“Ekilmemiş çok miktarda toprağı olan bir ülkede, çalışmak isteyen çok sayıda insanın dilenmesine izin verilmesinin ardındaki neden ne olabilir diye kendi kendime sordum. Bu topraklar sadece oyunun kuralını bozmamak adına bomboş.” T. Jefferson
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, koronavirüs salgınının biyogüvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliğinin önemini arttırdığını belirterek üç kritik alanda adım atılması için talimat verdi.
“Büyük felaket” olarak görülen küresel ısınma bütün devletlerin ve ülkemizin en ciddi sorunlarından biri.
Temiz toprak, su ve hava ülkelerin önemli gıda güvenlik politikalarının başında geliyor artık.
Milli ekonominin temeli tarımdır. Türkiye, tarımsal potansiyeli açısından şanslı coğrafyadır. Kendine yeterli toprağı olmasına rağmen 90 yıldır tarımda hak ettiği yere gelemiyor nedense?
TARIMDA MİLLİ BİRLİK PROJESİ, GIDA
SORUNUNA ÇÖZÜM OLACAK MI?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, “Tarımda Milli Birlik Projesi” geçen aylarda açıklanmıştı.
Fiyatlarda aşırı dalgalanma, gıda güvenliğinde yaşanan sıkıntılar, yüksek tarım ürünü fiyatları ve enflasyona olumsuz etki, yüksek girdi fiyatları, verimsizlik gibi bir dizi gerekçeler sunulmuştu.
Bugün bu projeye göre Türkiye’deki kooperatif sayısı 12 bin 400, Macaristan’da bin 100, Almanya’da 2 bin 400 diğer AB ülkelerinde ise 6 bin 200 olduğu belirtilmektedir.
Havza bazlı planlama ve holding marifetiyle tarımsal pazarlama ve üretim sorunlarını çözme temeline dayalı olan bu proje, gelecekte dünya ölçeğinde ortaya çıkacak gıda krizinde ve faaliyetlerin yönetiminde etkili olacak mı?
Aslında bu proje ile durum tespiti yapılmıştır. Oysaki vakit program, proje vakti değil… Türk tarımının sorunları belli… Ülkemizde üç tane tarım şurası yapılmıştır.
100’lerce uzman, bilim adamı, STK, bu şuralara katılmıştır.
Şura sonucunda tarım, gıda ve hayvancılığımızın durumuna ilişkin binlerce sebep, sonuç ve sorunların çözümüne yönelik projeler belirlenmiştir.
Modern tarım konusunda toprağa bu kadar yakın, tohumla hayvanlarla büyüyen kuşaklar, bir arpa boyu yol neden kat edemez?
2020 yılında, hâlâ tohumdan bakliyata, kırmızı etten balığa kadar dışarıya bağımlı olmamızın sonu ne zaman gelecek?
Bugüne kadar sol sağ hükümetler, milli bir tarım politikası oluşturamadı.
Yaşadığımız küresel iklim süreci tarımda radikal devrimler zamanıdır. Tarım sadece rakamsal büyüklük değildir. Yaşamın, kültürün bir parçasıdır.
12 bin 400 kooperatif ve 100’lerce çiftçi birliklerinin olduğu ülkemizde, AB standartlarında kooperatifleşmeyi gerçekleştirip tarımsal kooperatifleri bütünleştirerek aktifleştirmesini sağlayıp köyde kalkınmayı teşvik etmek zorundayız.
Sosyal, ekonomik ve kültürel değerlerin korunmasına katkı sağlayacak, aldıkları eğitimler ile dünyayı okuyan, izleyen modern teknolojileri kullanarak tarımsal uygulamalar yapabilecek genç dinamik ziraat ve gıda mühendisleri ile veteriner hekimleri bilgi ve birikime sahip ataları ile bir potada buluşturarak bu işi meslek erbaplarına vermeliyiz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında köy kooperatiflerinde, okullarda tarımsal üretim dersleriyle kalkınmada önemli mesafeler alındı.
82 milyon nüfusun, sosyoekonomik refahına katkı sağlayacak bir tarım sektörü, işsiz genç ziraat mühendisleri, veteriner hekim ve gıda mühendisleri, tarımsal ruhu canlandırarak üretimin bir parçası olmaya hazırdır.
Tarımda deneyimli çiftçi ve akademik kuşağın bilgi tecrübesine yeniden ihtiyacımız var. Siyasi ideolojik tercihler bir kenara bırakılarak uzman liyakat sahibi arkadaşları bulup görev başına getirmemiz gerekiyor.
18 milyon öğrenci genç kuşağı öğrenim sürecinde toprak, tarım, hayvan ve çiftçi ile tanıştırmalıyız.
Batılı ülkeler, Afrika’da yıllardır topraklar kiralayarak gıda sorununu çözmeye çalışıyorlar.
TİKA, Ankara’da, kara kıta için 2008 yılında uyguladığı, Afrika Tarımsal Kalkınma Programı kapsamında, 13 Afrika ülkesinden, tarım bakanları, bürokratlar, tarım ve hayvancılık uzmanları dahil 100’lerce Afrikalının katıldığı, Afrika Tarım Zirvesi’ni gerçekleştirmişti.
Tarım Bakanlığı, kurumları, ziraat ve veteriner fakülteleri, STK’lar bu çalıştaya katıldılar.
Türkiye, TİKA ile gıda güvencesi olmayan Afrika’nın o gün yanında oldu.
Bir STK çalışanı olarak Afrika’da birçok kere şahit olduğum bu program kapsamında 1000’lerce Afrikalı tarım uzmanı kendi ülkelerinde bugün tarım ve hayvancılık sektöründe kalkınmak için çalışırken Türk tarım bürokrasisi ve ilgili kuruluşları geçen 12 yılda milli ekonomimize katkı için kıta ölçekli hangi projeyi geliştirdi?
İngiltere, AB’den çıkınca 90 bin tarım işçi açığı için seferberlik başlattı. 10 bin İngiliz ziraat sektöründe çalışmak için başvurunca 80 bin açık kaldı.
Bu açığı Romanya, Bulgaristan ve Polonya’dan uçakla adam taşıyarak kapatmaya çalışacak.
Türkiye’nin asıl sorunu destekleme politikalarının yetersizliği ve üretimde planlamanın olmayışı, üreticinin ürününü değerinde satamaması ve tüketicinin tarımsal ürünlere ucuz, yeterli bir şekilde ulaşamamasıdır.
Gıda güvenliğine ulaşmak için gıda üretimini ve üretkenliğimizi arttırmalıyız.
Tarım sektörünün ulusal ekonomiye etkili katkı sunması için toplumun refahı, sosyoekonomik eşitlik, katılımcı yaklaşımla geçmişin tecrübelerine sahip ataların politikaları ile yeni kuşak tarım gönüllülerini buluşturmalıyız.