Her mesleğin kendine göre zorluğu, çilesi ve kahrı olduğu kadar güzellikleri ve kazanımları da vardır.
İnsanoğlu bileğindeki altın bileziğini yeter ki zillete dönüştürüp kendi kendine zül etmesin. Zira bir insan kendi kendine ettiği eziyet kadar, hiç bir Allah’ın kulu ona cefa çektiremez. Bizim camiada bile bazen öyle fırıldaklarla karşılaşıyoruz ki özellikle işini filim fırıldakla yürütenler, ne acıdır ki son akıbetleri hep hüsran olmuştur. Bu acımasız tablo her ne kadar bir yanımızı acıtsa da, doğrulardan asla ödün vermeyen diğer bir yanımız ise, göğsümüzü kabartmaktadır...
Bakınız, mesleğimiz hoştur güzeldir ama hiç bir cihette hiç kimsenin haksızlık borazanı değildir. Bilakis bu meslek, daima hakkı haykıran haksızlığa karşı susmayan ve hep dik durarak onur ve şeref haysiyetine sahip olanlarındır. Mesleğimiz, haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır şuurunu kendine şiar edinenlerin mesleğidir. Aynı zamanda yüce Allah’ın emri bil maaruf nehi anil münker vazifesini tebliğ ederek görevini yerine getirmek demektir. Kim ki bu şuurla şiarlanmışsa, Allah onu her iki cihanda şeref ve izzet sahibi yapsın...
Bakınız, bu mesleğin öyle güzel bir yanı daha varki, her ne kadar zorluğu olsa dahi, böyle eşsiz bir mesleğe aşık olmamak ve hatta gıpta etmemek elde değildir. Çünkü bu güzelliği önce ben kendimden biliyorum. Binanaleyh, bu mesleği yüreğime ilmek ilmek işleyerek nakş eden ve bu konuda bana öğretmenlik yapan o koca yürekli üstatlarımı anmadan edemeyeceğim. Üstat Mustafa KARADAĞLI, üstat Mustafa Şener ÇAKIRLI, üstat M. Şükrü MISIR, merhum üstat Bülent Okutan ve Mercek Gazetesi kurucu başkanı Merhum üstat Mehmet Derviş CANBEKLİ üstatlarımın bana vermiş oldukları o güzel bilgi ve birikimleri, ziyadesi ile değerlerime değer katmışlardır. İşte tamda bunun için şu koca yüreklerin tamamına minnettarım. Onun için işimiz her ne kadar zor ve dikenli olursa olsun, sonuçta mutlaka ya bir gül bahçesine ya da yüreği güzel bir dost haneye çıkartır karşımıza...
Çünkü gazetecilik mesleği o kadar güzel bir meslek ki, aynı zamanda halk ile devlet arasında ciddi bir iletişim köprüsü vazifesini görür. Bu yüzden köprünün ayakları daima sağlam ve esaslı olması gerekir. Aksi halde o köprü sakat ve çürük esaslar üzerinde kurulmuş ise, işte o zaman devlet yanlış bilgi alır. Vatandaşta devlet ilgisizdir diye devletine sırt dönmüş olur. işte o zaman da dananın kuyruğu kopmuş olur. Elbetteki bu işi yapan her meslektaşım yaptığı işin ve vermiş olduğu emeğin karşılığını alacaktır. Bilhassa mesleğini harfiyen yerine getiren ve kutsal kalemini gerektiğinde hayatı pahasına da olsa kalemini kırıp ve satmayanlar, işte onlar dünyanın en büyük takdirini hak eden ve en büyük değerlerdir. Hatta çoğu kalem sahibinin belki öyle kayda değer çulu çaputu yoktur. Ama sağlam fikirleri ve derin bir ilim irfan sahibi oldukları ise, kessindir. Allah, böyle üstatların eksikliklerini vermesin ve bir de sayılarını kat kat artırsın inşallah...
Tabiki her meslekte olduğu gibi, bizim meslekte de kalemini satan var. Hatta yağdanlık gibi sürekli yağ akıtanlar dahi var. Onlar bile dürüst kalemlerin motivasyonunu asla düşüremeyecekler. Onları, bilhassa böylelerini gördüklerinde daha dürüst, daha büyük bir özveri ile görevlerini yerine getirmeye büyük bir özen gösterirler. Çünkü bu atmosferi kendimden biliyorum. Onun için böyle güzel yüreğe sahip her ne kadar değerli meslektaşlarım varsa ve bu düsturu da kendine şiar edinmişse, o koca yüreğe sahip her meslektaşımın 10 ocak dünya gazeteciler gününü yürekten kutluyorum. Bu meyanda, görevi başında şehit olan ve ya vakti saati dolup ahiret alemine göç eden bütün vatan sever ve dinini bütün yaşayan her meslektaşıma Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet ve dereceleri ali olsun. Aynı zamanda görevi başında yaralanarak gazi olan meslektaşlarıma da Allah'tan acil şifalar diliyorum. İla ahiri kelamımızın son hulasasında, yüce Rabbim cümlemizi hakkı hak bilen kulların zümresinden eylesin. Selam ve dua ile huzur içinde kalın selametle...
