24 Kasım günü sabah saat 9 30 civarında; Rus SU 24 savaş uçağı düşürüldüğü sırada, Putin Ürdün Kralı Abdullah ile Soçi’de görüşmeler yapıyordu. Bu görüşmede de muhtemelen Suriye konuşuluyordu. Tahmin edileceği gibi; konuşma, şu eksende devam ediyordu; Siz! S.Arabistan ve Katar’ın askeri yardımı kapsamında muhaliflere gönderdiği tanksavar ve uçaksavar silahlarının verilmesine aracılık ediyorsunuz, biz Esat’ı ve rejim güçlerini destekliyoruz. Siz ise bizim Esat’a verdiğimiz tankların imha edilmesine aracılık ediyorsunuz. Rus ekonomisi günde 5 tank imha edilmesine tahammül edemez, bu duruma nasıl son verebiliriz? Bu kötü gidişatı önlemek için ne yapabilir siniz? Bizden ne bekliyorsunuz, söyleyin! İsteyin verelim. Muhaliflere yardım etmeyin! Diyordu.
Tam bu esnada Putin’in telefonu çaldı ve Türkiye’nin angajman kuralları gereği bir Rus uçağını düşürdüğü haberini aldı. Putin’in bir an rengi sarardı, etrafta telaşlı koşuşmalar başladı. Ürdün Kralı şaşırmıştı, olanlara bir anlam veremiyordu. Putin söze başladı: Türkiye’nin bir Rus uçağını haksız yere ve sınırları dışında düşürdüğünü söyledi. Rus uçağının Türkiye sınırının 4 kilometre dışında Suriye topraklarına düştüğünü söyledi. Ürdün Kralı Abdullah şaşırmıştı, olanlar şaka mıydı? Gerçek miydi? Putin’ın karizmasını çizdiren zamanlama niçin bu görüşmenin ta ortasında vuku bulmuştu?!
Putin başladı konuşmaya;"Rus uçağının düşürülmesini sırtımızdan bıçaklanmak olarak yorumluyoruz. Uçak düşürme olayının Rusya-Türkiye ilişkileri açısından ciddi sonuçları olacaktır. Savaş uçağımız vurulduğunda Suriye sınırının 1 kilometre içerideydi, pilotlar kimse için tehdit oluşturmuyordu."
"Buradan terörist grupların eline büyük paralar geçiyor. Şurası açık ki, IŞİD şu anda sadece petrol kaçakçılığından gelir elde etmiyor, aynı zamanda bir dizi ülkenin orduları tarafından da korunuyor. Bu durum, terörist grubun tüm dünyada eylemler düzenlemekte bu kadar cüretkâr olmasının nedenini açıklayabilir"
"Rus uçağının Suriye’de düşürülmesi olayı terörle mücadele çerçevesinin dışına çıkıyor. Şimdi sırtımızdan da bıçaklandık, terörle mücadele eden uçaklarımız sırtından vuruldu.
Burası çoğu Rusya kökenli (Çeçen) militanların yoğun biçimde konuşlandığı dağlık bir bölge. Bu bağlamda uçaklarımız, teröristlere önleyici saldırılar düzenleme görevini yerine getiriyordu.
Suriye’de düşürülen Rus uçağı, IŞİD’le savaş görevini yerine getiriyordu. Teröristlere önleyici vuruşlar gerçekleştiriyordu.
Üstelik biz ABD ile bu tür olayların önlenmesi konusunda anlaşma imzalamıştık. Türkiye de ABD öncülüğündeki koalisyon dâhilinde güya terörle mücadele eden ülkelerden biri.
Türkiye, Rus uçağının düşürülmesinden sonra acilen Rusya ile iletişim kurmak yerine, sanki uçağı Rusya düşürmüş gibi NATO’ya başvurdu. Türkiye ne istiyor? NATO’yu IŞİD’in hizmetine sunmayı mı? Uçağımızın düşürülmesiyle ilgili tüm yaşananları analiz edeceğiz.
Putin bunları söylerken ABD Başkanı Barack Obama, Rusya'nın bölgede DEAŞ'ı hedef almak yerine Suriye rejiminden yana tavır koyduğunu söyledi. Obama, önümüzdeki günlerde Erdoğan ile de görüşeceğini ifade ederek, Rusya'nın Türkiye'nin desteklediği ılımlı muhalifleri hedef aldığını söyledi.
ABD Ordusu'ndan Albay Steve Warren, IŞİD karşıtı operasyonların "planlandığı gibi" süreceğini "Bu, Rus ve Türk hükümetleri arasındaki bir olay. ABD öncülüğündeki koalisyon operasyonlarını kapsayan bir konu değil" dedi.
Putin’in bu hadise karşısındaki tepkisel demecine baktığımızda şu çelişkiler açıkça görülmektedir. "RUS UÇAĞI, IŞİD'E KARŞI VURUŞLAR GERÇEKLEŞTİRDİ" sözü, bir defa bu söz külliyen yalandır.
Bu haritada görüldüğü üzere Rus uçakları Hatay’ın güneydeki en uç noktadan kestirme geçişler yaparak sınır ihlalini gerçekleştirmişler, Türkiye’nin angajman kurallarına itibar etmemişlerdir. Ayrıca burası İŞİD bölgesi değil Türkmen ve ılımlı muhaliflerin bölgesidir. Dünya kamuoyunun IŞİD’e karşı olumsuz tavrını suiistimal ederek yalan söylemek ve olayları saptırmak Putin’e yakışmamıştır. Kaldı ki Putin Eylül ayından beri sınır ihlali yapan uçaklarına dur dememiştir.
Putin’in demecindeki ikinci çelişki; "TÜRKİYE GÜYA TERÖRLE MÜCADELE EDEN ÜLKELERDEN BİRİ" sözüdür. Türkiye terörle “güya” mücadele etmiyor, aksine ölümüne mücadele ediyor. PKK, İŞİD, Hizbullah, Ermeni Terör örgütleriyle(Vs) mücadele ede ede bu günlere gelmiştir. Türkiye terörün tarafı değil hedefindeki ülkelerden biridir. Kaldı ki Türkiye dünyada terör mağdurlarına kucak açıp menfaat beklemeksizin insani hizmet dağıtan tek ülkedir.
Türkiye’nin terör örgütlerinden petrol almasıyla ilgili iddia saçma bir iftiradan başka bir şey değildir. Kaldı ki İŞİD’den petrolü Esat almaktadır. Esad’da Rusya’nın müttefikidir.[1]
Putin bununla da kalmıyor, yaptığı işin meşru iş olduğunu varsayarak sözlerine devam ediyor; "TÜRKİYE NATO'YU IŞİD'İN HİZMETİNE SUNMAYI MI İSTİYOR?” Biz de karşı soruyu soruyoruz? Hatay’ın 3-5 Km güneyi İŞİD bölgesi mi? Halep, İdlip, Lazkiye İŞİD’in mi elinde? Yaptığı yanlışı düzeltmek için yalana başvurması ve İŞİD’i Rakka’da araması gerekirken Türkmen Dağında araması akıllara ziyan bir gaf veya yalandır.
Putin hezeyan içindedir. 1 Kasım seçimlerine 1.5 ay varken; Esad’la birlikte Türkiye’nin desteklediği muhalifleri vuruyor. Bu nasıl bir dostluktur? Bu nasıl komşuluktur? Seçime giderken AKP zor durumda bırakacak bir eylemin içinde bulunuyorsun! Sonra da diyorsun ki sırtımızdan vurulduk!
Putin’in son sözü de şu "ASLA TAHAMMÜL EDEMEYİZ." Peki ne yaparsın? Türkiye ile savaşa mı gireceksin! Tahammül etmezsen ne olur? Karadeniz’e hapsolursun! Akdeniz’e geçemezsin! Boğazların kapalılığı rejimi gelir. (Zaten ABD bunu istiyor) Tartus’la, Banyas’la, Suriye ile bir irtibatın kalmaz, oradaki 23 uçağı da çoluk çocuk kırar, Suriye’den defolur gidersin, Rusya Federasyonu’nun dağılmasının yolunu açarsın!
Bazıları diyecek ki Türkiye Rusya ile mi savaşacak? Rusya yanlış yapmaya devam ederse tabiî ki savaşacak, belaya zamanında dur demezseniz, başınıza çöreklenir.
Peki, Putin haklı mı?
[1] İşid günde 50 bin varil petrol üretmektedir. Bu da günlük 7 bin ton petrol demektir. Senede (365x7=2.5 milyon ton ) 2.5 milyon ton petrol eder Türkiye’nin yıllık ihtiyacı 27 milyon tondur. Kaldı ki Türkiye K. Irak bölgesel Kürt yönetiminden de aynı fiyata meşru yollardan petrol alabilir. Neden Türkiye meşru yollar duruyorken uluslar arası ortamda kendisini zor durumda bırakacak yollara başvursun!