığı, bu kesimin AK Parti'ye olan desteğini önemli ölçüde azalttı. Emeklilerin seçimlerde belirleyici bir rol oynadığı ve AK Parti'nin bu kesimi kaybetmesinin önemli bir etken olduğu yorumları yapıldı.
İsrail ile İlişkiler: AK Parti'nin İsrail ile normalleşme adımları atması ve Filistin davasına yeterince sahip çıkmadığı algısı, dindar ve milliyetçi seçmenlerin tepkisini çekti. Bu durum, AK Parti'nin bu kesimlerdeki oy oranlarında düşüşe yol açtı.
Diğer Faktörler: Yerel adayların başarısızlığı, muhalefetin daha etkin bir seçim kampanyası yürütmesi ve AK Parti'ye yönelik yolsuzluk ve liyakatsizlik algısı da bu kaybın diğer etkenleri arasında gösterilebilir.
Sonuç olarak, 31 Mart yerel seçimleri AK Parti için bir uyarı niteliğindedir. Ekonomiyi düzeltmek, emeklilerin sorunlarını çözmek ve İsrail ile ilişkilerde daha tutarlı bir politika izlemek, AK Parti'nin yeniden seçmen desteğini kazanması için gerekli adımlardır.
20 Yıllık İktidarın Ardında: Milli ve Manevi Duygulardan Para Odaklı Siyasete
2002 yılından beri Türkiye'yi yöneten AK Parti, ilk yıllarında milli ve manevi duygulara hitap eden bir siyaset izleyerek halkın desteğini kazanmıştı. Ancak zamanla bu siyaset yerini pragmatik bir yaklaşım ve para odaklı bir siyasete bıraktı. Bu değişim, son seçimlerde AK Parti'nin oy kaybetmesine ve hatta "kırmızı kart"a yakın bir sonuç almasına neden oldu.
AK Parti'nin milli ve manevi duygulardan uzaklaşmasının bazı önemli nedenleri:
- Ekonomik kalkınmaya öncelik verme: AK Parti, iktidara geldiğinde Türkiye'nin ekonomik durumunu düzeltmeye odaklandı. Bu süreçte, milli ve manevi değerlere yeterince önem verilmedi.
- Toplumsal kutuplaşma: AK Parti'nin siyasi söylemi, toplumda kutuplaşmaya yol açtı. Bu durum, milli ve manevi değerlerin ortak bir payda olarak görülmesini zorlaştırdı.
- Kişisel çıkarların ön plana çıkması: Zamanla AK Parti içinde kişisel çıkarların ön plana çıktığı ve liyakat yerine kişiye sadakate dayalı bir sistemin oluştuğu iddiaları ortaya atıldı.
AK Parti'nin son seçimlerde aldığı yenilgi, halkın bu gidişattan duyduğu hoşnutsuzluğun bir göstergesidir. Özellikle 3 harfli marketlerin fiyatlar üzerindeki kontrolünü sağlayamaması halk tarafından tepkiyle karşılandı.
Peki, bu durumdan nasıl bir ders çıkarabiliriz?
- Ekonomi önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Bir milletin kalkınması için sadece ekonomik kalkınma yeterli değildir. Milli ve manevi değerlere de önem verilmelidir.
- Toplumsal kutuplaşmadan kaçınılmalıdır. Bir milletin birlik ve beraberliği için siyasi söylemin kutuplaştırıcı olmamasına dikkat edilmelidir.
- Liyakat ve şeffaflık ön plana çıkmalıdır. Siyasi ve idari sistemde liyakat ve şeffaflık esastır. Kişisel çıkarların ön plana çıkması engellenmelidir.
AK Parti'de Aday Adaylarının İsyanı: Şahsi Davalar mı, Ülke Davası mı?
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde AK Parti'nin aldığı yenilginin en önemli nedenlerinden biri, belediye başkan aday adaylarının isyanı olarak değerlendirilebilir. Birçok aday adayı, ön seçimlerde aday gösterilmemeleri veya aday gösterilen isimlere tepki göstererek, ya başka partilere geçti ya da AK Parti'ye oy vermeyin çağrısında bulundu.
Bu durum, AK Parti'de aday adaylarının memnuniyetsizliğinin ve parti içi kutuplaşmanın ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor. Aday adaylarının isyanının temelinde yatan bazı önemli faktörler şunlardır:
- Liyakatsizlik Algısı: Aday adaylarının önemli bir kısmı, aday gösterilen isimlerin liyakat sahibi olmadığını ve partiye yakınlığıyla ön plana çıktığını savunuyor.
- Aday Gösterme Sürecinin Şeffaf Olmaması: Aday gösterme sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmediği ve adayların keyfi bir şekilde belirlendiği iddiaları da bu isyanın nedenleri arasında yer alıyor.
- Parti İçi Demokrasinin Zayıflığı: Aday adaylarının parti içi demokrasi eksikliğinden ve görüşlerinin yeterince dikkate alınmamasından şikayetçi olduğu da gözlemleniyor.
Aday adaylarının isyanının AK Parti'ye maliyeti oldukça ağır oldu. Bu durum, partinin tabanında büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve seçmenlerin AK Parti'den uzaklaşmasına neden oldu.