Hepimiz çocuklarımızın kendilerine güvenen, kendilerini değerli hisseden ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmesini isteriz.
Ancak, bütün isteklerimiz gibi bu da emek sarfetmeden gerçekleşmez.
Özgüven’in teşekkülü, tek bir şeye bağlı olmamakla beraber büyük ölçüde anne-baba tarafından kazandırılır…
Anne –babanın çocuklarıyla kurmuş olduğu iletişim ve bunun sonucundaki etkileşim, tıpkı büyük bir yapının tuğlalarını tek tek yerleştirmek gibidir… Yapının tamamı için her bir tuğla ne kadar önem taşıyorsa, çocuğun özgüveninin oluşmasında da, yaşadığı olaylar ve anne- babanın yaklaşımı büyük önem taşımaktadır…
Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’na göre, bu bir usta-çırak ilişkisine benzer. “ Usta çırağını işin kolayından başlayarak eğitir. Öğretimini ondaki gelişme hızına göre ayarlar. Yavaş yavaş sorumluluk verir. Başarısını destekler, yanlışını düzeltir. Nerede güveneceğini, nerede başında durup denetleyeceğini bilir. Ona yanılma payı bırakır ; toyluk yanılgılarını bağışlar, beğenildiğini gören çırak da işine dört elle sarılır. Ustasına benzemek ve ona yetişmek için tüm yeteneğini ve çabasını ortaya koyar” der.
Yaşamın ilk yıllarından başlayarak, çocukların kendilerine yönelik iyi duygular geliştirmelerinde, anne-baba, öğretmen ve diğer büyüklerin onlara nasıl değer verdikleri önemli bir etkendir…
Hepimizin hayatında olduğu gibi, çocukların hayatlarında da büyük öneme sahip olan bu insanlar tarafından ( anne-baba, öğretmen….) sevgi ve şefkat gören, yaptığı olumlu davranışlar karşısında takdir edilen, ihtiyaç hissettiğinde beklediği ilgi ve yakınlığı bulan, fikirlerine önem verilen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, gurur duyulan, yaptığı iş ve davranışlarda hata payı tanınan ve olduğu gibi kabul gören çocukların “ kendine özgüveni” nin oluşması için bir engel yoktur.
Bu durumun aksine, sevildiğini ve önemsendiğini hissetmeyen, ihtiyaç hissettiğinde beklediği ilgi ve yakınlığı bulamayan, yaptığı hatalar karşısında sürekli olarak eleştirilen ve azarlanan, hep kendisinden başkası olması istenen çocuk kendisini değerli hissedemez, bu durum da “ özgüvensizliği “ doğurur.
Özgüveni olmayan çocuk ise, aile, okul, çevre ve toplum içinde sürekli sorun yaşar ve çevresi içinde sorun teşkil eder…
VE BİZ ANNE – BABALAR
“Neden ?” diye sormaya başlarız…
Bunun cevabını vermek, sorusunu sormak kadar kolay değildir !...
Bırakın !
Küçük kızınız kahve yapsın, üstüne başına döker diye mutfaktan uzaklaştırmayın…
Bırakın!
Bebeğiniz yemeğini kendisi yesin, üzerini kirletir diye endişelenmeyin…
Bırakın!
Yataklarını kendileri toplasın, sizce kusursuz olmasa da….
Yapabilecekleri şeyleri onların yerine siz yapmayın…. Bırakın, yapabileceklerine güvensinler…
Bırakın!
Ne giyeceğine kendisi karar versin… Özgüvensizlikle giydirmeyin çocuklarınızı…
Bütün bunların sonucunda,
Neden ? sorusunun cevabını belki daha kolay verebiliriz….
Psikolog Rabia AKSOY